Hepimizde var olan bir organın ufacık bir parçası, kulak memesi...Hamur işi tariflerinde sık kullanılan "alabildiği kadar un" ve "kulak memesi kıvamı" çoğu kişi için anlaşılmaz ve sinir bozucu tanımlamalardır. Biz şimdi bu Kulak Memesi kavramının gayrı resmi olarak tarihsel geçmişini inceleyeceğiz ve irdeleyeceğiz...

M.Ö. yani milattan önce 11. yüzyıla kadar gittiği, oradan gerisin geri döndüğü, rivayet edilir bu kulak memesi kıvamı tanımlamasının... Bunu arkeologların yaptığı kazılarda ele geçirdikleri taş tabletlerin çözümlemesi sonunda bilim dünyasına kazandırdıkları söyleniyor... Tabi o zaman ki doğa şartları biraz daha sert olduğundan, o devirdeki kulak memesi kıvamının da bu günkü kıvamdan biraz daha sert olduğu biliniyor..

Daha sonra Nuh Tufanında gemi yapılıp da sular dünyaya dolup gemi suda hareket etmeye başlayınca gemideki okuma yazma bilen bir iki kişide o tabletleri tesadüfen görmemiş mi? Görmüş tabi ki... O zaman da gemide hamurları yoğururken kulak memesi kıvamını da tutturmaya çalışmışlar... Bazı zaman gemi fırtınaya tutulup çok sallanınca tutturamaz olmuşlar kulak memesi kıvamını, ama sonra yine bir şekilde toparlamışlar...

Daha sonra Romalılarda görüyoruz kulak memesi kıvamını... Roma Kralları bu kulak memesi kıvamına çok dikkat ederlermiş. Hatta zaman zaman yaptıkları denetimlerde, kulak memesi kıvamının tutmadığını görürlerse, kulak memesini tutturamayan aşçıları kesilmiş aslan kuyruklarından yapılan kırbaçlar ile bir güzel dövdürürlermiş... Peşine bir de sövdürürlermiş.. O derece hastaymışlar kulak memesi kıvamına...

Anadolu'da hüküm sürmüş eski medeniyetlerden Etiler ve Sümerler'de de, tarihçiler kulak memesi kıvamının çok önemli olduğunu, okudukları taş tabletlerde çözmüşler... O tarihte Sekizinci Sümer Kralı Hummurşupilalumakun, çok mu uzun geldi? Vallahi ben de tarihçilerin yalancısıyım. Neyse, konumuza dönelim yine... Bu Sümer Kralı komşu imparatorluğun kızını alır. Kızın en büyük özelliği de kulak memesi kıvamını çok iyi tutturmasıdır, başka da hiç bir bok bilmez aslında... ''Bir kulak memesi kıvamını tutturdu diye kız mı alınır be!'' Daha sonra Sekizinci Sümer Kralı ki aslında adamın da kralıdır o devirde, yani adamları öyle söylüyormuş, kulak memesinden diğer memelere yatay geçiş yapar. Tabi o devirlerde sütyen mütyen de bilinmediğinden, Sekizinci Sümer Kralı Hummurşupilalumakun'un işi bayağı kolaylaşır...

Uzmanların belirttiğine göre... ''Hamur işlerinde bir tarifi uygulayınca başarılı sonuç almak için öncelikle belirli bir hamur kıvamını tutturmak gerekir.'' Başka bir konuda ''Hamurun kıvamını belirleyen ise kullanılan un ve sıvı miktarının birbirine oranıdır. Ancak undan una fark vardır, bütün unlar aynı miktarda su çekmez.'' Hamur işlerinde kulak memesi kıvamını en güzel bir şekilde Türk Kadınları tutturup, beylerine güzel yemekler sunmaktadır. Tarihte ki o imparator Hammurabi'nin bu hamur işleri ile en ufak bir alakası yoktur...

Tanzimat Fermanından sonra, dış devletler ile bir çok idari ve ekonomik ilişkiye giren Osmanlı İmparatorluğunda, kulak memesi kıvamı biraz geri plana itilir olmuştur. Bir çok gavur icadı yemek Osmanlı Mutfak Kültürüne girdiği için, kulak memesi kıvamına hanımlar dikkat etmez olmuşlardır...

O tarihten sonra yapılan bir dolu savaşta, askerlerin cephelerde, karınlarını doyururken, kulak memesi kıvamını hiç iplemedikleri, ''Keşke karnımız doysun da, bir de geriye sağ salim dönelim, sonra da eve gidip hanımlarımızın kulak memelerini ısıralım.'' dedikleri, kayıtlara geçmiştir...

Kulak Memesi Kıvamının Gayrı Resmi Tarihi kısaca böyledir. Yalanım varsa beni ibibikler ve eğri bodikler kovalasın... Buradan hanımlara sesleniyorum, siz yine de benim yazdıklarıma kafayı takmayın, kulak memesi kıvamını tutturun, eşinizin gönlündeki tahtlara da kurulun, hadi bana eyvallah ben kaçtım...

( Kulak Memesi Kıvamının Gayrı Resmi Tarihi başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 16.08.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.