Kum Taneleri Gibi
Fanusta Aşağıya
Dökülerek Biten Kum Taneleri Gibiydik.
Gecemi sabaha yakın
sabah mı geceye yakın seçemedim! Karanlık mı dipsiz , karanlık mı dipsiz
kuyudaki suya yansıyor çözemedim! Kafatasım mı çatladı, anlatasım mı yaklaşmadı geziyorum
sokakları, sokak lambaları kısık yanıyor, bekliyor altına aşkla
sevenleri lakin sarhoştan başkası yok! Kısıyor
gözlerini karanlığa karışmak
için, o eski
sevgililerin şen kahkahalarını duyamamanın acısından olacak ki! Neydi
o günler Türkan Şoray’lı, Filiz
Akınlı, Hülya Koçyiğitli aşk
dolu bakışlar.
Nerede Göksel Arsoy, Ayhan Işıklı, İzzet
Günaylı delikanlılar?
Gece sokaklar bir
mezarlık, evler desen nazarlık içi dolu kesilecek hızarlıklarla dolu! Kesmekle
yontmakla şekil alınmıyor, marangozda
kerestecide şaştı kaldı!
O genç kızların
edeple başı
önünde yüzü kıpkırmızı, hızla inip kalkan
göğsünü bakmaktan utanırdı
delikanlılar. Sanki yorganı çekip üzerine atmış
gibi bakmamak için utanırlardı. Söndü sokağın lambaları. Şimdi
kim bilir kaç hayat kadın altında bacaklarını çimdikleterek neyse…
Yaklaştım sokak lambasının
yanına usulca.
-Aç şu
yüzünü artık aç, kısma ışıklarını.
Cevap vermemek için
sanki camları titriyordu… Haklısın sabah olunca bir ton insan sessiz başı önünde onca masraf
gereksiz şeyler için koşarken birbirlerini yerken ,
bir sevgiye vakit ayıramıyorlardı bir de gülümsetmeye! Haklısın sende bin defa
haklısın, nerede o cümbür cemaat sokakta neşeyle
selamlaşmalar
kucaklaşmalar.
Ellerde beyaz gazoz neşe şamata,
gönül alma sırayla…
Kulaklarımızda az
sonra kalkacak vapurun sesi, içinde kendi karanlığına dalmış gömülmüş
birkaç insan telaşlı…
Kum
taneleri gibi fanusta aşağıya
dökülerek biten kum taneleri gibiydik, fanusu ters çevirince fanus üstten
doluyordu lakin hayat ve insanı geri çevirmek düzeltmek pek kolay değildi!
Bak düne ne güzeldi,
neşeli bir
gecenin sabahına kalkan mutlu ve huzurlu insanlar neşelendirmek
için koşan,
gönlünü değil gönülleri eğlendirmek
için koşanlar,
sevincini yeşertmek hevesiyle sevindirenler, bir
çocuk karşı
komşuda
almış
bir kâse taze tereyağı, sürüyor ev yapımı ekmeğe
dağıtıyor kapı kapı, uyanıyor neşe
bir çocuk gülüşüyle.
Neme lazım çalışsın kazansın
denilmiyordu hep veriliyordu davet ediliyordu. Haklısın gece lambası karış benimle karanlığa gerçi
karanlıkta o neşeli insanlara
yolumuz çıkmaz, belki
karanlığımızı aydınlık etmek için gelirler…
Mehmet Aluç