Bu  yazımı :
Hece şiirine yeni  başlayanlara ve bilgilerini tazelemek
İsteyenlere yardımcı olmak için kaleme aldım.           
 
                ŞİİR NEDİR
 
Şiir: duygu, hayal ve düşüncelerin, bir düzene bağlı kalarak,
Çekici bir dil ve ahenkli mısralarla aktarılmasıdır.
Şiirin temel unsuru duygudur.
Düşünce ve hayallerimizi de şiirin olmazsa olmazları arasında
Gösterebiliriz.
En ilkel toplumlardan günümüze kadar, milletlerin edebiyatında  
şiir ve müziğin gelişimi birlikte olmuştur.  
Eski türklerde şiirlerin kopuz eşliğinde söylenmesi, eski yunanda  
 ozanların şiirlerini lir eşliğinde okumaları, günümüzde ezgilerin, ağıtların,  
şarkı ve türkü sözlerinin şiir olması, şiirlerle müziğin birlikte yol almasının  
en güzel ispatıdır.  
Hiç bir bestekâr makaleden, hikâyeden veya romandan alınan bir  
paragrafı bestelemez. Bu yüzden edebi türler içinde müziğe  
en yakın olanı şiirdir.  
Şiirde elbette anlam önemlidir. Fakat şiir hiç bir zaman anlam sanatı olmamıştır.  
Eğer öyle olsaydı, çeviri şiirler çok beğenilir, dillerden düşmezdi.
Şiirde önemli olan, neyin anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığıdır.  
Şiir bir başka deyimle : ses ve söyleyiş sanatıdır.  
İyi şair ele aldığı temayı, herkesten farklı, kendine has bir uslûpla anlatmalıdır.  
Ses sanatıdır derken, şiirdeki müzikaliteyi, başka bir deyişle ahengi kastediyorum.  
Şiir yazana Şair denir.
Halk şiiri yazan ve yazdığını çalıp söyleyenlere de Ozan diyoruz.
Yazılan her şiirin bir başlığı vardır. Başlığın anlatılanlarla uyum
İçinde olması gerekir.
Dört mısradan oluşan kümelere kıta veya dörtlük, iki mısradan
Oluşan kümelere ise beyit diyoruz.
Günümüz şairleri arasında beşli, altılı, sekizli hatta daha uzun
Kümeler de oluşturulmuş ve kullanılmıştır.
 
 
 
ŞİİRİN KISACA ŞEMASI:
ÖLÇÜ
Hece ölçüsü
Aruz ölçüsü
Serbest öiçü
 KAFİYE (UYAK)  
Yarım kafiye
Tam kafiye
Zengin kafiye
Cinaslı kafiye
Tunç kafiye   
  REDİF
  KAFİYE ŞEMASI
Düz kafiye
Çapraz kafiye
Sarmal kafiye
 
HECE ŞİİRİ ve KURALLARI:
 
VEZİN (ÖLÇÜ) : Vezin kısaca ölçü demektir.  
Nazımda ahenk sağlamak amacıyla kullanılan söz ölçüsüdür.  
Ölçü sistemleri dilin yapısına göre değişir.  
Dizelerdeki hece sayısının eşitliğine dayanan ölçülere   
KANTATİF, hecelerin uzunluk, kısalık gibi ses değerlerinin
Temel alındığı ölçülere ise KALİTATİF ölçüler diyoruz.  
Örneğin: uzun sesin bulunmadığı, türkçenin doğal söz
Ölçüsü, hece sayısı eşitliğine dayanır.  
Hecelerin uzun veya kısa olduğu Arap ve fars dillerindeyse
Ses değerlerine dayanan bir ölçü sistemi kullanılır.  
Türk edebiyatının gelişim sürecinde, bu iki ölçü sistemi de
Kullanılmıştır.  
Bu iki ölçü sistemi edebiyatımızda hece ve aruz ölçü sistemi
Olarak yerini almıştır.  
Bunlardan hece ölçüsü türkçenin doğal ölçüsüdür.  
Aruz ölçü sistemi, İslam kültürü benimsendikten sonra Türk
Dilinin yapısına uygulanmaya çalışılmıştır.  
Ama bu zorlama dilimizin yapısına uygun olmadığı için başlangıçta
Türkçe sözcüklerin ses değerlerinin bozulmasına ve ölçü
Düşüklüklerine yol açmıştır.  
Ancak osmanlıca denilen karma dilin oluşumuyla sorun çözümlenebilmiştir.
Divan şiirinde aruzun egemenliğine karşılık, halk şiirinde hece ölçüsü
Kullanılmaya devam edilmiştir.  
Dini tasavvufi halk şiirinde ise, halk şiirine yaklaşan aruzlu biçimler tercih
Edilmiştir.  
 
             HECE ÖLÇÜSÜ (HECE VEZNİ) KURALLARI
1-Şiirde mısralar yani dizeler hece sayısı eşitliğine dayanır.  
2-Türkçe kelimelerde hemen hemen bütün heceler eş değerde söylenir
Ve kabul edilir. Hecelerde kalınlık incelik, uzunluk ve kısalık farkı gözetilmez.  
Bu bakımdan hece ölçüsü, Türk dilinin yapısına en uygun ölçü sistemidir.  
Bakın burada hemen hemen dememin bir nedeni var.  
Bazı heceler yazılışta tek hece olarak değerlendirilmesine rağmen,  
Okunurken iki hece gibi okunurlar. Bu heceler hece şiirinde  
İki hece olarak kabul edilir.  
Örneğin:
TREN yazılışı tek hece de olsa, okunurken araya i harfinin  
Girmesi engellenemediği lçin TİREN  diye okunur
Onun için bu ve buna benzer  heceler hece şiirinde iki hece
Olarak kabul görür.  
Örnek:
Tren gelir hoş gelir,
Odaları boş gelir,  
Duydum yar bize gelmiş,  
Sefa gelir, hoş gelir.  
          
Yedili kalıpla yazılan bu dörtlükte, tren tek hece kabul  edilirse
O dize altı hece de kalır. Ama okunduğu gibi iki hece kabul edildiğinde
Hece sayısı yedi olur. Bu da hecenin kuralının uygulanması demektir.  
3-Hece ölçü sistemi milli ölçümüzdür.  
4-Hece ölçüsüne parmak hesabı da denilmiştir.  
5-Hece ölçüsü Türk edebiyatının başlangıcından bu yana kullanılan
bir sistemdir. İslamiyet’ten sonra, divan edebiyatının aruz ölçü birimi  
kullanılırken bile. Halk edebiyatında hece ölçüsü kullanılmaya  
devam edilmiştir.  
6-Hece sayısı, hece ölçüsüyle yazılmış bir şiirin bütün mısralarında  
eşit olmalıdır. Hece sayısı aynı zamanda o şiirin kalıbı demektir.  
Örneğin:
“Bu Vatan toprağın, kara bağrında,  
  Sıra dağlar gibi, duranlarındır.  
  Bir tarih boyunca, onun uğrunda,  
  Kendini tarihe, verenlerindir.  
Bu şiirdeki bütün dizeler 11 heceden oluşmaktadır.  
Dolayısıyla bu şiir 11 li hece kalıbıyla yazılmıştır.  
Bir örnek daha verelim:
   Bu dağı aşam dedim,  
   Aşam dolaşam dedim,  
   Bir hayırsız yâr için,  
   Herkese paşam dedim.  
Bu dörtlükteki dizeler yedili hece ile yazıldığından,  
Kalıbına da yedili hece kalıbı diyoruz.  
DURAK:
Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla,  
mısralar belli yerlerden ayrılır.  
Bu ayrılma yerlerine Durak (durgulanma) denir.  
Durak, ahenk sağlayan ses kesimidir.  
Sözün akışı zorlanmadan, okuyucuya bir nefes  
payının bırakılmasıdır.  
Duraklarda kelimeler asla ortalarından bölünmez.  
Duraklar mutlaka kelime bitimlerinde kullanılır.  
Not: Bir şiirde bütün dizelerin durakları aynı olabileceği gibi,  
         Bazı dizelerde farklı duraklarda kullanılabilir.  
         Fakat, bir şiirin her dizesinde farklı durak kullanılmışsa,  
        o şiir duraksız olarak kabul edilir.  
Hece ölçüsünde/, ikili, üçlü, dörtlü, beşli, hatta altılı  
duraklar kullanılmıştır. Ahengi bozmadığı ve yerli yerinde  
kullanıldığı sürece hiç bir mahzuru yoktur.  
 
KALIPLAR:
Hece ölçüsü ile yazılan şiirlerde, mısralardaki hece sayısı,  
o şiirin kalıbıdır.  
Hece ölçüsünde ikiliden, yirmiliye kadar kalıp vardır.  
Türk şiirin de en çok kullanılan kalıplar, 7,8,11 ve 14 lü kalıplardır.  
 
KALIPLARA ve DURAKLARA ÖRNEKLER:
 
7  Lİ KALIP VE DURAKLAR
 
Giderim yolum yaya,     3+4
Cemalin benzer aya,      3+4
Eridim hayal Oldum,      3+4
Günleri saya saya.         3+4
 
Bahçelerde / saz olur,      4+3
Gül açılır /  yaz olur,         4+3
Ben yarime / gül demem, 4+3
Gülün ömrü / az olur.        4+3
 
Yedili kalıplarda genelde mani şiirleri yazılmıştır.  
Daha sonra mani şiiri hakkında geniş bilgi vereceğim.  
8  Lİ KALIP VE DURAKLAR   Örnek benden
 
Aşkın meskeni / yürektir,            5+3
Sevgi Dünya’ya / direktir,            5+3
Doğruya varmak / erektir,            5+3
Zindanlara / tıkmak yetmez.         4+4
 
Sekizli kalıplarda genel olarak      4+4  3+5   veya  5+3
Kalıpları kullanılır.  
 
11  Lİİ KALIP VE DURAKLAR       Örnek benden
 
Olduğun diyarda / olur mu cinnet?                  6+5
Anaları sevmek / hem farz hem sünnet,          6+5
Bildim ayağının / altında cennet,                      6+5
Beni de peşine / taksan olmaz mı?                   6+5
 
 
 
 
Bu örnek de benden olsun
 
Karışır yağmurla / toprak kokusu,                   6+5
Çıkar gelir/ kuytulardan / anılar.                       4+4+3
Çatırdar gökyüzü / biter uykusu,                      6+5
Çakar gelir / kuytulardan / anılar.                      4+4+3
 
On birli kalıplarda   6+5 veya  4+4+3 lü duraklar kullanılır.  
 
14 LÜ KALIP VE DURAKLAR  Örnek benden
 
Damlandır, yağmurundur, / yüreğimdeki taşkın,             7+7
Kır gönül zincirimi, / yıkacaksan yık artık.                        7+7
Dipsiz kuyulardayım, / vurgunundayım aşkın,                  7+7
Aşk mıhını kalbime / çakacaksan çak artık.                       7+7
 
On dörtlüK kalıplarda genel olatak 7+7 li durak kullanılır.  
 
16 LI KAIP VE DURAKLAR Örnek benden
 
Meclisinden zevk alınmaz, / suratsız yüzü gülmezin,          8+8
Teğet geç git bucağından, / demedim mi abdal gönlüm.    8+8
Ovasından, yaylasından, / yanılıp da hal bilmezin,              8+8
Geçme sakın sokağından, / demedim mi abdal  gönlüm.    8+8
 
On altılı kalıplarda genel olarak 8+8 li durak kullanılır.  
 
 
 
 
KAFİYE NEDİR ve KAFİYE ÇEŞİTLERİ
 
KAFİYE: Dizelerin sonundaki, yazılış ve okunuşları aynı,  
Anlamları ve görevleri farklı kelimelerin benzerliğine
Kafiye yani Uyak denir.  
Uyaklar kelime köklerinde aranır.  
Bu uyak veya kafiyenin olmazsa olmaz olan kuralıdır,  
Hece şiirinin kâfiyeli olarak yazılması, hece şairlerinin  
geneli tarafından, hece şiirinin mutlaka uygulanması  
gereken bir kuralı olarak kabul görmüş ve benimsenmiştir.  
AYAK :
Halk ozanları kafiye yani uyak yerine ayak demeyi tercih etmişlerdir.  
Şiiri meydana getiren ilk üç mısra kendi aralarında kâfiyelenirler.
Halbuki ayak bunlardan bağımsız olarak, dördüncü mısralar arasında  
bir kâfiye bütünlüğünü arz etmek durumundadır.  
Bir başka anlatımla âşık şiirleri, iki çeşit kâfiye sistemi ile oluşturulur.  
Birincisi, dörtlüklerde ilk üç mısrada oluşturulan kâfiyeler,  
İkincisi ise dörtlüklerin son mısralarında sağlanan ses birliğidir.  
Yani kâfiyelerdir.  
Bunlardan ilkine kâfiye veya uyak, ikincisine yani : son mısralarda  
oluşturulan kâfiyelere ayak denir.
Ayaklar belli fonksiyonları icra ederler.  
Bunları şöyle sıralayabiliriz.  
Şiirin şekillenmesinde belirleyicidirier.  
Şiirde ahengi sağlarlar.  
Anlam bütünlüğünün  oluşmasına yardımcı olurlar.  
Âşıkların sanat güçlerinin sergilenmesinde etkin rol oynarlar.  
Şiirlerin sazla söylenmesinde, işlenen konuyla bağlantılı  
olarak, yeni ezgilerin ve tavırların oluşmasını sağlarlar.  
 
Ayak mısralarında kâfiye genellikle mısranın ortasındadır.
Ama mısranın başında veya sonunda da olabileceğini  
unutmamak gerekir.  
SABİT AYAK : Dördüncü yani ayak mısrasının,  
Devam eden kıtaların son mısralarında hiç değiştirilmeden  
kullanılmasına denir.  
 
ÖRNEKLER :
 
Gönül bu aşk ile fani dünyada,  
Ölene dek böyle gez garip garip.  
Fikrin dümen olsun, aklın deryada,  
Hicran dünyasında yüz garip garip.     Nihanî
 
 
Şans atını sürdüm yola gitmedi,  
Deh demekten başka ne diyebildim.  
Aklım yetse ne ki, gücüm yetmedi,  
Ah demekten başka ne diyebildim.    İsmetî
 
Elâ gözlerini sevdiğim dilber,  
Kokuya benzettim güller içinde.  
İnceciktir belin, hilâldir kaşın,  
Selviye benzettim dallar içinde.       Karacaoğlan
 
 
KÂFİYE YANİ UYAK ÇEŞİTLERİ
 
Yarım kâfiye
Tam kâfiye
Zengin kâfiye
Cinaslı kâfiye
Tunç kâfiye
 
YARIM KÂFİYE : Dize sonlarındaki kelimelerin, köklerindeki  
tek bir sesin yani bir harfin benzeşmesine dayanan kâfiye türüdür.  
Örneğin: git, tut, et, kelimelerinde benzeşmeyi sağlayan T harfidir.  
Tek harfle yapılan bu kâfiye, yarım kâfiyeye örnektir.  
 
Ben çektiğim kimler çeker,  
Gözlerim kanlı yaş döker,
Bulanık  bulanık akar,  
Dağların seliyim şimdi.    Kul Mustafa
 
Üstümüzden gelen boran, kış gibi,  
Şahin pençesinde yavru kuş gibi,  
Seher sabahında rüya düş gibi,  
Bağıra, çağıra, aldı dert beni.  
 
Kim okurdu, kim yazardı?  
Bu düğümü kim bozardı?  
Koyun kurt ile gezerdi,  
Fiklr başka başkolmasa.  Aşık Veysel  
 
Beyaz giyme toz olur,  
Sarı giyme söz olur,  
Gel yeşiller giyelim,  
Muradımız tez olur.  
 
İstedim kendimi bu göle atam,  
Elimi uzatıp yavruyu tutam.  
 
TAM KAFİYE: İki ses yani harf benzerliğine dayanan  
kafiye türüdür.  
 
On altıya karar verdim yaşını,  
Yenice sevdaya salmış başını,  
El yanında yıkar gider kaşını,  
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim.  
 
Sen bizim köyleri görmedin mi hiç?  
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.      Abdurrahim Karakoç
 
Gel bakma kimseye hor,  
Halkı yorma, kendin yor.  
 
Orhan zamanından kalma bir duvar,  
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar.                A. Hamdi Tampınar
 
Hörü melek var mı senin soyunda?  
Kız nazarım kaldı usul boyunda.           Karacaoğlan
 
 
 
 
 
 
ZENGİN KAFİYE : Üç ya da daha çok ses benzerliğine
Dayanan kafiye türüdür.  
 
Miskin Yunus biçareyim,  
Baştan ayağa yareyim,  
Dost ilinden avareyim,  
Gei gör beni aşk neyledi.       Yunus Emre
 
Hey kader çizgisinin sırtımdaki kamburu,  
Hay şu bozuk düzenin akort tutmaz tamburu,  
Yazgı dedik besledik, bu doyumsuz oburu,  
Sakın kızdı demeyin, selâm durdum beyime,  
Ben değersiz maraba, isyan etmek neyime(!)   Mehmet Kurnaz
 
CİNASLI KAFİYE : Anlamları ayrı, okunuşları aynı olan,  
kelime ve kelime gruplarının, mısra sonlarındaki tekrarı  
ile oluşan kafiye türüdür.  
 
Niçin kondun a bülbül?  
Kapımdaki asmaya.  
Ben yarimden vazgeçmem,  
Götürseler asmaya.  
 
Bilmem ki yaz mı gelmiş?  
Niçin açmış gül erken?  
Aklımı kayıp ettim,  
Nazlı yarim gülerken.  
 
Her nebinin nazarı ilham verdi koyuna,  
İnsanlar ibret alsın, hepsi koyun koyuna,  
Önce okşa onları, sora yonca koy una,  
Yürü tohum ekmeğe, muhtaç olma ekmeğe
 
Bütün koca sevdalar neden sarkar yarına?  
Çeken nedir kartalı, yalçın dağın yarına?  
Tek sırrını söyleme candan özge yârına
Balık duyar deryada, o da gider der ya da.  
 
Ulubatlı burçlara al sancağı dikende,  
Gülüyordu atlası dokuyan da, diken de,  
Yâr elinde gül kokar, güle değen diken de
Sen de katıl sürüye, belki aşka sürüye.  
           Ekrem Yalbuz (Âşık Cinasî)  
 
 
Engine akmazsa sevda, nice gider yolunca
Hangi âşık iflâh olur, yár zülfünü yolunca.   Âşık Cinasî
 
Âlimlerin her sözü, kelãmda birincidir,  
Ariflerin her sözü, gönülde bir incidir,  
Dilin yoktur kemiği, lakin çok kemik kırar,  
Cahilin her bir sözü, bir okşar bir incidir.       Âşık Cinasî
 
TUNÇ KAFİYE : Ses benzeşmelerinde bir sözcüğün,  
veya kelimenin tamamının, sonraki dizelerden birinin  
sonundaki kelimenin  içinde bulunmasına  
Tunç kafiye diyoruz.  
Bu da bir nevi zengin kafiyedir.  
Ama edebiyatımızda buna tunç kafiye denilmiştir.  
 
Fikrim bu hülyaya bazı dalar da,  
Düşünür derim ki: bu odalarda.  Y. Ziya Ortaç
 
Hey Emre’m Yunus bîçare,  
Bulunmaz derdine çare.          Yunus Emre
 
Halk diyen halktan uzaksa,  
Korkacaksan kork sen gardaş.  
Her lâfın ardı tuzaksa,  
Korkacaksan kork sen gardaş.   Mehmet Kurnaz
 
Umut benim hazinem, umabildiğince um,  
Eşkiyamdı gözlerin, silâh bıraktı ordum,  
Senli rüyalarımı düşündüm hayra yordum,  
Tutkunun bebeğini koynuma alıyordum,  
Usanmadan, bıkmadan, onunla kalıyordum,  
Sevdanın bekçisiydim, onu arkalıyordum,
Yıllar var ki aşkımla, aşkı markalıyordum.     Mehmet Kurnaz
 
REDİF : Mısra  sonlarındaki, yazılışları, görevleri ve anlamları  
aynı olan, ek, sözcük ya da söz gruplarına redif denir.  
Redifler sadece eklerden oluşmaz. Hem ek, hem sözcük  
hem de sözcük gruplarından oluşabilir.  
 
Açılmış çiçektir her gülen dudak,  
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak.  
 
Bu dizelerde her ve zor kelimelerinde yarım kafiye vardır.  
Uyaklardan sonra gelen gülen dudak kelimeleri yani  
sözcükleri redifi oluştururlar. Yani rediftirler.  
 
 
İyi, doğru, sözler onda,  
Şefkat dolu gözler onda
 
Bu dizelerde söz ve göz kelimelerindeki öz sesi ile tam  
kafiye yapılmıştır. Kafiyeden sonra gelen ler eki ve  
onda sözcüğü rediftir.
 
KÂFİYE (UYAK) DÜZENİ :
Uyak düzeni, şiirin biçimsel bir özelliğidir.  
Dizelerin sonlarına bakılarak yapılır.  
Uyak düzeninin mısraların son seslerindeki  
düzene göre çeşitleri vardır.  
Düz kâfiye
................a.                a
................a.                a
................a.                a
................a.                b              
Çapraz kâfiye
............... a
............... b
................ a
................ b
Sarmal kâfiye
................ a
................. b
................. b
.................. a
 
Sırasıyla yapılan kâfiye düzenleridir.  
 
ŞİİR TÜRLERİ :
LİRİK ŞİİR (DUYGUSAL ŞİİR)  
İçten gelen heyecanları, coşkulu bir dille anlatan  
Şiirlere Lirik şiir diyoruz. Bu şiirlerde sevgi, özlem,  
ayrılık gibi konular anlatılır.  
 
EPİK (DESTANSAL) ŞİİR :
Kahramanlık, yiğitlik, savaş konularını,  
ya da tarihsel bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen  
şiirlere epik şiir denir.  
 
DİDAKTİK (ÖĞRETİCİ) ŞİİR :
Belli bir düşünceyi kabul ettirmek veya belli bir konuda  
öğüt bilgi verip, neticesinden ahlâki bir ders çıkarmak için
yazılan, öğretici şiirlere didaktik şiir diyoruz.  
PASTORAL ŞİİR :  
           Doğa güzelliklerini, orman yayla, dağ, köy ve bu hayata duyulan  
           özlemi ifade eden, doğa şiirlerine Pastoral şiir diyoruz.  
SATİRİK  (TAŞLAMA veya YERGİ) ŞİİR :
Toplum hayatındaki aksayan yönlerin, düzensizliklerin,  
beceriksizliklerin ve zayıflıkların anlatıldığı taşlama ya da yergi şiirlerine,  
Satirik şiir diyoruz.  
Bu şiir türü, halk edebiyatında Taşlama,  
Divan edebiyatında Hicviye,  
Günümüz edebiyatında ise Yergi adıyla tanınır.  
 
MANİ :  
Başta aşk olmak üzere, hemen her konuda yazılabilen,  
Halk edebiyatının bir nazım türüdür.  
Anonim halk edebiyatının en yaygın şeklidir.  
Söyleyeni belli değildir.  
Genellikle 7 hece ile yazılmış bir dörtlükten oluşur.  
Ama mısra sayıları 5,6,7,8, hatta 14 olan maniler de vardır.  
Uyak düzeni :            
....................... a
....................... a
........................x
........................a.     Şeklindedir.  
 
Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye  
bir giriş yapmak için söylenir. Bunlara doldurma dizeler denir.  
Temel düşünce son iki dizede ortaya çıkar.  
 
ÖRNEKLER :
 
Bahçelerde saz olur,  
Gül açılır yaz olur,  
Ben yârime gül demem,  
Gülün ömrü az olur.  
 
Deniz geçer sel değil,  
Sözlerim masal değil,  
Gönül çarşı, pazarda,  
Satılacak mal değil.  
 
 
 
Karpuzlar yenmez oldu,  
Sıcaktan benzim soldu,  
Bir yâr sevdim o dahi,  
Gitti de gelmez oldu.  
 
 
ALİTERASYON: (SES YİNELEMESİ)
Bir şiirde ya da düz yazıda, ahenk yaratmak amacıyla aynı ses,  
hece veya Sözcüğün yinelenmesine Aliterasyon denir.  
Örnek:
 
Bilmem ki ben miyim, gece mi tutsak?  
Biraz duman katsak, biraz sis katsak,  
Yaşanmışlıklara koymadan yasak,  
Hicranı hüzzama bağlayacağım,  
Bağıra bağıra ağlayacağım.                   Mehmet Kurnaz
 
Bir titrer bir yanar mıyım?  
Her saniye anar mıyım?  
İçsem içsem kanar mıyım?  
Bana aşkı anlatsana.                    Mehmet Kurnaz
 
İçer miyim lıkır lıkır?  
Olur muyum fıkır fıkır?  
Oynar mıyım şıkır şıkır?  
Bana aşkı anlatsana.                     Mehmet  Kurnaz
 
ASONANS : Şiirdeki aynı ünlü seslerin tekrarına denir.  
Örnek :
             Neysen sen, nefessen, neylersin neyi?
             Neyzensen, nefessen, neylersin neyi?..  
 
Burada e ünlüsü ile yapılan tekrarlar Asonansa örnektir.  
 
 
                 
 
 
                              
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


( Hece Şiiri başlıklı yazı MehmetKURNAZ tarafından 11.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.