“Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.” Şiarıyla yetişen idealist öğretmenler olarak bizler; yurdumuzun yükselmesi, dünyanın en güçlü devletleri arasında yerini almasından başka hiçbir amacımız olamaz. “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır.” Diye bir atasözümüz var. Bu bağlamda da   okulculuk çalışmalarımızda daha iyi, daha verimli olması adına uygulamalardaki eksikleri görüp eleştirmeye halkını ve ülkesini seven biri olarak kendimde hak ve görev olarak görürüm.

 

         Eğitim-öğretim çalışmalarının en birincil paydaşı öğretmenlerdir. Öğretmenlerinin idealist duygularla, pedagojik bilgileri özümsemiş donanımlı yetiştirilmesi yarınlarımızın güvencesi çocuklarımızın iyi yetişmesi için çok çok önemlidir.

 

         Aile aldığı eğitimin üzerine okulda alacağı nitelikli eğitim ve öğrenim çocukların ileri yıllarda devam edeceği okullarda ve yaşamında önemi yadsınamaz. O bakımdan ilkokul öğretmenlerinin çocuklarımızın tinsel gelişimlerinde büyük rolü vardır. Bu nedenledir ki, ilkokul öğretmenlerimizi hiç unutamayız. “Ne öğrendiysek…” özellikle ilkokul öğretmenlerinden öğreniriz…

 

         Yadsınamaz bu gerçeği çok iyi hisseden Atatürk bunun için: “ Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır…” demiştir. 1950-60-70 hatta 1980’li yıllarda özellikle köylerimizde çalışan öğretmenlerimiz Köy Enstitü çıkışlı öğretmenlerdi. 1940’lı yılların Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve zamanın İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un destansı çalışmalarıyla köylere öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri Tonguç’un deyişiyle: “İş içinde, iş vasıtasıyla, iş için” öğretmen yetiştirdi.

 

         Nobelli bilim insanımız Aziz Sancar da: “Benim öğretmenlerim Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerdi. O insanlar, idealist öğretmenlerdi.” Sözleriyle Köy Enstitülü öğretmenlerin hakkını teslim etmiştir. Onlar karanlık köylerimizi uyandırmak, aydınlatmak, uygarlık yolunda kılavuz olmak için yola çıkan adsız kahramanlardı.

 

         Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın hastalandığında ölüm döşeğinde son sözleri: “Bana çiçek getirin, öğrencilerimi getirin buraya/ Son bir ders vereceğim onlara, sonra öleceğim…” şiirine tema olan yaşamı köy öğretmenlerinin ruh halini anlatır. Hele onların marşları köylerdeki çalışmalarına bir işaret fişeğiydi.

 

 Köy Enstitüleri Marşı (Çiftçi marşı)

 

 Milletin her kazancı, milletin kesesine.

 Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine

 Toprakla savaş için ziraat cephesine.

 

 Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.

 Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

 

İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak

 En yeni aletlerle, en içten çalışarak,

 Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak,

 Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak.

 

 Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.

 Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

 Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği.

Yıkıyor engelleri ulus egemenliği.

 

 Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği.

 Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği

 Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.

 Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

 

         1954 yılında günümüzde köylerin boşanmasının nedenlerinden birisi kabul edilen Köy Enstitülerinin kapısına kilit vurulmasıydı. Çünkü bu öğretmenler marşlarında da betimlendiği gibi klasik öğretmenlik pedagojik bilgilerinin yanında; modern tarım-hayvancılık yapacak bilgi ve donanıma da sahiplerdi.

 

          Bu kez ilkokul, ortaokul ve liselere öğretmen yetiştirme görevini tamamen Öğretmen Okulları ve Eğitim Enstitüleri götürdü. Bu okullarda da nitelikli çalışmalarla öğretmenler yetiştirildi. Öğretmen Okullarının müfredatı, çalışma yöntemleri iş içinde eğitime hayli uygundu. Okulların araç-gereç donanımı, öğretmen kalitesiyle yurdumuzun ihtiyacı için yeterli donanıma sahip öğretmenler yetiştiriyordu. Marşımızda betimlenen niteliklerin yaşama geçirmekti en büyük idealimizdi:

 

 

Öğretmenler Marşı

Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.

Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.

                     İsmail Hikmet ERTAYLAN

 

         Öğretmenlik önemli bir meslektir. Büyüklerimiz çocuklarını okula öğretmene teslim ederken, “Eti senin kemiği benim” diyerek evlatlarının fiziksel ve tinsel… gelişimi için öğretmenlere güven ve saygılarını sunardı! Öğretmenlerin de biricik amacı kendilerine teslim edilen çocuklara, öğrencilere en verimli biçimde çalışmaktı. Özgüvenle okulu bitirince atanamama korkusu yoktu… Mezun olan öğretmen adayları kısa süre içinde atamaları yapılıyordu.

 

         Maalesef Öğretmen Okulları, enstitüler 1970’li yıllardan itibaren kapatıldı. Öğretmen yetiştirme işi üniversitelere bırakıldı. Günümüzde sayıları yüzleri bulan Eğitim Fakülteleri açıldı. Bu kadar fazla fakültelerde özel bir meslek olan öğretmenlik için binaların donanımından yetiştirici yetkinliğine kadar onlarca sorun var. Ayrıca kutsal bir meslek olan öğretmen olmak amacıyla yola çıkan öğrencilerin atanma şansı çok. Her yıl eğitim fakülteleri binlerce öğretmen mezun veriyor. Yeterli kadro açılmadığı için çiçeği burnunda genç öğretmenlerin ataması yapılamıyor. Atama bekleyen öğretmenlerin ne büyük acılar yaşadığını yurttaşlar olarak üzülerek izliyoruz.

 

         Bu sıkıntılar son yılların değil uzun yıllardan beri okulculuk çalışmalarına gösterilen ilgisizliğin yansımaları olarak kalplerimizi acıtıyor. Son bir anetdotla yazıya nokta koyalım.

 

         1980’li yılların bitirirken saygın bir okul müdürüm vardı. Bire birçok sohbetimiz oldu aynı zamanda şair-yazar olan anılarına saygı duyup unutamadığım güzel insan bir gün bana:

 

         “Bu memlekette 40 günlük kursla İngilizce öğretmeni yetiştirildiğine tanık oldum.” demişti. Devam edecek…

 

 

           

 

( Eğitim-öğretim Uygulamalarımız başlıklı yazı sahara tarafından 26.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.