Köyümüz , bir düş
beldesi , masaldan düşmüş gizemli bir gezegen gibi , her zaman ilgi odağı ve
çekiciliği ile yıllarca çevre köyler içinde bahsedilen bir dünya olarak anılır
, bağlı olduğu Ağın ilçesi de mavi ve yeşil rüya kadar güzel ,aslında her bir
köyün kendine mahsus hayran bırakıcı manzarası ve bereketli topraklara sahip
olduğunu söylemeliyim , Vahşen köyümüzün iç dünyasına girip evler arasında taşlı
sokaklarında dolaşmak insanlarıyla tanışmak apayrı bir rüya , evet köyü
karşıdan gören tepeye Mahmut’un geyiği denilir , köyü buradan da seyre koyulmak
ayrı bir masalımsı görsel bir fotoğraftır , bugünden dünlere uzandığımda
yaşadığım anılarıyla köy günlerim , gerçekten tarihi eserlerin sıra sıra
dizildiği standtların önünden geçer gibi bir heyecana , bir hisse insanı sürüklüyor
, o yıkık duvarlar içinde saklı evlerin hikayeleri ,taşların ve kerpiçlerin
sayılı hüzün yüzlü halleri, viran olmuş evler ve ayakta direnmeye çalışan
duvarların anlatmaya çalıştığı , zamana direnen fısıltıları belki çığlıkları ,
ve içinde oturulan evlerin kabına sığmaz mutlu görünümleri , kısaca Vahşen'in her
hali , insanı dinlendiren düşündüren mutlu şarkılar gibi sevindiren bir yönü
var , hatta durup hissettikçe insan kendisi için mutluluk ışıklarını bulması
kaçınılmaz oluyor, günün her vaktinde köy insanlarının toplandığı mekanlardan
biridir Hakko ve Cirik çeşmesi , sularından içmek nefeslenmek ve gerek
sulama gerekse hayvan sulama işlerini tamamlamak için kimi zaman insanların bir
araya gelmesine vesile olur bu çeşme başları , genellikle o çocuk ve gençlik
yıllarımda , akşam ezanları öncesi Cirik çeşmesine çıkan taşlı sokağın
sırasında uzanan evlerin sekilerinde köy insanımızın kümelendiklerini görürdüm
, ne zaman bu kısa taşlı yolu su almak için çıksam köyün insanları ile
selamlaşır konuşuruz , karşılıklı selam ve sevgiler ile yol güzelleşirdi ,
güler yüzlerini eksik etmediği güzel anlar olurdu , bana seslenirlerdi '' çağam
sularını taşı , aferin iyi yapıyorsun , taşı taşı sularını ..'' , evet
pappam’ın(babaannem) su ihtiyaçlarını karşılardım , evin ne kadar suya ihtiyacı
varsa üç dört kez inip çıktığım olurdu ,elimde kimi gün su kabakları kimi zaman
bakraçlar neredeyse taşları sayarak her birine basarak sağa sola selam vererek
benim için hem spor hem hizmet hem de zevk aldığım bir işti, beni tanıyan
tanımayan ilgilenir yaptığım hizmetten dolayı dua ederlerdi ,ardımdan
konuşmalarını duyar fısıltılarını çözerdim, kimin nesi olduğumdan adımı
bilmeyenlerin meraklarına kadar, kimin çağası y mışım , kimde kalıyor muşum ,
annesi babası kimlerden , bu kimin çağası ...vb , şunu gördüm yaşadım ki
köyümüz Vahşen'de , uzakta akan murat(belki karasu) suyuna kadar onca araziyi
yol gitseniz hiç susamazsınız , o kadar çok su kaynağı vardır ki ve sizi aç
suzuz bırakmayacak o kadar zenginliklere rastlardınız ki kendinizi köyün içinde
hissederdiniz, ve Cirik çeşmemizin suyunun üstünde su bulamazdınız , ister aç
karnına içilsin ister tok , eğer içtiğiniz su cirik çeşmesindense
korkmayın, gerçekten zarif olduğu kadar insanın içine huzur
bırakıyordu , ne şişkinlik , ne de tatsızlık asla söz konusu değil , aksine incelik
ve gıda vericilik özelliği taşırdı Cirik çeşmesinin suyu , o yıllarda su
taşıdığım her gün , Cirik çeşmesine giderken , o taşlı yokuşlu sokağı geçmeyi
çok severdim, Cirik te beni sevmiş olmalı ki onu hiç kurumuş görmedim , her
zaman akıyor buldum eli boş dönmedim , ne güzeldi orta-lise-fakülte yıllarımın
köy günleri , her yaşımın farklı güzellikleri vardı , ilk kalp çarpıntısını
yaşamak gibi...
18.11.2020
istanbul/üsküdar