Bir resim ( Yukarıdaki ) ve bir yorum ( Aşağıdaki ) Bana bu yazı dizisini yazdırdı 23 Temmuz 2014 Tarihinde. 
 
Evet, yukarıdaki haritanın altında şöyle bir yazı vardı:

''Bak güzel kardeşim yeşil renkte olan ülkeler İslam ülkeleri, o küçücük kırmızı olan ise İsrail...
Sen kız çocuklarını okula göndermezsen,kadının saçının teli ile uğraşırsan, hatta kahkahasına bile karışırsan, bacak kadar çocukları eğitimden koparıp evlendirirsen, bilimden uzaklaştırıp hurafelere inandırırsan işte o küçücük kırmızı olan İsrail seni daha çoook öper. Sen de sokaklarda deli gibi Allahüekber, Allahüekber kahrolsun İsrail diye kıçını yırtar durusun.

Bilmem anladın mı?''
------------------------------------------------

46 Yıllık Padişahlığı zamanında Osmanlı Devleti’nin sınırlarını 24 Milyon Kilometrekareye ulaştıran, dostuna ve düşmanına  adını ‘’Muhteşem Süleyman ‘’ olarak zikrettiren Kanuni Sultan Süleyman’ın bu büyük başarısının sırrı neydi?

Evet yukarıdaki haritanın mimarı Kanuni Sultan Süleyman'ın bu büyük başarısının sırrı neydi?

Oysa bugün onun hakim olduğu bu geniş coğrafya yine İslam ülkeleri coğrafyasıdır ama neredeyse tam ortasında bir toplu iğne başı kadar küçük olan İsrail’e boyun eğmektedirler. Peki bu durumun sebepleri üzerinde kimse kafa patlatmaz mı? Patlatır elbette ve bulur sebepleri (!) Bunun en önemli sebebi İslam toplumlarının giderek çok daha muhafazakar olmasıdır. Mesela kız çocuklarının okula gönderilmeyişi, onların çok küçük yaşlarda evlendirilmeleri, kadınlara adeta köle muamelesi yapılması ( Kürtajlarından tutun da kahkahalarına kadar her şeylerine müdahale edilmesi, şiddet görmeleri , tacize ve tecavüze uğramaları)hurafer, örtünme , vs…( Yukarıda yazılmış bir kısmı )

Madem ki bugün minnacık bir İsrail'in bize, tüm İslam ülkelerine kafa tutmasının sebebi yukarıda zikredilen sebebplerdir o halde bu sebeplerin hiç biri Kanuni döneminde yoktu ki Kanuni o haritayı 46 yıllık saltanatı süresinde oluşturabildi.(!)

Peki Kanuni devrinde nasıl bir hayat yaşanıyordu ki Osmanlı Devleti bu çok geniş sınırlara ulabilmişti? ( Haritadaki yeşil alanlar. [ Ortadaki kırmızı minnacık alan o devirde yoktu tabii ki] )

İşte onu yazmaya çalıştım. Bu yazı dizisinde.

NOT: YAZIYI OKURKEN YUKARIDAKİ BAŞLIĞI SAKIN UNUTMAYIN. '' BÖYE Mİ OLMUŞTU DA OLMUŞTU? ''

-----------------------------------------------

Kanuni Sultan Süleyman yumuşak bir şekilde sitem etti kahvaltısını getiren office-boy’a.

-Evladım ! Ben size kaç defa demedim mi sadece iki tane zeytin ufak bir dilim peynir ve ekmek gelecek diye. Ne bu yumurta? Yahu ayıp oluyor. Bakın Venezüella devlet kralına, İran Şahına. Onlar yiyor mu yumurta? Hemen kaldır şunu. Ayıp çok ayıp.

Office-boy yumurtayı sofradan kaldırırken Kanuni hemen patlattı bir beyit:

Muhibbi zinhar sevmez, midesine her ne varsa tıkanı.
Halkı ot yerken nasıl yesin tavuğun g.tünden çıkanı.

(Muhibbi tabii ki Kanuni’nin nicki oluyordu. Yani çoook eskilerin tabiriyle mahlası.)

Oysa halkının ot yediği filan da yoktu. Tam tersine et yemekten mandaya dönmüşlerdi adeta.

Tam ilk zeytini ağzına atmıştı ki dışarıdan gürültüler geldi. ‘’ Ne oluyor lan, kim bu gürültüleri yapan? ‘’ Diyerek merakla ellerini çırptı. Az sonra huzuruna gelen hasodabaşı baş yardımcısı akıncı beyi Bali Paşaya:
-Paşa nedir bu gürültü? Sanki birileri nümayiş yapar gibidir.
Bali Paşa edeple cevap verdi:
-S.tir et padişahım ya önemi değil. Biz hallederiz mevzuu sen rahatını bozma

Bali Paşa ‘’ Sen rahatını bozma ‘’ Demişti ama Kanuni'nin keyfi kaçmıştı bir kere. Pencereden dışarı baktığında ellerinde pankartlar olan kadınlar gördü. En önde giden ‘’ Sevişirim evlenmem, Hamile kalırım doğurmam.’’ Yazan seksen yaşlarında bir kadındı . Bali Paşayı yanına çağırarak sordu:

-Paşa! Bu kadın bu yaşta sevişebiliyor muymuş? Sonra da hamile kalabiliyor muymuş? Hem ben anlamadım şimdi sorun ne? Hele şu kadınlardan birini çağır buraya.

Bali Paşa hızla huzurdan ayrıldı ve az sonra gruptaki kadınlardan biri ile geldi. Kanuni merakla sordu kadına:

-Hayırdır hatun? Böyle gösteri- mösteri. Tamam örgütlü toplum her zaman başım gözüm üstüne de ne kabahatimizi gördünüz ki?

Kadın hışımla cevap verdi:

-Sen kürtajı yasak ediyormuşsun öyle mi?

Kanuni hayretten ağzı bir karış açık vaziyette cevap verdi.

-Kim demiş? Olur mu öyle şey? Ferman çıkarttım kürtaj atalarım döneminde olduğu gibi ben saltanatta olduğum sürece de tamamen serbesttir diye. Ne münasebet? Kimden çıkıyor bu dedikodular?

Kadın öfkeden gözleri çakmak çakmak cevap verdi:

-Ben onu bunu bilmem Sadrazamın olacak Ahmet Paşa gavatı tellal çıkartmış ‘’ Bundan böyle kürtaj yasak’’ Diye.

Kanuni’nin gözleri panter gözleri gibi öfkeyle parlamaktaydı artık. Bali Paşaya.

-Paşa! Bana tiz Ahmet Paşa’yı çağır.

Bali Paşa bozuldu.

- İnsan bir rica eder. Ne o öyle padişahım diye insana emir verir gibi konuşmalar?

Kanuninin de canı sıkılmıştı:

-Tamam Paşa rica etsem bana Ahmet Paşa’yı çağırır mısın?

Az sonra Ahmet Paşa huzura doğru gidiyordu. Yolda has odanın asıl başı olan İbrahim’i gördü. İbrahim sordu Ahmet Paşa’ya

-Hayırdır Paşam. Padişahımız seni mi çağırdı?
Ahmet Paşa öfkeyle cevap verdi:
-Ya sorma bilader..İb..nin biri benim hakkımda dedikodu yapmış. Güya ben tellal çıkartıp ‘’ Bundan böyle kürtaj yasaktır’’ Demişim.

İbrahim Paşa dışından yüzüne üzüntülü bir maske takarak ‘’ Kim ola ki o namussuz ?’’ Derken içinden ‘’ O ib..benim. ‘’ Diye kahkaha atmaktaydı. Tüm bu yalanları o tezgahlamıştı sırf Ahmet Paşa’nın ayağını kaydırmak için. Normalde mümkün müydü Osmanlı Memalikinde kürtajı yasaklamak?

Ahmet Paşa Padişahın huzurunda olayın tamamen dedikodu olduğunu söylediyse de padişahı ikna edecek delilleri ortaya koyamıyordu.

Kanuni öfkeyle çıkıştı Ahmet Paşa’ya.

-Ulan dua et Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde idamı kaldırdık. Yoksa almıştım kelleni.

Ahmet Paşa son derece müteessir bir şekilde cevap verdi:

-Padişahım böyle bir lekeyle yaşayamam ben zaten. En iyisi gidip intihar edeyim de tarihe ‘’ Kürtajı yasaklayan sadrazam'' olarak kaydedilmesin adım. Böyle bir utançla yaşamaktansa öleyim daha iyi.

Kanuni ‘’Âlâ âlâ ‘’ dedi ki onayladığı konular için hep böyle derdi zaten.

Ahmet Paşa huzurdan ayrıldı ve beş dakika sonra bir incir ağacına urgan bağlayarak kendi kendisini intihar etti. Padişahın huzurundaki nümayişçi kadın büyük bir sevgiyle kollarını açarak Kanuni’ye sarıldı. Kanuni de hürmet ve derin bir muhabbetle kadına sarıldı ve kadın huzurdan ayrılmadan önce sordu:

-O seksenlik hatun gerçekten de hem sevişebiliyor hem de doğurabiliyor mu?

Nümayişçi kadın şuh bir kahkaha attı. O devirlerde ‘’Kadınların toplum içinde kahkaha atmaları yasaktır.’’ Diyen, hatta bunu aklının ucundan bile getiren şiddetle kınanır, dahası falaka cezası ile cezalandırılırdı. O bakımdan da kadınlar otuz iki dişlerini göstererek öyle bir kahkaha atarlardı ki bademciklerinden bakıp apandistlerini bile görmek mümkün olurdu.
-Onu denemeden asla bilemezsiniz Hünkarım.

Kanuni de güldü

-O Aysel Gürel kılıklı kadınla mı? Hürrem beni tefe koyar, tefe koymakla da kalmaz gözlerimi oyar. Allah yazdıysa bozsun.

Nümayişçi kadın da huzurdan çıktı.

Kanuni Bali Paşa’ya:

-Paşa bana şu hasodanın has başı İpraam’ı bir çağır hele. Ahmet Paşa rahmet-i rahmana irtihal eylediğine göre onu sadrazam edelim bari.

Bali Paşa öfkelendi.

- Has odada tüm işlerini ben yapayım ama sıra sadrazamlığa gelince kankin diye İbrahim’i sadrazamlığa getir. Adaletini yiyim senin Süleyman.

Kanuni babacan bir şekilde gülümsedi.

-Paşa sen bir akıncı beyisin. Akıncılar akında, fetihler yakında.

Bali Paşa daha da öfkelendi:

-Ulan madem akıncı beyiyim ne mok yemeye senelerdir beni sarayda tutuyorsun?

Onlar böyle konuşurken Hürrem Sultan daldı içeriye. Üzerinde tüm hatlarını ortaya döken bir tayt ve göğüslerinin tüm ihtişamını gözler önüne seren daracık bir bluz vardı. Saçlarına her zamanki gibi perma yaptırmıştı. Kullandığı parfüm insanın içini gıcıklayıcı türden olmakla beraber o devirlerde toplumun tamamı böyle ya da buna yakın vaziyette olduğundan kimse kimsenin karısına kızına kötü gözle bakmıyordu. Akıncılık ve has odabaşılık yapmaktan izdivaç yapmaya fırsat bulamayan Abaza asıllı Bali Paşa da bittabi Hürrem Sultan’a bakmadı bile. Hoş baksa da farketmezdi çünkü o devirlerde erkeklerin nefslerinde asla kabarma olmaz , tek tük nefsleri ve başka şeyleri kabaranlar toplum nezdinde sapık olarak yaftalanırdı. Bali Paşa önüne baktı. Evet gerçekten de nefsinde bir milimlik bir kabarma bile olmamıştı. 

Bali Paşa usulca huzurdan ayrıldı.

Kanuni sevgi ile baktı karısına . O dönemlerde Muhterem zevcelere böyle sevgi ve saygı ile bakmak bütün Osmanlı Memalikinde adettendi. Herkes, ama herkes eşine aynen böyle Yörüğün pekmeze baktığı gibi bakardı .

-Maşşallah hatun. Elli yaşına vardın ama hâla taş gibisin.

Hürrem kızdı.

-Bak herif paralarım seni. Bunadın sen galiba. Ben henüz otuz beşindeyim unuttun mu?

Bu yaş mevzuunda Hürrem’in oldukça hassas olduğunu bilen Kanuni lafı değiştirme zorunluluğu hissetti.

-Sen nereye böyle sabah sabah, süslenmiş püslenmişsin?

Bu soru Hürrem’i daha da kızdırdı.

-Sana hesap mı vereceğim nereye gittiğimle ilgili? Nereye gidersem giderim. Memlekette kadın hakları denen bir şey var. Unutma atalarının kanunu, sen de değiştirmedin bu kanunları.

Kanuni alttan aldı:

-Elbette canının istediği yere gidersin hayatım. O bakımdan demedim. Hani gittiğin yerde başına bir şey gelirse..Nerede olduğunu bileyim ki ona göre yardım göndereyim.

Hürrem iyice kızdı.

-Ne yani biz kadınlar kendi kendimizi koruyamaz mıyız? Hem başıma ne gelecek ki bu çağdaş ve medeni ülkede?

Kanuni müşfik bir eda ile cevap verdi.

-Hatun, demem o ki insanlık hali. Düşersin müşersin ağzın taşa kuma değer. O bakımdan şeetmiştim.

Hürrem sevgi ile baktı kocasına ‘’ Hanzo manzo ama iyi adam beee…Beni düşünüyor yine de. ‘’ Diye geçirdi içinden. Sonra cevap verdi:

-Bizim kızlarla takılacağız biraz. Bir itirazınız yoksa tabii ki.

Kanuni’nin ne itirazı olabilirdi ki. Onun döneminde bütün kadınlar canlarının istediği zaman böyle dışarı çıkarlar ve kız kıza, ya da kızlı erkekli eğlenirlerdi. Hatta birlikte ev tutarlardı. Kızlar ve erkekler aynı odalarda birbirlerine zinhar dokunmadan kardeş kardeş yaşarlardı.Zaten zavallıların karşılıklı ilim ve irfan üzerine teati eylemekten şöyle doya doya bir geyik muhabbeti yapmaya bile zamanları olmazdı ki. Ayrıca dedik ya o devirlerde nefs denilen şeylerde asla kabarma olmazdı. Hiç kimse kabaran bir nefs yüzünden sapık damgası yemek istemezdi. O yüzden nefslerini baldırlarına bağlayanlar bile vardı tek tük. Toplumun tamamına yakınında ise bu duygu ölmüş vaziyetteydi.

Hürrem’in canının sıkıldığını anlayan Kanuni konuyu değiştirmek için başka bir soru sordu:

-Şehzadelerimi mekteplerine yolladın mı?

Hürrem yine kızdı.

-Neden hep şehzadelerini sorarsın da Mihrimah’ı sormazsın? Senin bir de kızın var unuttun mu?
Kanuni de bozuldu bu cevaba.

-Bre Hatun bilirsin ki ülkemizde kız çocuklarının tamamı mekteplere gider. Son aldığım raporlara göre kız çocuklarının mekteplilik oranı %99 imiş. O kalan %1 i de mektepli yapmaya çalışırım. Hem toplum olarak hem de biz bu memleketi yönetenler olarak. Bu kadar geniş topraklarda hakimiyet kurmamızı kız çocuklarımızın alayını mekteplere göndererek onları en güzel bir şekilde eğitmeye borçlu değil miyiz?

Hürrem ağzını açacak oldu ama Kanuni devam etti.

-Kızlarımız maşallah süphanallah mektepli olmanın bilincindedirler. Okullarını, derslerini aksatmazlar.O bakımdan Mührimah’ı sormaya bile gerek görmem.

Hürrem nihayet konuşma fırstı buldu.

-Hiç merak etme Hünkarım kızlarımız da erkeklerimiz de harıl harıl okumaktadırlar. Memleketin her sancağına, hatta köyüne kurdurduğun mektepler ve üniversiteler sayesinde ve dahi çocuklarımıza verdiğimiz bu bu eğitim şuuruyla kızlar da erkekler de öylesine okumakta, öylesine ilim tahsil etmektedirler ki ilim artık sokaklara taşmış vaziyettedir. Memeleketin tüm erkek ve kız çocukları sokaklarda yürürken paçalarından ilim dökülmektedir.

Kanuni yine ‘’Âlâ âlâ’’ dedi.

Hürrem devam etti:

-Yalnız canımı sıkan bir durum oldu dün.

Kanuni merakla gözlerini dikti Hürrem’in gözlerine.

-Ne?
-Fransa’da yeni bir moda başlamış. Adına dans derlermiş.
-Eeee?
-Kadınlar ve erkekler birbirine sarılıp dönerlermiş.
-Karı-kocalar mı?
-Yok deği…Karı- koca olmayan kadın ve erkekler.
-Eeee ne güzel işte. Bunda canını sıkacak ne var?
-Senin o hapislerden kurtardığın Fransua var ya. İşte o hain emir çıkartmış ki bu dansı sakın ola Osmanlı Memalikine sokmayasanız.

Kanuni işte o anda bir alev topuna döndü adeta.

-Vay dümbük vay..Biz ona o kadar yardım edelim o bizden bir dansı esirgesin, ülkemize girmesini istemesin ha? Seyreyle şimdi bak ne yapacağım.
...............
Ne mi yaptı? Gelecek bölümde…

( Böyle Mi Olmuştu Da Olmuştu?--1. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.