İkindi namazını yataktan zorlukla kalkarak kılarken acının verdiği ızdırabı yüzünden okunuyordu. Nihayetinde namazı tamamlamış ve tekrar yatağa dönmüştü. Böbrek rahatsızlığı dedi içinden bayağı zormuş. Gerçi daha önce de bir kere yaşamıştı. Arada ufak ufak ağrılar gelir pek önemsemez geçer derdi. Ama bu sefer ne gitmek biliyor nede ağrı dinmek biliyordu.
Acıyı unutmak için hafifçe yataktan doğruldu, pencereden dışarıya bakmaya çalışıyordu. Gözleri dolgun belli ki acı kendisini bayağı etkilemişti. Aklına lise yıllarında okuduğu Kıbrıslı romanı geldi, nedense. Kendi kendine söylendi, nerden çıktı bu diye. Aradan bunca yıl geçmiş lise nire, şimdiki hal nire dedi. Ama aklında hala etkisinde kaldığı romanın kahramanının “ezan sesi silah sesine karıştı” cümlesi vardı ve onunla meşguldü.
Ah memleketim ah! Diyerek derin bir ızdırabın sıkıntılarını iliklerine kadar hissederken gözünün önünden soma madencileri ve sokak kavgaları saldırgan tutumlar vs vs, geçti. Sanki acıyı unutturmak için sıraya girmişler hepsi hepsi teker teker seramonideydi.
Her hangi bir acı, ağrı durumu oluştuğunda anasının sözünü hatırlardı.”huysuktu oğlum o artık kolay kolay yakanı bırakmaz, kendinize dikkat edin aman” dediğini. Ah anam dedi ah! Sana karşı evlatlık görevimizi yapamadık biliyorum, kendimden utanıyorum hakkını helal et dedi, içinden.
Sabah yine Bosna parkından geçerek okuluna gitmiş etrafındaki belediye çalışanları ile selamlaşmış ve onların çalışmalarına imrenerek keşke bende ayakkabı boyacısı olsaydım demişti, ya da temizlikçi. Nasıl bir yaşantım olurdu bilemem ama, fazla da dünya meşakkatlerine dalıp kendimle uğraşmazdım diyordu. Şükrederdim halime kanaat eder, ömrümüzü tamamlardık nereye kadar yaşarsak diye kendi kendine düşünceler üretiyordu.
Evden abdestli çıktığı için genelde öğle ya da cumaları bununla kılar sonraları takviye alırdı. En çok hoşlandığı durum abdestli gezmekti.Abdest en büyük silah derdi.Yıllardır ta liseden beri böyle bir alışkanlık edinmiş en zor zamanlarında yaz kış demeden sürdüregelmişti.Öyleki abdestli olmadığı zaman huzursuz olur,için içini adeta yer bitirirdi.Çaycı ablası bilirdi ve kendisine öğleye doğru çay getirmez”hocam abdestli gidecek camiye”derdi.Espiriler patlar gülüşme ve şakalaşmalar olur,sana imreniyoruz derlerdi.
Hepsi hepsi şimdi teker teker düşüncelerinde şekillenmişti. Hafiften acının verdiği ızdırapla damlalarını saklamaya çalışıyordu ama nafile.
Her şey cumadan sonra başlamıştı. Yemeği yedikten az bir sonra kımıldayamayacak derecede acı ve ağrı kendisiyle tanışmış kıvrandırıyordu. Belli etmemeye çalışsa da olmadı. İçinden Burak acaba evde mi gelse de beni arabayla alsa diye söylendi. Belki de henüz okuldan gelmemişte olabilirdi. Bu düşüncelerle bilgisayarı kapatırken arkadaşlarına ;kusura bakmayın iyi değilim böbrek sancım var, dedi. Ben izninizle eve gitmek istiyorum dedi.Tam bu düşüncelerle kapıdan ayrılırken karşılaştığı öğretmenimiz durumu anlayıp ne var ne oldu?sorusundan sonra “hayır dedi ben seni eve bırakıyım hatta direk hastaneye götürüyüm “dedi.Hayır hayır daha öncede oldu.Geçer bi eve gidip dinleneyim dedikten sonra,arkadaşının arabasıyla eve geldi ve kendini yatağa zor attı.
Durumu anlamaya/anlatmaya çalışıyordu ama ağrıda fırsat vermek istemiyordu. Dün öğlen içilen hafif soğuk kola aklına geldi. Bugünde aşırı baharatlı menemen iflahını kesmiş yatağa düşürmüştü.”Kızdı kendine hep senin kabahat dedi. Ne vardı bunları yiyecek. Daha önce oldu biliyorsun, gittin doktora böbreklerin iyi ama üşütme demişti doktor, unuttun mu dedi?” Kola işini eve söylemedi, çünkü tepkiyi biliyordu. Baharatlı dedi ondan galiba. Muzlu süt ve bol sulu yiyecek içeceklerle ağrının fermanına Rabbim izniyle derman olmaya çalışırken, acının kıpraştırmadığı üzüntüyle gözlerini ufka salıvererek “sonsuzluğun sahibine gitmeye hazır mısın, yüzün var mı? Diyordu. Ezan sesinin silah sesine karıştığı cümlesi hala aklını kurcalarken, içinden hissettiği ezginlik acısı buğulu gözlerin damlaları böbrek acısını bakalım dindirebilecek miydi. Gözleri dalgın kendi kendine mırıldanarak ”okuduğum dedi, canlı bir kitaptı. Ve gözleri dolu dolu onunla halleşiyordu” tüm acısını yüreğinde hissederek….
yusuf erdoğan 21.06.2014
( Okuduğum Canlı Bir Kitaptı başlıklı yazı kavlen tarafından 31.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.