... Nikahta keramet vardır!


Ülkeleri sefaletten ve düşmandan kurtaran, bir çağı yıkıp diğer çağı başlatan, yeni bir hak dini yayan, insanlığı bir virüsten kurtaracak aşıyı keşfeden evladın bir anne babasının düğünüdür kutlu düğün. Belki fakirane, belki zarifhane, belki tarikathane bir toplumun ürünü… O evde huzur, o evde sevgi, o evde hoşgörü, o evde sabır, o evde bedenden öte ruhunu dipdiri tutan yolların olduğu paylaşım. Yine güneşle uyanan, yine edeple paylaşan, yine sabırla taşlanan ve gecesinde yine ayla dolaşan sıradan ve alışılagelmiş doğanın ürünü yaşam… Belki bir mağarada başlayan, belki bir sarayda fethi tasarlayan, belki diyar diyar gezen, belki hicretinde bal gibi çiçeklerinde lezzeti tadan, etrafına tattıran… Hep vermeyi seven, almaktan çekinen, israfı bilmeyen, kahkahasız gülüşü eksik olmayan bir ruh halini besleyen yerde filizlenen çiçek olup açmak, zemzem suyuyla beslenen…


Muhammed a.s. gibi yetimden peygamber

Fatih gibi yirmi bir yaşında Bizansı yenip İstanbulu fetheden

İbni Sina gibi nice hastalıklara şifa arayan

Hoca Ahmet Yesevi gibi tüm Türk alemine ışık yayan, yol gösteren

Bir şiirinde İstiklali besleyip Mehmet Akif’i yaşatan  

Bir çocuk olmak…


O kutlu düğün, davulsuz zurnasız, sazsız, asumanda turnasız…

Yağmurun ardından rahmetle gelen ve yeşerten Nisan yağmurları gibi harikulade!

İşte gelin ve damat geliyor, ne kadar birbirine uyumlular, İki nurun kaynaştığı birliktelik içinde yürüyor, tanıyor insanlık!

Gelinlik kızlar gıptayla bakıyor, evlenecek erkekler keşke diyor düğüne…


Evleniyorlar

Müjde çocukları oluyor nur topu gibi, Osman koyuyorlar adını, Ertuğrulun ve Halimenin yeni gözdesi, çınarının asla kurumadığı ve kurutulamadığı Türkiye’nin başlangıcı…

Türk’ün Orta Asyadan beri yaşattığı geleneğe sadık!

Ertuğrul ve Halimenin baştacı…

Onlar evlat diye seviniyor, millet ise arkasından giderek efsaneler yazıyor…


Evleniyorlar

Abdullah ve Amine’nin bir tek çocukları oluyor, adını Muhammed koyuyorlar, sonradan yetim… Anne ve babayla büyümüyor. Fakir ama asil bir evde yiyip içiyor… Kimse bilmiyor kırk yaşına kadar, peygamber mührü var sırtında, Mevlamın sevgilisi… İslam dinini yayıyor, sahabesi yanında! At sırtında Türkler, bu emaneti taşıyor yüzyıllarca, son kalesi Türkiye oluyor. Hala savaşlarında tekbir sesleri, hala şehitlik yüce bir makam, dini kutsal…


Kutlu düğünler olmasaydı, insanlığın hali nice olurdu… 


Saffet Kuramaz

( Kutlu Düğün başlıklı yazı safdeha tarafından 9.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.