Köyde
Delikanlılık Halleri
Metin’i
yıllar öncesinden tanırım. Ortaya yakın kısa boylu, tonton yanaklı, kara
gözleriyle yaşama kaygısız bakar halini anımsıyorum. Esmer bıyıkları henüz
terlemişti. 16-17 yaşlarında bir köy delikanlısı. İlkokuldan sonra okumayı
değil köyde kalıp köy yaşamını tercih etmişti.
Köyümüzün
çayından çayırlarımızı sulamak için önceki yıllarda açılan arkı temizliyorduk.
Biri birisine yakın 4 çayır sahibi imece usulü sonbahar ve kış mevsiminde
yaprak, çalı-çırpı ile kapanan arkı temizleme işini her baharda yaparız.
Çayırların başında başlayan çalışma ta çaydaki arkın başlangıcına kadar sürer.
Kazma
ile çalışanlar önde gidip arkta birikenleri kürekle atılacak biçimde kazar,
kürekçilerde arkadan gidip arkın gerekli temizliğini yapar. Yine bir ilkbahar
başlangıcı mayısın ilk günleri… İş başındayız kazma küreklerle. Mehmet amca, Hüseyin
usta, Ahmet çavuş, Metin ve ben imecenin elemanlarıyız. Hava günlük güneşlik…
Arkın geçtiği iğle yapraklı çam ve türevi ağaçlarınla bezeli ormanda ilerliyoruz.
Önleye az kaldı.
Römorklarıyla
beraber iki traktörün hemen yakınımızdaki kara yolunda arka arkaya klakson
çalarak ilerlediğini gördük. Klakson seslerine davul-zurna sesleri karışıyordu.
Kısa süre hapis cezası alan iki köylümüz cezalarını bitirip tahliye olmuşlar.
Traktördekiler, hapis yatanları karşılamaya giden arkadaşlarıydı. Kışla diye
adlandırdığımız yaylaya gidip çalgı eşliğinde arkadaşlarının tahliyesini
kutlayacaklardı. Hallerinden anlaşılan buydu.
Traktörler
taşıdıkları şen kalabalıkla ilerleyip görüş alanımızdan çıktı. Çalışmaya devam
ettik. Metin kazması ile ekibin en önündeydi. Ark ormanın içinde olduğu için
arkada çalışanlar, önde çalışanlar birbirimizi her an görmemiz olanaklı
olmuyordu. Zaten arkı her bölümünü temizlemek gerekmiyordu. Çalışanlar bir
birimize yaklaştık. Ne görelim az ilerimizde bir kazma arkın kenarında duruyor.
Metin’indi bu kazma. Genç Metin, davul-zurna sesini duyunca yeni yetme
delikanlılık duyguları kabarmış hızlı akmaya başlamış kanı damarlarında. Doğru
kışlaya eğlenenlerin yerine tüymüş.
Başta
en yaşlımız Mehmet amca, Hüseyin usta Metin’in marifetini görünce O’nun, fazla
tepki göstermeyeceği eleştirisel sözler ettiler. Kaçan kız durdurulamayacağı
gibi davul-zurna sesinin duyan hele kalbini selvi boylu, ceylan bakışlı bir
kıza kaptıran özellikle köy delikanlıları da durdurulamaz. Metinin davranışı da
hoş görüldü.
Yıllar
önce yaşandı bu olay. Köyler hızla boşandı bir önceki yüz yılın son onlu
yıllarında. Sonbaharlarda sararıp solarak toprağa düşen yapraklar gibi
öncelikle köylerimizde geçim zorluğu çekenler köylerinden koptu. Sonbaharlarda
yapraklarını döken ağaçlar ilkbaharlarda yeniden canlanır. Tomurcuklar oluşur
dalların uçlarında. Çiçeğe durur yayvan yapraklı ağaçlar renk renk gökkuşağı
renklerinin her tonunda. Ve yemyeşil yapraklar açar ağaçlar her ilkbaharlarda.
Köy şenlenir. Ahırlardan yeşil çayırlara yeni çıkan buzağıları kontrolsüz
koşuları seyre değer… Koyun-kuzu meleme sesleri birbirine karışır. Okul
çocuklarının şen –şakrak okul yolarında şarkı-türküleri köylere farklı bir hava
katardı. Köylerimizde elle tutulur canlı bir hayat vardı.
Evet,
sonbaharda sararan ağaçlar ilkbaharlarda yeşil giysileriyle yaşamlarını devam
ettire dursun. Köylerin boşalması umulmayacak kadar kısa sürede yaşandı. Köyde
ilkokuldan sonra okumamış gençler, hele askerden dönenler yorganını kaptığı
gibi büyük şehirlerin yollarına revan oldular. Memur takımı da bu gidişlerden
nasibini aldı. Hemen hemen hepsi büyük batı kentlerine atamalarını yaptırıp
köyü terk ettiler. Ağaçlar yeşerdi lakin köyü şenlendirenler köyü bir daha
şenlendirmek adına köye dönmediler.
Ne mi
oldu? Köy okulları tamamen kapandı. Köylerde sadece yaşlı anne-babalar kaldı
boynu bükük. Hele bazı aileler çayır, tarla, bağ, bahçe nesi var nesi yoksa
satıp artık hiç dönmemek üzere köyle ilişkilerini kestiler.
Aradan
yıllar geçti. Emekli olanların zamanı bol. Çalıştıkları yıllarda kısa sürelerde
köye dönenler; emeklilik dönemlerinde uzun yaz mevsimlerini köyde geçiriyorlar.
Eskimiş ahşap köy evlerinin yerine betonarme evler yapılıyor. Köyün yıllar
önceki canlı haline dönmesi hiç olası değil. Uzak kentlerde doğup büyüyen
gençler büyükleri, büyükler de gençleri tanımıyor. Zaten köyde ev yapanlar da
iki elin parmaklarından az.
Ben de
köyde ev yapanlar kervanına katılanların birisiyim. Odunluğun yanında araba
garajı yaptırmak için kendisi de emekli olan Turan ustamızı davet ettim. Turan
usta sağ olsun anlaştığımız gün erkenden geldi. Yanında da kim vardı
diyeceksiniz? Geçen yıllar içinde kendisini hiç görmediğim ark temizlerken bizi
yalnız bırakan Metin.
Hoş
beşten sonra iş başı yaptık. Metin İstanbul’a gitmiş. Çeşitli işlerde çalışmış.
Bir ilçe belediyesinden sürücü olarak çalışırken geçen yıl emekli olmuş.
Evimizin karşı yamaçları alabildiğine geniş çam ormanıyla kaplıdır. Ormanımızda
kesim yapılıyordu. Canım köknar ve ladin ağaçları acımasızca kesiliyordu.
Kesilen ağaçların çoğu henüz genç fidanlardı. Kesilen ağaçlar, orman konusu hep
gündemimizdeydi yaz boyu. Her köylünün
ormanla, hele de ormancılarla hoş olmayan onlarca anısı vardır. Garaj yapım işi
ilerlerken Metin gençlik yıllarında ormancıyla yaşadığı ilginç bir anısını
anlattı. Olayı daha geçen gün yaşamışçasına heyecanlanıyordu…
Devam edecek öykümüz.