Sağa Dönsen Korona
Sola Dönsen, Aşağı Yukarı Gitsen Korona, Evde Kalsan Hapishane
Millet olarak yönünü yolunu şaşırmış deli danaya döndük. Hangi
yöne gideceğimizi şaşırdık, sağa dönsen Korona sola dönsen, aşağı yukarı gitsen
korona, evde kalsan hapishane, dostlardan haber alırsın olmuş korona üzülürsün
tam bir tımar haneye döndü âlemle dünyamız! Medeniyetler çıkar üstüne kurulursa
olacağı budur ondan sonra kudur da kudur, rahat yoktur, birisi müdahale etmezse
topluca sonu moktur…! Adam zaten mokta yatmayı mokluğu seviyor alışmış onun
için fark etmiyor, lakin bizler buna izin verdikçe içinde çıkamayarak o moka
karışacağız!
Batı dünyası etki alanı olacak bir eser kim bırakmıştır ki
insana dair olsun? Her sömürüde olduğu gibi, batınında kendine özgü insanı
içine almayan sadece kendi çıkarı için sahip olduğu kazanımına dair sömürmeye
dayalı, bir düşünce, zevk ve hayal dünyası vardır. Osmanlı imparatorluğu
yıkıldıktan sonra geçen bunca zamandan sonra buna paralel olarak değişime
uğrayan insana dair hayat şartlarını düzeltecek bir adım atılmış mıdır ey
batıya hayran olanlar sözüm size? Kendilerine
ait has sömürge zevkleri, anlayışları değişikliğe uğramış mıdır? Hayır! Batıl
inanışları, gerçek olana değil kendi uydurdukları söylemleriyle hayat düşünce fikir
mutluluk yaşanılan hayatın bir aynası olmaktan çıkmıştır. Peki, ayna yerine
neye bakmaktadırlar? Deveye! Ayı’ya! İte! Köpeğe!..
Üstat ne güzel anlatmış
Has bahçesinde ömrün yakın olmaz bana gül
Bizarım ümidime kurulan her tuzaktan
Tutuştu o lâcivert hayâle düşen kâkül
Bakanlar baktı sana; ben uzaktan uzaktan
Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş
Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan
Deniz sanki isyankâr bir rüyada boğulmuş
Nehirler aktı sana; ben uzaktan uzaktan
Peşimde her âşığın gölgesini taşırım
Alırım esrarını her devin bir dudaktan
Dağda haramilerle, kurtlarla ağlaşırım
Gökler sıcaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Nerede bu çileyi çekenlerin tarihi
Kalbimin enkazına kan akıyor duvaktan
Çölde kalan ruhların bile döndü talihi
Türküler yaktı sana; ben uzaktan uzaktan
En kavi diken dahi Murad alır bağında
Bırakıp derde beni, kurtulursun firaktan
Gece- gündüz esridin bir kaktüs yaprağında
Gelmem yasaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Simsiyah bir kıyamet tohumu filizlenir
Mezarıma isminle atacağın topraktan
Acılar sanki neden bu sevdada gizlenir
İçim tutsaktı sana; ben uzaktan uzaktan
Nurullah Genç
Rabbim iyi niyetli insanlarımızın sayısını arttırsın,
arttırsın da yarattığı insanda bu özellik varken, zaten sayısı artmışken başını
kuma gömene Rabbim ne etsin kul ne etsin, ahirete bırakmışsa? O zaman hata
bizde kusur bizde! Seyretmek yerine müdahale eden olacaktık aman bana ne? Arşı
çıkaydı size ne? Bizim de başımıza geldi şimdi dermişin ban ne? Zor azizim zor hayat
zor anlamak zor çekmek zor bakmak zor lakin yakan ateşten alevli bir kor!
Vesselam Rabbim mutlak gücüyle ortadan kaldırsın inşallah, hastalarımıza da şafi
ismi hürmetine şifalar versin, âmin, inşallah, selamlarımla.
Mehmet Aluç