Hırçın bir Karadeniz’di dalgalanan saçların
Telindeki deniz kabuklarını
İçimdeki sahile çarpardı
Köpük köpük heyecan birikirdi
Yılkılar sevişirdi Toroslara benzeyen kaşlarının dibinde
Kırmızı elmacık kemiğin her mevsim olgundu
Kiraz yemiş gibiydi ince dudakların
Arada özgürlük şarkısı söylerdi kirpiklerin
Mahcup bir İç Anadolu’ydu gamzen
Ana yurduma benzerdi bir avuç yüzün
Yurdumu özledim
Başkentim vardı içinde
Kehribar bulutlardan
Sırılsıklam ıslandığım
Eteklerinde kır çiçekleri açan
Çıktıkça nefesi kesen
Yüksek rakımlı yeşilimsi dağları olan
Dudak değmemiş
İçinden bal akan nehirlerin taştığı
Ela gözlerin vardı
En çok da
Öpmeyi unuttuğum
Ateşin kalbinin attığı
Bulutların dağların nehirlerin yandığı
Gözlerini özledim
Yurtsuzluğumdandır
Dadaloğlu’nun özgür sesinden
Tayların kaçıştığı Toroslara
Durulmayan afacan Karadeniz’e
Ürperen anılara gidişim
En çok da başkentimi özledim
Ondandır dudaklarımdaki yanık izi
Ondandır sadece gözlerinden öpüşüm