Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 30.11.2020
Okunma Sayısı : 823
Yorum Sayısı : 0
Fetihler dönemindeki ekonomik gelişmeler ümmet içinde zengin-elit bir sınıf ortaya çıkardı. Zenginlik ve güce bağlı yaşam zaafı bazı alimleri sahabe tarzı yaşama yöneltti. İlk sufiler zahidane  bir yaşam tarzı benimsediler ve inziva hayatı yaşadılar. Dünya hayatından uzaklaştılar. Bu sufilerin en meşhuru İbrahim Edhem(ra)dir.( İbrahim b Edhem. (Ö. 161 /777): Aslen Belhlidir. Belh sultanının oğlu idi. Sonradan sufiyye mesleğini seçmiş, geçimini ekip biçmek, bağ bekçiliği vs. gibi işlerde çalışarak sağlamıştır. Veri sahibi âbid bir kimseydi. TASAVVUF TARİHİ Doç. Dr. Hayrani ALTINTAŞ Ankara 1986)
Ehli Sünnet tasavvufu ehli herkesin ortak kabullerinden olan İbrahim Edhem'in sufi olması ilginçtir. Yatağında yatarken damda gezen ve kendisine süslü yatakta yatarak Allah'ı bulamayacağının söylenmesi üzerine tüm imkanları terk ederek sufiliğe yönelmiştir. Dünyevi makam ve zenginliği bırakmak hemen hemen bütün sufilerin ortak davranışıdır. Sufilerin bir kısmı hayatlarını uzlet halinde yaşamışlar bir kısmı ise halk içinde bulunmuşlardır. Başlangıcından günümüze kadar sufiler şeri kurallara tavizsiz uymayı karakter haline getirdikleri gibi sünnet'e de taviz vermeden uymuşlar ve nafilelere devam etmişlerdir. Sufilerin davranışlarının temeli şu hadisi şerife dayanır şüphesiz:  Resûlullah şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ, 'Kim Benim dostlarımdan birine düşmanlık ederse, Ben de ona harp açarım. Bir kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir amel ve ibadetle Bana yaklaşmaz. Fakat kulum Bana nafile ibadetlerle de sürekli yaklaşır, sonunda Ben onu severim. Bir kere de onu sevdim mi, artık o kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Eğer Benden bir şey dilerse onu verir; Bana sığınırsa mutlaka onu himaye ederim" buyurdu. (Buhârî, Rikâk, 38).   
Başka bir kaynakta hadis Kudsi Hadis olarak şu şekilde zikredillir:Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:  "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:"
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem." (Buhârî, Rikak 38.)
 
Bu hadisi yaşam felsefesi olarak gören ve yaşayan sufiler hayatlarını Allah rızasını kazanmaya adamışlardır.
 
( Tarikat-lar 2 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 30.11.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.