2009 yılında yazdığım bir yazı.  Konular günümüz konularıyla nasıl benzer.  Bu coğrafyada    değişim çok kolay olmuyor..

BİZ KİMİZ Kİ


Fransa dışişleri bakanı Kouchner;
"Türkiye’nin evrimi daha çok dini yönde gelişiyor ve daha zayıf bir laisizme doğru gidiş var. Bu da beni endişelendiriyor" dedikten sonra eklemiş;
"Doğrusu tanık olduğum baskı beni şoke etti. Türkiye’nin karikatür krizini zirve gündemine taşıması, en hafif deyimiyle sakarlıktı"
Türkiyenin AB sürecine verdiği desteği çektiğini söylemiş.

Bakanı endişelendiren konu, bütün İslam dünyasını ayaklandıran malum karikatür krizi esnasındaki Danimarkanın ve Rasmussenin tutumuna atıfta bulunan Nato çekincelerimizmiş.
Karikatür krizini "ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendiren bir anlayışın temsilcisi olduklarını iddia ederek, bizim ifade özgürlüğüne karşı çıkmamızı "dini yöndeki evrimimize" ve "zayıf laisizme gidişimize" bağlamış gibi görünüyor.
Dini yönde evrilmemek için herhalde temel şart, dini değerlere küfür etmek, aşağılamak anlamına geliyor bakanımızın nezdinde.
Ya da laisizmden anladığı, "dini değerlere saldırmayı hoşgörebilme becerisi" oluyor bu durumda.
Ancak bu ifade özgürlüğünde dikkat edilecek husus herhalde, saldırılacak, küfredilecek dini değerlerin sadece İslamiyete ait olması halinde geçerli olması. Hristiyanlığa ya da Yahudiliğe yapılacak bir saldırı ve küfür ise asla ve kat’a "ifade özgürlüğü" kapsamına girmez. Şiddetle cezalandırılmalı.
Mesela antisemitizmi çağrıştıracak bir karikatür yayınlayın bakalım dünyanın kaç bucak olduğunu görürsünüz.
Ya da mesela ifade özgürlüğü kapsamında " Ermeni soykırımı asla olmamıştır, soykırım oldu diyenler yalan söylüyor" deyin bakalım Fransız bakanın ülkesinde ve komşularında başınıza neler geliyor " E, ama ifade özgürlüğü, kem küm" demeye kalmadan.
Eee, ifade özgürlüğünden ifade özgürlüğüne fark var.
Herşeyi ifade edebilirsiniz ama bizim aleyhimize hiçbirşey ifade edemezsiniz türü bir anlayış yani kısacası.
Şimdi Fransız bakanı suçlamak da haksızlık olur bu konuda. Çünkü neticede ait olduğu kültürün çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.
Asıl biz içimizde bu ayrımı Fransız bakanın yüzüne vurmayan, bir de Kouchner’in 
bu açıklamalarının üstüne "Bak, Fransız bakan bile bizim ne mal olduğumuzu anladı" kıvamında serencam arzedenleri barındırıyoruz.
Biz kimiz ki değil mi?
Rasmussen’e Roj tv konusundaki ve karikatür krizindeki basiretsizliğini hatırlattığımızda
aklımıza, "Eyvah, yine diplomatik gaf yaptık, adamların hatalarını yüzlerine vurmamalıydık, bakın şimdi nasıl AB sürecinde hemen Oli Rehn ile birlikte takoz koymaya başladılar" hayıflanması gelirken, "Türkiyenin karikatür krizini sürece taşıması en hafif deyimiyle sakarlıktır" diyen Fransız bakanın açıklamasını ise bu hayıflanmamızın ispatı olarak ortaya koyabiliyoruz.
Fransız bakan gaf yaparken bile haklı, biz hakkımızı savunurken bile haksızız yani.
Biz kimiz ki yani...?
Bush, ılımlı İslam modeli tezini işlediğinde, diğer müslüman ülkelere Türkiye örneğini vermesine köpürürken, Obama "laik demokrasiden" bahsettiğinde ise kendisine "Kemalist ABD li" şirinliği yakıştırabiliyoruz.
"Laikliği de, demokrasiyi de kendi vatandaşlarımız hakettiği için benimsiyoruz.Bireysel özgürlükleri garanti altına aldığı için benimsiyoruz." diye düşünüp yolumuza bakacağımıza, "laik demokrasi" derken "laikliği daha bir sanki vurgulu söyledi değil mi"
diye avunmayı kendimize yakıştırabiliyoruz.
Birilerinin bizi takdir etmesi, kendi halkımızın mutluluğundan daha önemli çünkü.
Biz, bizi başkalarının övmesini seviyoruz.
Yoksa, biz kimiz ki..?

"Iraktaki askerlerinin dönüşü için gel bakalım bir görüşelim sevgili Obama.Ermenistan ve soylkırım konusunda da birinci ağızdan bizim görüşlerimizi bir kez daha anlatırız hem.Karabağ sorunu çözmeden nasıl bu pürüzlerin çözümünde netice alınamayacağını yerinde görürsün.Nato faaliyetlerinde bizim çıkarlarımız hangi yönde, nerede nasıl işbirliği yapabiliriz tartışalım.Bu Rasmussene dikkat edin, geçmişte pek de olumlu bir izlenim bırakmamıştı bizde.Siz kefil oluyorsunuz madem, gözümüzün de sürekli üstünde olduğunu bilin ama.
Sevgili Kouchner, ortaklık anlaşması ile kazandığımız haklarımızı sündürmeye niyetli değiliz.Uyum sürecinde de üstümüze düşeni yapıyoruz zaten.Biz yeni müslüman olan bir ülke değiliz.Ortaklıkta, her ortağın değerlerine saygı esastır.İç politika için çıkıntılık yapmak ayrı, anlaşmalar ve gerçekler ayrı konular.Biz şimdi de, tam ortak olduğumuzda da hem ortak ülkelerin değerlerine ve çıkarlarına, hem de kendi değerlerimize ve çıkarlarımıza sahip çıkacağız. Daha şimdiden, müstakbel ortağınızın ulusal değerlerine, birliğine, bütünlüğüne saygı göstermeniz gerekirken niye parazit yapıyorsunuz ki..?
Siz kimsiniz ki? " 
demeyi aklımızdan geçiriyoruz belki ama bir türlü dillendiremiyoruz. 
Eziliyoruz, büzülüyoruz, çekiniyoruz.
Hem, biz kimiz ki zaten..? 
( Biz Kimiz Ki başlıklı yazı Gökdeniz tarafından 30.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.