Bir Şiir ”Git” Tahlil İnceleme Ve Gülümsememle Analiz
Bugün sitemizin yazarlarından” FUNDA FİLİZ KOTAN” kardeşimizin
“Git” şiirine gülümseme katmak için az tahlil ve analiz yapmaya çalışacağım.
Cenap Şahabettin’in güzel bir sözü var” —Ferd olsun, cemiyet olsun, bir gün
gelir ki yorulur, yorulunca dinlenmek ister ve dinlenince mevkiini kaybeder”
Yorulmaktan gaye birbirimizi isteyerek yormak, araya mesafeler koyarak duvarlar
örmek, ulaşmak için onca çabadan sonra yenik düşmek olsa gerek. Yine bir
sözünde “Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır: Çıkarken
baş döner, inerken gönül bulanır. “
Aşkla hayat böyle olsa gerek.İşte bu hayatla
umutlar arasında geçirdiğimiz ömür boyunca biriktirdiğimiz sevgi aşkla
anılardı, hemen her akşam sevdiğimizin yolunu gözlememizin sebebi bir gülümseme
bir dokunuş değil mi? Daha da ötesi, anlatırken aşkla büründüğümüz o güzel
mutlu haller, aşkın sevginin mutluluğun sesi gönlümüzde canlandırdığı hisler
coşkular öylesine gerçektir ki, bu aşka sevgiye kapılıp gitmemeniz mümkün
değildir, düşer peşine gideriz… Lakin peşine takılıp gideriz bazen de
ihanetleri görür hayata ve kendimize küseriz, bunu hak etmeyen olduğumuzu
bildiğimizde üzülürüz…
“Git” diye başlık açarken kardeşim gelememek üzere git
demektedir diyelim devam edelim.
“Ne senden avcı olur ne benden dağda ceylan
Vakit çok geç olmadan iş işten geçmeden git”
İnsan değer kıymet bilmediğinden olsa gerek güzel olanı
bulmak yakalamak için hep gerçeklere gözünü kapatarak, olduğu gibi değil istediği
gibi olması için çabalarken avcı olmak vurmak yakalamak ister, lakin aşk böyle
değildir kendisi gelir oturur tahtına, avcı olmak değildir aşk insanı avcı
yapmaz, seven yapar değer kadir kıymet bilen eder, kardeşimiz bunu işaret
ederek, sen böyle kendini avcı beni av sanırsan ne senden bir âşık ne de benden
bir seven ceylan olur. Vaz geçmeye meyilli değilsen eğer iş işten geçmeden
heder olmadan yıkılmadan çekte git.Bir
gün umutlanırsın kardeşim, ertesi gün bir de bakarsın yeni umutlar kapımızı
çalar, bütün umutların uçup gitmiş değildir, hala kapımızda az sonra içeriye
girmek için bekliyordur.
“Ne dalıma gonca ol ne de bu bağda eylen
Vakit çok geç olmadan iş işten geçmeden git”
Bir ışık demeti değil süzülen bir karanlık, büzülmüş parmaklarıyla,
gönlü tırmalayan bir vefasızın eli niyetiyle meydana çıkarıyor. Bakışında
dikkat yok, soğuk, sevgisiz! Kardeşimim yüzünde çektiği acı satırlarıyla okunan…
Bu asil olmayan niyetinle ne gönül dalıma ne gonca ol ne de bu gönül bağımı
viran edecek gibiysen bu bağıma girerek eğlenme, yine yol yakınken niyetin
eğlenmek ise çok geç olmadan iş işten geçmeden git.
“Bir kez olsun acımı feryadımı duymadın
Yasakları çiğnedin kurallara
uymadın”
Yoldan yürüyüş halinde ihanetin gittikçe yaklaşan ayak sesi geliyor
kardeşim hissediyor... Sevememe rağmen sen seven olmadın gönül eğlendirdin,
seni severken vefasızlığından ötürü acı çektim benimle gönül eğlendirme diye
feryat ettim duymadın. Aşk değer vermektir kadir kıymet vermektir sen bunu bile
bile yasakları çiğnedin aşkın kurallarına uymadın, kendi kurallarını koydun
yıktın.
“Çapkınlıktan bıkamadın harama da doymadın
Vakit çok geç olmadan iş işten geçmeden git”
Beni sever görünürken başka gönüllere gittin, ihanet
etmekten durmadın, haram olan nikâhsız yaşamakla gurur duydun utanmadın. Öyle
ise daha fazla çirkinleşmeden çok geç olmadan iş işten geçmeden çek git
dünyamda. Kısıtlı hayat koşullarında köşelere sıkışan küçük insanların kör
hevesleri, hayalleri ve yaşama sevinçleri olan insanı nasıl yıktığını kardeşim
anlatıyor.
“Yağmur yüklü bulutlar gözlerimden akıyor
Yüreğim mahşer yeri köşe bucak kaçıyor”
Gözlerim ihanetinden dolayı ağlıyor, yüreğimde ihanetinden
dolayı kıyametler kopuyor, sığınacak bunu unutacak köşe bucak ararken senden
kaçıyor gör artık.
“İhanetin ateşi bedenimi yakıyor
Vakit çok geç olmadan iş işten geçmeden git”
İhanetin yüreğimi yakıyor, aşk ihaneti kabul etmez, vakit
geç olmadan iş işten geçmeden git uzaklaş benden… Nedir o vicdan diye sorarken
kardeşim? Yenir mi, içilir mi? Yoksa ayaklar altında ezilir mi? Diye soruyor,
sormakta haklısın kardeşim. Onur Akın da bu konuda yazmış aynı duygu ve
hislerle…
“Son kibrit çöpüm gibi sakladım seni
Rüzgârlıydı hava
Tiryakiydim üstelik yakmadım seni
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım
Artık sabah olmaz bu kentte bana
Tutmaz kimseler sigara bile
Düştüğün yere saplanmış bakışlarım
Bakmaz kimselere bakamaz
Artık bu kentte sabah olmaz
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım
Kime çarpsam kendimi
Ve bölsem milyarlara
Payı sen paydası sen
Ağlarım
Kime çarpsam kendimi
Ve toplasam bildiklerimi
Payı sen paydası sen
Ağlarım
Farz et delsem karanlığı
Farz et ki delsem
Işığım sen güneşim sen ayım sen
Son kibrit çöpüm gibi sakladım seni
Rüzgârlıydı hava
Tiryakiydim üstelik yakmadım seni
Ben yağmur yüklü bir bulutum
Kime çarpsam ağlarım”
Devam edelim.
“Ne olurdu sevgili dinleseydin sözümü
Her dert kendi içinde doğurmuşken çözümü”
Aşkla severken SEVEN olsaydın aşkla benim sözümü dinleseydin
sadece sevseydin dinleseydin sözümü, bunca derdin İçinde mutlaka bir çözüm
saklı bulurduk mutlaka çözümü… Kardeşim hisleriyle iç dünyalara uzaktan
bakmadan hisleriyle yaklaşarak anlatmış.
“Mevla münasip görmüş böyle yazmış yazımı
Vakit çok geç olmadan iş işten geçmeden git.”
FUNDA FİLİZ KOTAN -BİR SELAM VER
Mevla böyle yazmışsa elden ne gelir, hayırlısını da yazar, senden
bana hayır gelmez vakit çok geç olmadan iş işten çekmeden git uzaklaş benden.
Filiz kardeşimin bu enfes şiirine buradan noktayı koyarken
yeni şiir tahlillerin de bir gülümseyle buluşmak üzere selamlarımla.
Mehmet Aluç