Sevinç mi? Hüzün mü? Gülen Gözler mi? Yanan Yürekler mi? 1

Gün nasıl bir gündü? Açmış güneş etrafı aydınlatıyordu? Karanlıklarla dolu acılarla değildi neşeli bir gündü, fabrikada işçilerin emekli olduğu davulların neşeyle çalındığı bir biriyle son defa sarılarak helalleştiği bir gündü. Biraz sonra olacaklara hazırlanılan bir gündü, biraz sonrasını Âlemlerin Rabbinden başka kim bilebilirdi. Fabrikada ki emekli olan işçiler kimisi emekli olmuş sevinç içinde, geride kalanlar arkadaşlarından ayrılırken hüzün içinde. Sarılmalar kucaklamalar muhabbetle dolu bir yerdi.
-Vay Selami, haydi yine yırttın paçayı, çıkan yeni yasayla erkenden emekli oldun.
-Haklısın gardaşım yoksa daha iki sene bekleyecektim.
-Allah hayırlı etsin, ağız tadıyla emekliliği yaşatsın.
-Allah razı olsun gardaşım darısı sizin başınıza.
Bir diğer işçi
-Görüyor musun aslan kardeşim Yüksel’i nasılda oynuyor neşe içinde? Çocuklarını zar zor okuttu, şimdi emekliği hak etti, artık patronların her gün fırçasını yemeden gönül rahatlığı içinde hayatını devam ettirecek.
-Haklısın gidip şuna bir daha sarılayım, beni çok severdi çok kolladı o ustabaşının zulmünde. Bir ona ustabaşı kafa tutarak zulüm etmezdi. Bilirdi burada yaptığının hesabımı paydostan sonra dışarıda vereceğini. Yiğit biriydi, aslında pek kimsesi de yoktu gözü karaydı, dayanamazdı haksızlığa zulme karşı çıkardı.
-Sarıların Süleyman da ondan aşağı kalmazdı, oda yiğitti lakin Yüksel bambaşkaydı herkes severdi, şimdi kolumuz kanadımız kırık kalacak.
Yanında ki arkadaşı.
-Öyle düşünme o gerekeni söylemiştir ustabaşına emin ol.
Sevinerek
-He vallah yapmıştır yine bize bir kıyak.
-Neden yapmasın ki toprağım. Aman aksi konuştuğunu duymasın zoruna gider. Haydi, halaya katılalım sevinçlerine ortak olalım. Zaten bugün işte yapamayız. Keşke öğleden sonra paydos verilse de arkadaşlarla az daha son defa vakit geçirsek.
-Toprağım iyi diyorsun da şimdi hanımlar bu saatte ya temizlik ya da günde toplantı yapıyordur evde, bizim hanım pek heveslidir hemen güne girer, evde yiyecek kalmıyor bu zor çalışma şartlarından dolayı, evde ne varsa şimdi hazırlamış götürmüştür. Diyorum ki hanım 6 ay sonra bize çıkar çıkarda o parada üç günde biter dayanmaz bizdeki borçlara.
-İyide toprağım eline toplu para geçecek nasıl üç günde bitecek.
-Sende toprağım bir bebe bende beş bebe, büyüdüler yeme çağındalar her şeyi beğenmezler delikanlı oldular. Onu beğenmez giymez bunu beğenmez yemez. Maaş dersen bir avuç bile değil 10 günde bitiyor, gerisi keseden borçla devam ediyor. Elektrik doğalgaz, su internet hele birde şu cep telefonları çıktı baş belası. Ben tuşlu kullanıyorum ağalar dokunmatik en son çıkan almaya kalksan iki maaşı götürüyor, taksitle alsan zaten yetişmiyor. Mecbur alıyorsun.
-Aman üzülme bak herkeste bu kaygı endişe var bak emekli olanlarda senin gibiydi, şimdi toplu parayla kalan borçlarını kapatacak ondan sonra rahat rahat yatarak oturarak, patron ustabaşı ay başı geç maaş yatacak derdi yok…
-Haklısın. Tedirgin ölçüsüz konuşmayla düşünceyle neşeli günde neşeyi üzmeyelim derssin.
-Aynen Rıfat abi böyle derim.
-Öyle ise neşenin ritmine ayak uyduralım, haydi.
Hayat bu öylesine ayak uydurmaya değil, önüne getirdiğine uyulan ve yaşanılarak devam edilen bir hayattı. Senin koşmanla değil, koşman için sana sunduğuna koşulacak bir hayattı. Gökyüzünde güneş iyice kızarmış olanca sıcaklığıyla fabrikayı ısıtmış, sırtlarında dünde helal kazançla akıtılan terler gibi terler bugün halay çekerken emekli olanların neşesi için emekle coşkuyla akıtılıyordu. Hayatta manayı bulmak için yürümüyor muyduk? Eksik olanı tamamlamak, kendi kaderimize yürümek için yaşamıyor muyduk?
O aslan yiğit Yüksel davulcuyla zurnacıya artık yeter diyerek avuçlarına üç beş kırış sıkıştırarak son verdi. Fabrikanın avlusunda bulunan arkadaşlarına.
-Arkadaşlar birçok iyi kötü günümüz oldu hep birlikte kötüyle mücadele ederek iyi olmasına çalıştık, kimseyi üzmedik kırmadık. Üzdüklerimiz varsa hakkını helal etsin.
Fabrikada var belki altmış kişi hep bir ağızdan, gür bir sesle.
-Helal olsun.
-Benden de helal olsun. Son defa sarılalım fabrikanın da önünde son bir halayla bugün sizlerle vedalaşarak siz işlerinize bizlerde yeni hayatımıza devam edelim.
Gözlerde yaşlar damladı damlayacak, yüreklerde alışkanlığın dostluk ve arkadaşlığın belki bir daha görümüyüz endişesiyle buruktu. Hayat elinde fırçasıyla kimi anlara bahar neşesinin fırçasıyla fırça DARBESİYLE vurarak şen ederken birden elindeki fırçayı yere bırakarak kara fırçayla hayata darbe vurarak rengini değiştiriyordu. Bunu hayat değil de böyle olmasını isteyen Âlemlerin Rabbi Allah C.C. Kulunun ezelde böyle yapacağını bildiğinden yaratmasıyla oluyordu. Bunun yansımasının sonucunda çizgileri alında gönülde hissediliyor bu vurgu ve fırçanın darbesindeki ağırlık görülerek belli oluyordu.
Sarılmalar helalleşmeler bitince, emekli olanlar son defa fabrikanın girişinde buluna Büfe Lokanta oluna alanda son defa halay çekmeye başladılar. Etraf bu neşeyle kalabalıklaşırken gün gerçek yüzünü göstermeye hazırdı. Birazdan vurulacak olan değişik fırça darbesiyle hayat neşeli anı kara ile resim ederek çizecekti. Her şeyden habersiz büfede bir paket sigara almak için yaklaşan bir vatandaş, büfenin sahibinin olmamasına şaşırmadı her halde şenliktedir diye bebeleri bıraktı diyerek düşündü. Parayı uzattı sigarayı aldı, lakin paket ıslaktı. Bebeler belli ki üzerine su dökmüş  paket ıslanmıştı. Çocuklara sordu.
-Evladım bunun üzerine siz mi su döktünüz?
Bebeler yani çocuklar mahcup bir vaziyette.
-Şey amca istemeden oldu, zaten kuruttuk babamın saç kurutma makinesiyle.
-Tamam, evladım korkmayın hayatta her şey olur, önemi yok az daha dikkatli olun.
Az sonra gür bir ses duyuldu.
-Yeter artık tepindiğiniz çekin gidince bizde işimize bakalım.
 
Mehmet aluç
Devam edecek inşallah
( Sevinç Mi Hüzün Mü Gülen Gözler Mi Yanan Yürekler Mi 1 başlıklı yazı kul mehmet tarafından 8.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.