Bir dünya inşa etmenin telaşında acele ile sevdiğim yetmezmiş gibi eklediğim düşbaz öykülerim elbet kıt kanaat sevenlere aldırış etmeden çıktığım o dik yokuş.

 

Şair söyleniyor ve huysuzca çekiştiriyor yakamdan sözcükleri oysaki az evvel heba etmiştim koca ömrü ve işte çelişen düşlerim hayatla belki de özümsediğim kadar gerçekleri gülümsüyorum melun mahzun.

 

‘’Bir dil büyüsüdür yaşanan. Kalabalıkta kaybolmuş hayatımızı, göreceli bir yalnızlıkla kuran bir mucizedir.’’(Ş. Erbaş)

 

Yalın bir tasvir: mademki doğduk yeni mucizelere kanat açmayacağımız ne malum?

 

Israrla uçuşan kelebek ve işte gün bitiminde o da çuvallayacak ölü bedenler gibi ama illa ki ruhu bana geçecek kelebeğin ve bir diğeri ve bir diğeri…

 

Kelebek ömürlü şiirlerim günün penceresine konan ve bana hayat veren ve pervasızca s/alındığım belki de kuşpalazı acılar elbet özgürlüğün de damgası asla solmayan ve sönmeyen kocaman bir ateş ne mevsimi peşinde sürükleyen ne de onca insan yeis dolu.

 

Hayaller kumpanyası.

 

Gerçek ilahlar aslında aşkın mezarında saklı.

 

Düşük yapan bir gökyüzü ne de olsa günü de kattık dünümüze ve önümüze ve işte ölü günler ve ölü şairler ve ölü zaman oysaki zaman mahsulü bunca insan ve izdiham.

 

Hayatı hicvediyorum ve hayaller kuruyorum aslında ben de bir hayale denk düşüyorum…

 

Yaşı, yası, ırkı ve cinsiyeti olmayan bir hayalim ve gerçek olduğum kadar da acılara mazhar.

 

Düşlerimi emanet ettiğim sefil bir yalnızlıktı sözcüklerin de cepkeni iken itham edilesi bir aşk.

 

Gölgeler düşerken üzerine bilinmezin

Kimi zaman ayyuka çıkan o hasrette çakılı

Bir düş pervazı

Nöbet tutan geceye armağan edilesi ilham

Esiri olunası şarkıların ritmik güftesi

Ve işte soluklandığım her hecenin katresi.

 

İnfilak edesi bir yürek

Surlarda saklı devasa aşk ve cesaret

En hor görülesi yürek varsa yoksa

Oysaki ne de çok kat çıkmıştım rahmete.

 

Elbet tükeniş

Elbet zifiri karanlık

Sona meyyal titrek bir gölge ve ihanet

İhtişamı inancın

Varlığa delalet soluk bir hayalet.

 

Kir tutulası duvarda el izi

Elemin sihri

Efkârın indinden elyaf oyuncaklar misali

Sökün eden bir rehavet

Kayrası olsa olsa aşkın

Taşkın ruhta telaşlı bir sağanak gibi.

 

Düşlerin canı yanar mı sahi?

 

Şiirin dahi canı yanarken elbet yanar canı düşlerin en çok da şairin canı yanar ne de olsa düşlere can veren kalemidir.

 

Yalın ayak bir düş.

 

Düşe kalka yürümekse ne gam…

 

Ve zalim bir zaman en çok zulmün kanattığı mazlumlar ve pembe yalanlar ve işte sırıtıyor dizelerinin arkasına saklanan şair ve bakalım ne diyor?

 

‘’Hayatı, arzularını boğan insan ölür.’’

 

Kaç defa öldüğümü çoktan unutmuşum ve kaç defa yeniden canlandığımı da elbet ısrarlı bir düş sihirbazı ve boynumda dev bir halka köleliğin yansıması ve işte azat ediyor beni evren ne de olsa düşlerimden ibaretim ben ve canım illa ki yanıyor gel gör ki düşsüz geçmiyor ömür: ne dün ne bu gün ve yarın bile bir düşe denk düşerken…

 

Ördüğüm duvarlar satırların yankısı ile yıkılan bir bir.

 

Aşkın inhisarında bir dolunay oysaki bir yıldızdan başka bir şey değil başımda uçuşanlar…

 

Karşı koymaksa düzene.

 

Karşı durmaksa zalime…

 

‘’Bir varoluş itirafı.’’(Alıntı)

 

Sökülen hüzün hırkam ve alabildiğine özgür onca acıya rağmen mutlu olmayı başaran bir fermana da imzasını atan derviş ve zikrim neyse elbet izdüşümü fikrimin…

 

Büyüler ifa ediyor görevini ve gözümüz kapalı sever ve hayal kurarken gördüklerimize de çeşitli bahaneler uyduruyoruz.

 

Teslim olmaksa karanlığa ne münasebet!

 

Aydınlık iken sevginin raconu…

 

Ha, gayret, şair: sevdalı bir mizansene ser de şiirlerini huzur bulsun şu cihan.

 

Ne eksik ne fazla.

 

Üstelik bunu bilen sadece şair de değil…

 

Eşiğinde iç sesin derviş yüreklerimizle tavaf ettiğimiz sayısız dünya nihayetinde hayatı da yaşanır kılan ve yaşama sevincinin asla hız kesmediği ara versek de kısa molalarla elbet dokunacağız o tepe noktaya sonra da tüm gerçekler şehit düşecek ve tek şahit bunca mucizeye şerh düşen…

 

Kendisini hatta tüm evreni ödüllendiren insanoğlu elbet sınırsız hayal gücüyle…

 

Derviş de genç de bunu biliyordu madem daha neyi bekliyorsunuz daha çoğu için ve azıyla yetinmenin de raconu iken itibar ettiklerimiz varsın şimdi de düşlerimizi ihbar edelim…

 

 

 


( Düşlerin Canı Yanar Mı Sahi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.