....dün gibi gözlerimin önünden geçiyor yaşadıklarımız.. ..ah anneciğim..yine o sıcak o öpülesi ellerinle hazırladığın akşam sofrası sarma-pilav-nohut- ve mercimek çorbası.... bizi Ankara'ya ulaştıran yolun aç ve yorguna çevirdiği yüzlerimizi midelerimizi nasıl da bayrama çevirdin..Allah razı olsun ellerine sağlık ...ah anneciğim senin bu sevgin ve hiç geçmeyecek sevgin bizi her bayram yanına çağıran emsalsiz eşsiz sevgin

...ah o minik çocuksu sevinçlerimiz kurban bayramı günleri..başka hiç bir şey değil eve gelen kurban her şeyi süslerdi bir gecelik misafirliği bile yeterdi....üzerinde durulduğunda kurban ibadeti bizi eğiten ve şuur planında ibadetin anlamına hayat kazandıran bir pratiği olduğunu görüyordum ..bu anlamda zamanın her anı bir muhasebe yüzleşmedir ..yenilenme ve değişimdir..tam bir dinamizmdir..
...bir dost bulmak hiç kolay değil beden ve ruh dünyanı hücrelerinin her birini teslim edebileceğin bir dost ....kalabalık ve içinden çıkılmaz düğüm de olsa ben bu şehrin sevdalısıyım ...o kadar uzak olsa da şehirler yollarına düşeceğimiz iyi dost güvenilir insanlar olmalı...bu arayış bu yöneliş ya şehre varmakla ya da bu yolda ömür tüketmekle nihayet bulacak...bu kaçıncı tövbe olmalı ..ve Rabb'imizin sabrı  ve bizim bu hiç uslanmaz dönüşlerimizin cezası elbet olacak ...güvercinleri ürküten hıçkırıklarımdan saklanıyorum ..nasıl olabilir ki bu fotoğraf bir caminin şadırvanı avlusuna açılan kapıya yükselen basamaklar ve avuç açan çocuklar ....evet çok kar yağan bir gün dü..çok yağmış çok kar kaplamıştı her yeri..nasıl da duramamıştım yerimde ve durmadan yazmıştım o gün ..

..bir kır kahvesi...nasıl unuturum o haziran akşamını uzakta boğaz daha mavisini kaybetmemiş ve suya girmemiş , bu tablo gün batımı güneş ve sanat musikisinin nağmeleri gibi renklerin büyüleyici sözsüz döküldüğü bir an , karşı tepenin çam ağaçları arasından süzülen ışınlar ve çiçeklerin renklerinden , çayırın yeşil yeşil bakan gözlerinden ve bir masa iki aynı kalp olarak kendimizi verdiğimiz akşam .. ..ince beyaz örtüsü ile çiçek açmış ağaçlar altında bir masa iskemle kır kahvesi gözlerimin önüne geldi .. ...evet kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.. ..huzura o kadar muhtacız ki bu metropolleşen şehirlerde.. ..uçurumlara düşmek kaçınılmaz kendini kurtaranlara selam olsun ...seni hayal içinde hayal en güzel saatlerim senden bana tebessüm ..

..şiirdeki anılar her bir dizesi insanda yaşanmaya hazır ve yaşanmış olaylardır ,  bütün bunlara rağmen sevinçsiz ve neşesiz de kalmıyoruz nasıl da tam bir uyum varmış gibi.. ..çok zaman nereye sığıyor bunca ses-söz-anı-acı-keder- mutluluklar diye düşünmüyor değilim ve bir çıkış kapısı şafak vakti ard arda gelen secdeler içinde yaptığım dualarımda huzuru buluyorum ancak , keşmekeşe dönüşecek hayatın birazdan başlayan günü içinde tek kazancım bu olacak diyorum .. .sabır kitabı oldu hayatımız.. ..güz akşamları geçmiyor düşler kurmadan ve anıları hissederek yaşamadan geçmiyor ve dışarıda yağmur dinmeksizin yağıyor ve kuşların sesi çıkmıyor kedilerin de , ıslak tüyleri ile köpeklerin o vahşi havlamalarından uzak halleri içimi acıtıyor , ve yağmur affetmiyor kendi tedbirini alamayanları önüne katıp ıslatıyor bazı yerlerde sel olup afetleşiyor.. …
..gülleri...güz güllerini senin gözlerin gibi tanıyan kimdir..? ..ey sarı soğuk yarı yeşil ağaçlar ve berrak gökyüzüm..sessiz ve seninle huzur bulan güz gülüm ne kadar susamışım ne kadar mahzun yüreğim.. ..görmediğim ve duymadığım huzuru bulduğum benim dışarıdaki hayata açılan pencerem olan Eylül renkleri ... senin gözlerinin karşısında olmak...yakamı bırakmıyor bu sonbahar sabah melteminin işvesi gibi  siyah bir gülün egzotik hayatı eşsiz gizemi sonsuz manası sarıyor ruhumu hiç geçmek bilmeyen rüya gibi. .. renklerin şekillerin büyük problemlerin beni yoran yüzünü seyrediyorum bir camekanın karanlık yüzünden...ah ben esir bir kuş..bu sonbaharın velvelesi arasında siyah gülün davetkarı ardından yaşadığı topraklara uçma ümidi ile kafesimin içinde nasıl çırpınıyorum kanatlarım ateşte yanmış gibi ... .ayaz vursa da düşlerim hiç yorulmadan binlercesi girip çıkacaktır ruh dünyama.. ..şimdi şu yağmur ne hayal kurdurtuyor ne de sukunet..şiddet ve öfke saçıyor gök kaygan ve değişken yer ... ..dünya aldanma yeridir şair....bunu unutmuş olamazsın.. ..bize olan oluyor bir yığın sözün içinde bocalayıp sıkışıp kalıyoruz aralarından çıkıyor açmaz olanlar .. ..sevginin önünde diz kırmak güzel olacaktı  endişelerimi kırıp yapmalıydım bunu .. ..yüzünün birden güle dönmesine sebep olan hissi gün boyu düşündüm .. ..bazen bir sofra başı unutlumuyor hatta her zaman..yapabilsek bunu çoğu zaman .. ..dertli olanların bir derdi var evet..kimilerin derdi dünyevi... ..taş kalmadı mı başımı yaracak... bulamadım hiç bir sokakta başımı vuracak bir taş istanbul'da... ..yağmur yağıyor hiç dinmeksizin hiç durmaksızın .. .insan gibidir toprak..toprak gibidir insan..sevilmeye sevgiye bakılmaya uğraşmaya gönül vermeye her zaman hazırdır ve her zaman ilgi ister sevgisizliğe hiç tahammülü yoktur..toprak , bağ olur dağ olur , insan da  ,melek olur şeytan olur... ..toprak bugün yemyeşildi.. ilim ilim bilmektir../ ilim kendini bilmektir..yunus en güzel incelikleriyle çağlar öncesi seslenmiş söylemek istediklerini..dosdoğru da söylemiş...evet kendini bilen Rabb'ini tanır .. ..ölmeye düğüne gibi gidenlerden olmak..ölmeyi..tekrar tekrar diriltilip yine ölmeyi sevmek..Allah yolunda ölmenin seçkinliğini idrak eden insan... ..bu felaket yağmurun yıkıcılığı kadardı ruhumun depremi .. ..bir girdaba dönüştü gök.. ..seni düşündüm aklıma sen geldin korkuların ve dehşetin yalnızlıktan kalmışlığın dünyanda kıyamet başına düşmüş olmalı .. ..yağmuru gördü gök  , sevilmekten hoşlanan kalp gibi köpürdü duyguları .. ..ışıltılı göğümdün..sen gittin kül rengi ne ise öyle kaldım sensizliğin vereceği renk içinde başka ne olacaktı ki külden başka .. ..güneş çıktı bugün yeniden sarıldım yaşamaya .. ..direniyor yapraklar ve ne çok hoşuma gidiyor bu savaş güz fırtınasına ve alaboralara karşı zayıf yaprağın kıyamı... ..bahçenin ağaçları rüzgarın dönüştüğü fırtına ile budandı  , bir bir düşüyordu dalları o yaprakların hali derin bir iz bırakıyordu bende  , ruhumun çığlığına bakarak benziyorum mevsimin med cezirlerine  .. ..yağmur iyice toprağa yerleşti..ıpıslak yer .. ..mutsuzluğumu anladım ilk kez bu şehrin yabancısını  karşılayan haydarpaşa merdivenlerinde.. ..tarifini yapamadığım iç sıkıntılar ve hiç gülmeyi yapamadığım bir kaç gün içindeyim .. ..hiç dinmedi öğleden sonraya başlayan sağanak ve şehir ve yürüdüğüm sokaklar ıpıslak ..hüzünlü bir istanbul .. ..hüznün daha güzelliştirdiğini gördüğüm yüzünün , ancak cennetten düşme  olduğunu söylemek doğru olursa ancak budur ... ..bir adım kala ancak söyleyebilmiştim her şey sona erdikten sonra...ölmüştüm.. ..nefeslerimi kullanmasını bilemedim ..meğer ne ölüm müş yorulmak...meğer onu yeni anlamak... ..bütün yüzleri geziyorum bütün yüzleri...kırılmış yüreklerin hepsi benim hepsi .. ..o kadar ihtiyacımız var ki kırılmış yüreklerimizin tamir edilmelerine ve  kimseyi incitmeden kul hakkı geçirmeden ruhumuzun arınmasına.. .. bu arada istanbul güzel mavi parlıyor..boğazın rüzgarı ve yosun kokusu ne güzel..içim içime sığmıyor.. ..işte insan ..işte şehir ..nasıl da baş döndürücü baş başa geçinip giderler .. ..hangimiz üst üste gelen iç içe çıkmazlara  düğümlenen his-duygu-düşünce-sevinç- ve üzüntüler arenasında değiliz ki..? tam bir kabus olmalı yaşamak bazı kere..korku ve ümit hiç peşimizi bırakmayacak.. .uykulardan uykulara nasıl geçer insan ..bu nasıl uyku olmalı...ve dünya bu olsa gerek derin gafletlerde ve karanlıklarda sürekli bulunmak.. ..uzaklık..uzaklık..dört bir tarafı yalnızlık..bu ben miyim ?..sen misin ..?..hepimiz miyiz ? yoksa..ah biz insanız tabi ki  ortak duygularımız olmalı hissedilen ne varsa.... ..beni başka biri yapan seni görmekten beni mahrum eden uzaklıklardan kurtulabilecek miyim ?.. ...uçmak geliyor içimden bazı sonsuz mavilikler içinde tüm sıkıntı gerilim ve kederleri geride bırakarak...uzak mesafeleri seviyorum tanımaya yeniden başlanılan...ve bismillah her yöne koşuyorum kendimi yeniliyorum...



Mustafa kaya
26.12.2007 / çengelköy

( Karalama Yazılarımdan başlıklı yazı cirik tarafından 12.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.