Hikaye / Anı Hikayeler

Eklenme Tarihi : 6.08.2020
Okunma Sayısı : 3923
Yorum Sayısı : 4


Çok eski zamanlarda görülesi güzellikte, yeşil bir vadinin yamacında, 

bir ırmağın kenarında küçük bir kulübede yaşlı bir adam yaşarmış.

 

O zamanlar mevsimler şimdiki gibi yolunu şaşırmamış.

Kış kışlığını, yaz yazlığını, baharsa bahar lığını bilirmiş.

 

Yaz günlerinde gündüzleri güneş daha parlak. Ama insanın canını

acıtacak kadar sıcak değilmiş. Geceleri Yıldızlar daha canlı,

Ay ise daha bir heybetliymiş.

 

O kadar çok yağmur yağarmış ki, bazen yaşlı adam “Yeter!” diye

bulutlara isyan edermiş. Kar yağdığında ise uzun süre vadiden

kalkmaz. Adam yaşlı bedeninden umulmadık bir güçle ısınmak için

sürekli odun kırarmış.

 

Yaşlı adamın yaşadığı yere yakın çevre köylerde insanlar

tarımla uğraşır. Domatesler dalından koptuğunda mis gibi bir

koku yayılırmış. Bütün sebzeler çıtır çıtırmış.Yakın köydeki

evlerden birinde tavuk pişse kokusu vadiye kadar yayılırmış. 

 

Sabahın erken saatlerinde uzaklardan insanın içini titreten

bir kaval sesi duyulur. Bir müddet sonra bir çoban yanındaki

sürüsü ve sessizliği çınlatan köpeklerin havlaması ile vadiden 

yukarıya doğru tırmanırmış.

 

Yaşlı adam ara sırada olsa kulübesinin yanından geçen

birkaç köylüyü görür.Köylüler kesinlikle ona selam vermeden

geçmezlermiş.

 

Bazı köylüler ise arada sırada yaşlı adamı ziyaret eder

ve onun geçmişte yaşadığı hüzünlü aşk hikayesini dinlemeyi çok

severlermiş.

 

Adam hikayeyi  anlatırken, dinleyenler ;"Yüreğinin tıpkı eskisi gibi

sızladığını" hisseder ve böyle büyük bir aşkın varlığına inanmakta

zorlanırlarmış.

 

Ancak adamın kuruyan göz pınarlarından halen damlayan bir iki

damla göz yaşını görünce, ister istemez hikayeyi her

dinleyişlerinde duygulanırlarmış.

 

Aslında hikaye çoğu kez dinlediğimiz aşk hikayelerinden

pek de farklı olmamasına rağmen,adam  öyle bir anlatırmış ki,

hikayeyi diğer aşk hikayelerinden farklı kılan bu özellikmiş.

 

Belki de hikayenin en can alıcı noktası adamın sevdiği kıza

vermek için yıllarca sakladığı mavi gülmüş. Şimdilerde belki

mavi gül üretmenin çaresi bulunmuştur. Her şeye bulduğumuz

suni çareler gibi… 

 

Ama o zamanlar mavi bir güle sahip olmak, mümkün

değilmiş, yaşlı adam sevdiğine yazmış olduğu bir şiirde

“Sana mavi güller takacağım” diye bir dize kullanmış.

 

Genç kadın ise bu şiiri dinleyince "Ben o mavi gülden

istiyorum" diye tutturmuş.Çaresiz kalan adam önce ne yapacağını

şaşırmış. Daha sonra aklına bir fikir gelmiş, beyaz bir gülle birlikte,

bir kutu mavi boya ve fırça satın alıp, gülü özenle maviye 

boyayarak güneşte kurutmuş.

 

Gül kuruyunca kendisi bile inanamamış, boya yaprakların içine

işlemiş ve sanki doğal mavi bir gül elde edilmiş.

  

Genç kadın adamın elindeki mavi gülü gördüğünde şaşkınlıkla

bir çığlık atıp sevdiği adamın kollarına atılarak onu öpücüklere

boğmuş.

 

Bu tepki karşısında adam; Bundan sonra her karşılaşmamamız da

“Sana mavi bir gül hediye edeceğim” diye söz vermiş.

 

Bir müddet sonra yine görüşecekleri bir gün, aynı şekilde bir

mavi gül daha hazırlamış. Ancak ne olduysa kadın görüşmeye

gelmemiş.

 

O günden sonra ise adam ondan hiçbir haber alamamış.

 

Yıllarca her hafta aynı gün aynı saatte, elinde kuruyan mavi gülle

buluşma yerine gitmiş. Ama nafile kadın bir daha hiç görünmemiş.

 

Sürekli yanında bulundurduğu boya ve fırça ile zaman zaman

gülü yeniden boyamış. Bir gün gelecek diye umudunu hiç

yitirmemiş.

 

Yıllar yılları kovalamış, adam yaşlanmaya başlamış. İyice

yaşlanınca varını yoğunu bırakıp, mavi gülü, boyasını ve fırçasını

alarak yaşadığı yeri terk edip yeşil vadiye yerleşmiş.

 

Yıllar geçip gülün güllük hali kalmasa da,  ısrarla o gülü

sürekli maviye boyamaya devam etmiş. Boyası bittikçe

ziyaretine gelen köylülerden, kasabaya indiklerinde kendisine bir

kutu mavi boya getirmelerini istiyormuş.

 

Bir gün köylüler onu elinde sıkıca tuttuğu mavi gülle birlikte

yatağında ölü bulmuşlar.

 

Çok uzaklarda, yeşil bir vadinin yamacında akan, ırmağın az

ilerisinde bulunan mezarının baş ucundaki taşta, şimdi adının yanında

mavi bir gül resmi var.

 

Köylüler mezar taşındaki gülün rengi soldukça halen o gülü maviye

boyuyorlar.

Mehmet Fikret ÜNALAN

 

                                                                                      

( Yaşlı Adam Ve Ölümsüz Aşk başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 6.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.