Saat 04.16 Yine uyku tutmadı beni.Seni düşündüm ve her zamanki gibi hayalin bile üzdü beni.Artık dayanamıyorum, katlanamıyorum. Bunun bir sevgi olduğunu da kabullenmek istemiyorum. Bir his bu kadar uzun süre bu şiddette hissedilemez,hissedilmemeli.Saplantı mı onu da bilmiyorum ve kendimi başka hiçbir konuda bu kadar aciz hissetmiyorum. Artık çabalamak bile istemiyorum.Hani o bir anda gelen her şey benim çabalamamla olacaksa ne anlamı var bütün bunların aydınlanması var ya yine yaşadım biraz önce onu.

Flaubert aşkı merak etmek olarak tanımlıyor ya bu tanıma göre ben sana hâlâ aşığım.Öyle bir merak ki bu sonsuza kadar ben sorsam sen cevaplasan geçmeyecek sanki.Nerede doğdun,neler yaşadın,en sevdiğin çiçek ne,neler yapmaktan hoşlanırsın, benimle tüm dünyayı gezmek ister misin,kendini nereye ait hissediyorsun,gözlerin böyle bakarken dilin neden farklı söylüyor...İnan ben yoruldum, sevmekten de yorulur muymuş insan , yalancı ! dediğini duyar gibiyim.Hiç kendini benim yerime koydun mu peki bu soruyu bana sorarken ? Gerçi haksız da sayılmazsın ama bu konuda kimin daha haklı olduğunu tartışmayalım istersen.İnan seninle normal bir şekilde oturup hayat hakkında konuşmayı o kadar çok isterdim ki...Genelde filmlerde aşık rolünde olanlar sevdiklerinin karşısında donup kalmış rolü yaparlar ya,işte o klasik sahne...Daha önce buna dair bir betimleme hiç okumadım ama bu kalpten gelen vaveylânın ses tellerini kopartıp seni bir daha konuşamayacakmış hissine kaptıran şey sanki.Bir de o fırtınadan sonra senin o mâlum bakışın varsa yeryüzündeki hissedilebilecek en büyük depremi kalbinde yaşamak gibi.Bunları yazarken bile kalbimde bir sızı hissettim mesela.Sadece aklımdan geçmesi bile bu kadar acıtıyor. Yaşadıktan sonraki halimi bir tahmin et istersen.İnan ben de çok istiyorum mutlu aşk şiirleri yazabilmeyi,hâttâ o kadar çok istiyorum ki bu sızıdan kurtulmayı seni bile gözden çıkarmayı denedim bi ara.Tabi o kadar gereksiz bir inadın var ki gelmediğin gibi gitmedin de ! Hâttâ oturduğun yerde daha da derine indin.İnan beni ilk üzdüğün günlerde o kadar çok dua etmiştim ki hakkımızda hayırlısı olması için belki ömrümde ettiğim toplam duadan fazladır.Tanrının varlığını bile sorguladığım oldu bu yüzden. Bu kadar duadan sonra en hayırlısının bu olma ihtimali beni çok korkutuyor. Bunları yazarken sürekli hep beni üzdüğünden vb. bahsettiğimi farkettim.Sahi sen hiç mutlu etmedin mi beni ? Tabiki mutlu ettin,ben o kadar da nankör değilim Süveyda !! Hatırladığım tek örneği sana yazdığım ama senden başka herkesin okuduğu bu satırlarda kayda geçirmek isterim.Sınıf kapısının önünde durmuş bana bakıyordun , o öyle bir bakıştı ki beynim fotoğrafını ara ara mutlu olmam için hatırlatıyor.Klasik bir tabir var ya kalbimde kelebekler uçuştu diye,işte ben onu gözümde canlandırınca yeryüzündeki tüm kelebekler on santimetrekarelik yüreğimin içinde sıkışıp kalıyor. Ben de ölmesinler diye çok tutamıyorum zaten onları.
Bugün de yeterince içimi döktüm sana sevdiceğim.Kendine iyi bak.Hoşça kal 
( Süveydaya Mektuplar 4 başlıklı yazı süveydaikalp tarafından 28.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.