Yıl bilmem bin dokuzyüz kaç
O zamanlar kömür siyahıydı saç
Hayaller ise uçuk ve kaçıktı
dünya etmedi kimseyi başına taç

Soba vardı yanardı odun ile tezekle
Sallama değildi çaylar demlenirdi demlikte
Sözler anlamlıydı böyle değildi anlamsız
Geri adım yoktu verilen sözden

Kimi beş yıl kimi yedi yıl
Kavuşamadan yaşardı gizli gizli yüreğinde sevdayı
Yoktu böyle geçici hevese dayalı aşklar
Seven eksik etmezdi yüreğinden vefayı

Çok sular aktı o zamandan bu yana
Gittikçe güven azaldı artık insandan insana
Çok sordum nasıl geldik bu hale
Oysa işin özü güzellikle yaşanır dünya

Bilirim artık gelmez o güzel yıllar
Adı mazi olmuş akılda tatlı anılar
Su gibi geçiyor farkına varmadan zaman
Kendi gibi kalan yürekte uktedir özlemler

Eskiden azdı kazanç helaldi ekmek aş
Ağlamazdı yetim dökülmezdi gözünden yaş
Azalmamıştı hiç bu kadar masumiyet
Yüz yıla baktıkça kalmadı beyazladı saç baş

Bak arkadaş olup bitene
Devir gücü yeten yetene
Masumiyet ölmüş günahlar çoğalmış
Ötesinde yazık eden edene

( Yıl Bilmem Bin Dokuzyüz Kaç başlıklı yazı ÖNDER_34 tarafından 19.11.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.