Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2.12.2020
Okunma Sayısı : 1285
Yorum Sayısı : 13
Günün Yazısı

Bu Yazı 3.12.2020 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Zaman zaman aklıma gelir. Amerikalılar 75 Milyon Kızılderili'yi katledeceklerine onları köleleştirselerdi, zenciler yerine Kızılderilileri pamuk, tütün, mısır tarlalarında, sonrasında kurdukları sanayi işletmelerinde çalıştırsalardı da Afrika zencilerine dokunmasalardı, onları köleleştirmeselerdi daha mantıklı ve kazançlı bir iş yapmış olmazlar mıydı?  Zira Afrika'dan getirilen her zenci köle için köle tüccarlarına para ödüyorlardı. Oysa Kızılderililer ellerinin altındaydı.

İlk bakışta ta Afrika'ya kadar gidip oradan köle getirmektense Kızılderilileri köle yapmak daha mantıklı görülse de bu pek mümkün değildi.  Çünkü Kızılderililerin topraklarını ellerinden almak için geçerli bir gerekçeleri olmalıydı ve o gerekçeyi dinlerinde bulmuşlardı. Nitekim Amerikalı tarihçi, yazar, siyaset eleştirmeni, Noam Chomsky “Yıl 501:işgal Hala Sürüyor” adlı kitabında “Beyaz adamın, yurduna bağlılık yemini etmiş her Amerikan çocuğunun Tevratın ayetlerine bağlı kalarak Kızılderilileri olabilecek en kötü ölümle katlediyorlardı. Böylece Tanrının övgüsüne layık oluyorlardı. Yeryüzü cenneti, Tanrının istemediği yerlilerden temizleniyordu.” Sözlerine yer vermiştir. 

Yani yer yüzünün bir cennet olması için Tanrının istemediği Kızılderililerin yok edilmesi gerekiyordu. Söz konusu olan kendilerinin vahşiliği, acımasızlığı, şerefsizliği değil Tanrı'nın emirleri idi (!)  Tanrı emrettiği için öldürülmeliydi Kızılderililer ve onlar da öyle yapıyorlardı(!) Asla onların topraklarını ellerinden almak için değil (!)

ABD nin kurucusu George Washington Kızılderililer hakkındaki düşüncesini açık ve net bir şekilde ortaya koyuyordu '' En iyi Kızılderili ölü bir Kızılderili'dir diyemem ama en az onda dokuzu öyledir.'' Diyerek.

Kızılderilileri köle olarak kullanamazlardı zira ABD ye ilk kölenin geldiği tarihte yani 1619 yılında Kızılderililerin büyük bir kısmı öldürülmüştü, hayatta olanlar ise ölümüne direnmekteydi beyaz adama karşı. Hem yukarıda da belirttiğim gibi Kızılderilileri öldürmek dindar bir beyaz adam olmanın gereği idi (!)

Bir diğer sebebe gelince: Kızılderililerin kökenlerinin Türk olduğu iddiası vardır bilindiği gibi ve bu iddia hiç de yabana atılacak bir iddia değildir. Eğer Kızılderililerin kökenleri Türk ise Türk'ün DNA sında esirliği, köleliği kabullenmek diye bir şey olmadığından Kızılderilileri köle olarak kullanmaları mümkün değildi. 

Ancak?

Ancak zenciler böyle değildi. Dünyanın neredeyse her ülkesinde zenci köleler vardı. Köle ticareti deyince de akla ilk gelen zencilerdi. Öyle ki Osmanlı Sarayında hatta zengin konaklarında da çok sayıda zenci köle vardı ve zenciler maalesef köleliği kaderleri olarak gören insanlardı.

Evet, zenciler köleliği kaderleri olarak görüyorlardı ki bunun iki sebebi vardı: 1- Bugün olduğu gibi tarihin en eski devirlerinden beri Afrika, hem zenginliklerin kaynağı idi ama hem de insanları aç topraklardı. Altından elmasa kadar her türlü yer altı zenginliği bu topraklardaydı ama bu insanlar karınlarını doyurmak için avcılık gibi şeylerle meşguldüler. O kadar açtılar ki karınlarını doyuracak bir efendiye gönüllü köle olmaya razıydı pek çoğu.  2- Özellikle Avrupalı Hrıstiyan Misyonerleri Afrika kıtasına ayak bastıkları andan itibaren bu insanları Hrıstiyanlaştırıyorlar ama aynı zamanda köleliğin onların kaderi olduğunu empoze ediyorlardı. Yani neredeyse hiç bir zenci '' Yahu ben de senin gibi bir insanım. Niçin sana köle olayım ki?'' Diye itiraz etmiyordu. Yüz yıllar boyunca da öyle pek ses getirici bir itirazları olmadı köleliğe karşı. 

1619 Yılı demiştik...

 İngiliz korsan gemisi White Lion(Beyaz Aslan) 1619 yılı Ağustos ayı sonlarında Amerika’nın doğu kıyısındaki Chesapeake Körfezi’nin ağzındaki Comfort Burnu’na demir attı. Gemi, el yazması kayıtlara göre Meksika’ya gitmekte olan bir Portekiz gemisinden zorla alıkonulan 20’den fazla Afrikalı’yı Comfort Burnu’na bıraktı.

Angola’dan gelen bu tutsaklar, koloni döneminde Virginia’ya ayak basan ilk Afrikalılar’dı. Bu Afrikalılar’ın Virginia’ya gelişi, Amerika’da iki yüz yıldan uzun süre ayakta kalan kölelik kurumunun başlangıcı sayılır.

1866 yılına kadar 12 buçuk milyon Afrikalı tutsak, Amerika ve Karayip Adaları’na doğru yola çıkan gemilere bindirildi. Bunların 10,7 milyonu, zincirlenip gemi güvertelerinin altına sıkıştırıldıkları, aç ve susuz bırakıldıkları okyanus ötesine uzanan bu çetin yolculuğu atlatmayı başardı. Büyük çoğunluğu Brezilya ve Karayip adalarına gönderilen kölelerin 400 bine yakınıysa Amerika’ya getirildi.

Amerika'da 1641 yılına kadar köleliğin yasal bir statüsü yoktu. 1641 yılında Massachusetts eyaleti köle ticaretinin, köle alıp satmanın, köle çalıştırmanın yasal bir hak olduğu ile ilgili ilk yasaları yaptı. 1662 Yılında Virginia Eyaleti köleliği kalıtsal hale getirdi. Yani köle bir anneden doğan çocuk da köle statüsündeydi.  Böylece Amerika'da kısa süre içinde dünyaya gelen yeni nesil zencilerin nüfusu 4 Milyonu buldu.

Zenciler, ilk başlarda '' Dünyaya köle olarak geldim, köle olarak öleceğim. Bu benim kaderim ve kaderime rıza göstermeliyim.'' Anlayışındaydılar. Ancak her şey değiştiği gibi Amerika da değişiyordu. Amerika kolonileri özellikle İngiltere hakimiyetine karşı müthiş bir bağımsızlık savaşına girmişti ve zenciler artık bağımsızlık, mücadele, özgürlük gibi kavramlara daha aşinaydılar. O güne kadar münferit olarak yapılan direnişler bundan böyle daha kitlesel hale gelebilirdi. 

Madem ki beyaz adam, onca özgürlüğüne rağmen daha özgür olmak için savaşıyordu o halde kendileri niçin savaşmasındı ki? 

Yavaş yavaş bir uyanış başlamıştı Amerikalı zencilerde...

*****************

Not: Köle ticareti ve kölelere yapılan zulümler sadece Amerikalılara mahsus sanılmasın. Amerikalıların ataları olan Avrupalılar, kendi soylarından gelen Amerikalılardan daha aşağılık idiler bu konuda.  

Metin yazarlığı tarafımdan yapılan aşağıdaki video  Avrupalının ne denli aşağılık bir mahluk olduğu ile ilgili örneklerden sadece biridir. 

DEVAM EDECEK. ( Kara Cuma'nın hikayesi ile başlayacağım o bölüme. ) 



( 1 Aralık 1955 --2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.