‘’o bir çay istemişti trenin içinde

biz tren yolcusuyduk çölün içinde

ben yalnız kalmıştım, senin içinde

oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!’’ (H. Ergülen)

 

 

Zamansız bir aşka düşen miydi yoksa yanıp tutuşan mı türkülerin manivelası belki de gecenin perçemi ve gizemi…

 

Dımdızlak kalan göğün de peçesi düştü madem ve işte el yordamı çiziyorum yıldız haritamı oysaki asla haz etmedim ben fallardan ve astronomi iken astronomik yürek seslerinde tutuşan maniler.

 

Yalanım olsa keşke bir de düşsem ya gözünden yalnızlığın ve harman dalı oynayan sözcüklere de sızsam ansızın: aslında sızıp kalmasam öykünün bitiminde.

 

Gizin ve telaşın izini sürüyorum ve yorgun rüyalarıma verip veriştiriyorum sanırım zamanın da bünyesi değişti ve kaç saat uykuya denk düşüyorsa o metruk düşün de salınımı elbet kanıma giren belki de kansız savaşlar aslında aşkın hicreti ve hikmeti ve işte at yarışı koşturuyoruz sonra da yüzümüzü buruşturup saklanıyoruz inimizde.

 

Bir yürek işçisi madem şair aslında şiirler filan da değil yaşama sebebi ne de olsa son kozunu oynuyor kader ve sitemlerin bağrına doluşan sessiz çığlıklar.

 

Alfabeler oku, oku sonlanmıyor ve ne yazık ki yirmi dokuz harfin saltanatı da sonlanmıyor hele ki otuzuncu harfe iken duyduğum hasret ve kindar yüreklerin haset yüklenip de sevgiyi ve aşkı kapı dışarı ettikleri.

 

Lanetin rengi ne ola ki ya da bir arpa boyu ol almayan şiirlerin şifresinde mi saklı mutluluk ve işte muğlak gölgeler kımıldamaya başladı üstelik günde ve bir ömür kaç öğün içtiysek acıları ve haşmetli mevsim: hani, Ağustos’un dokusunda saklı iken sıcakkanlı sözcükler oysaki baş edemiyorum ben: ne güneşle ne de sözcüklerle ve fıtratım gereği susturulmanın tutukluluğunda çalakalem yazıyorum hikâyemi aslında önceden uyarlanmış bir senaryo ve ket vuruyorum bir şekilde kaderin müsveddesinde saklı iken keder.

 

Yorgan döşek olmasa da imgelerin tezahüratına yenik düştüğüm ve o uzun soluklu maratonda kimi zaman eğilip de şiirlerimin bağcıklarını bağlıyorum ve devasa bir hikmet arzuluyorum artık baz aldığım da değil gerçeklerin birbiriyle tokuştuğu ve salya sümük acılar bazen çok gergin bazen esef yüklü ve her çizik attığımda yanlışlara sobeleniyor sözcüklerim.

 

Bir sözcüğün tekelindeyim ve ikiletiyor.

 

Bir de aşkın tekelinde hele ki sevilme kaygısı filan da gütmüyorum aslında güttüğüm duygular bu ara çok sefil ve isteksiz en çok da ölümü düşünürken en çok da hayaletlerle kavgalı iken.

 

Düşlerini ertele ve düştüğün tuzakları aşk sanma…

 

Aklımın karıncalanan hücrelerine atıfta bulunan bir yenilgiyim ve kasvetli havanın dokunmadığı nemi üstleniyorum bu kez ve sefer tasımda saklı boy boy yalnızlığım elbet kendimi ihbar ediyorum Tanrı’ya aslında rahmetin b/eşiğinde Allah demeyi seviyorum ve biliyorum ki; O da beni seviyor.

 

Minvalinde gövdemin belki çeperi dolgun harflerin kalp çarpıntısı ve nabzımı her alamadığımda sözcükler yüklüyorum kanıma: kan grubum ne mi?

 

Kana kana içtiğim sözcükler elbet en çok İlahi Sırdaşımın varlığı ne zamanki içimdeki yorgun çocuk pes etse.

 

Ya, sizin kan grubunuz?

 

 

 

 


( Kan Grubum Ne Mi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.