Neden isteriz ki… Açlıktan mı, meraktan mı, heyecandan mı, cahillikten mi, kibirden mi, gururdan mı, yokluktan mı… İsteğe sebep o kadar neden vardır ki! İstek ne elde tutulur, ne ağırlığı vardır, ne tadı vardır, ne de şekli çizilebilir, boyutu tahmin edilebilir. Ama istek vardır, bunu kimse inkar edemez. Hatta öyledir ki, eğer gerçekleşmezse umduğu kişiyi huzursuz, doyumsuz, şükürsüz, sinir bunalımına koyar. Böylesine de etkilidir. Sanki dünya bu isteklerin gerçekleşmesi ile mana bulur ve yaşarız deriz. 


İstek, neden böylesi önemlidir? nerden ve nasıl doğar ki… Kimse aslında bunu da düşünmez. Başka isteklerde birbiriyle çarpışır da! Çocuk babasından balon ister, alırsa sevinir, almazsa elinden gelen edepsizliği yapar, ağlar, sızlar, bağırır, çağırır, o isteğin gerçekleşmesi için elinden geleni yapar. Neden iki istek uyumsuz olur, çarpışır ve diğerine zarar verir ki? Neden iki istek bu durumda anlaşma yoluna girmez. Birbirini yenmek ve zaferini kutlamak için mücadele eder ki… 


İsteksizlik de, istek kadar önemlidir. Kişi hasta olsa, kişi aşkına kavuşmasa, kişi iflas etse, kişi sevdiğinin ölümünü görse… İstek kaybolur birdenbire. Dünyanın hangi kurulumu varsa bu kişilerde bilgisayar gibi açılamaz olur. Hani dünya yaşanmaz olur tabiri bu görüntüyü bire bir ifade eder. Başka istekleri görmez, o isteklerin gerçekleşmesi umurunda olmaz. O isteksizlik, bu kaybedilen isteğin artık gerçekleşmeyeceğine inanmakla ortaya çıkar. İsteği kaybetmek ve bir daha kavuşamamak çok büyük bir acı verir, ortaya çıkan isteksizlikle. Alternatif istekleri bulana kadar bu isteksizlik devam eder.


İstek.. İnsan üzerinde olmazsa olmaz ve yaşamını şekillendiren hakimiyeti tartışılmazdır. Bu öğrenmeyle, öğütle, zorlamayla, ben ne dersem o olur demekle olacak iş değildir. Nereden icat edilmiştir? Bizi yönetmektedir adeta… Varlığı da yokluğu da önemlidir. Bilim onunla doğar, keşifler onunla gerçek olur, binalar onunla yükselir, tarlalar onunla ekilir biçilir… Kişiler aynı istek de bir araya gelir aşık olur, evlenir, çocuk sahibi olur ve ailesini kurar.


İstek, ruhun varlığıdır ancak kendisi değildir. Ruh olmazsa insan cesettir. Allah tarafından verildiği için insan klonlanmıyor, ruh ikiye üçe bölünmüyor, kopyalanamıyor. Ruh yaratıcının bir parçası. Onun esma-ül hüsnasından birisinin insan üzerinde tecelli ettiği mükemmel bir varlık.  Ruhun diğer parçalarıda vardır, duygu, irade, akıl, kalp… İstek ancak bunların eğitimi ile şekillenir, sonradan okuyup öğrendiği iyiyi kötüyü kendinde bloke eder, yetişkin olur. İstek bilgisayarın komutudur, her kişi yaptığı program ile onu çalıştırır ve amelini yaşar. Bu yüzden istekler de yapılan yeni programlarla değişir, ruhun diğer komutları olan nefret, kin, adalet, sevgi, duygudaşlık, kıskançlık, sabır ile. Komutları çalıştırma becerisine sahip zengin bir ruh vardır. Çapı kainatı kuşatacak kadar beceriklidir. Bedenle bu durdurulmuş ve hapsedilmiştir. Eğer komutlar yokluk programını yapmayı becerirse, istekle ruh bedenden çıkar ve özgürlüğüne ölmeden önce kavuşur. 


Ruhun bütün komutları istek için proglamlanır. Eğer istek, özünü keşfederse, programa ihtiyaç duymazsa, özüne döner-İlahiye… Yani bütün komutlar susar ve isteği serbest bırakırsa… İstek de isteksizlik de yok olur, Rabbine sorgusuz teslim olur. Artık ne kıyas yapar, ne dünya normlarına tutunur, ne korkuyu tanır ne de acıyı… Koptuğu yere döner, Rabbimin bir parçası olur yeniden. Bütün bunlar, alışkanlıklar, ön yargılar, ruhun bedenden çıkmasına engel kördüğüm bağlar… Koparıldıkça gerçek olurlar, mana kazanırlar. Yoksa isteğe bunu anlatan komut ve programları fantezi sanır ve isteksizliğe dönüşen programların çökmesi ile inanmazlar. Kişi ancak, ibadetlerle ve ahlaki programlarla bu kabule ulaşabilir. Kişi Allah’ı tanıma isteği ile proglanmaya başladığında, bu isteğin tepe noktası yokluk ve öze dönmenin gerçekleşmesidir.


İstek sıradan bir komut değildir. Ona nasıl yön verirseniz o sizi yokluğa da, bize faydası olmayan tokluğa da götürür, isyana da, itaate de… İsteği, Rabbine yön olanlardan olma dileğiyle…


Saffet Kuramaz

( İstiyorum Diyoruz Ya başlıklı yazı safdeha tarafından 8.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.