Başım dönüyor, midem bulanıyor… Doğrunun üstünde, yanlış katmanlara baktıkça, artıkça ve yaşandıkça o görünen gerçekmiş gibi sanılıyor. Göz aynı, kulak aynı, ısrar aynı, döküntü aynı, dokunuş aynı… 


Ben diyor, ben bilirim…


Tıpkı Amerika’ya onlarca kez gidildiğinde eleştirilmeyen ama birden fazla kutsal topraklara gidildiğinde eleştirilen… Nasıl olurda, Araplara para bırakılır diyen figüranlar… Sonra anlıyorum ki, herkesin kutsalı farklı!


Eyvallah… Senin yolun sana benim yolum bana diyecek oluyorum. Bu sefer de tuttuğum yol eleştiriliyor, saygı duyulmuyor. Saygı duyulmadı da geçmişte! Ben aptal mıyım ki, körü körüne ısrar edeceğim, bu da benim kutsalım… İstediğim kadar, istediğim yere giderim, kime ne!


Kafa mı kaldırıp bakıyorum… Kuraklık var, susuzluk… Yağmur duası ediliyor. Yağmur olmazsa, tarlada ekin bitmiyor, domates olmuyor… ne oluyor ki? Sanki, gökyüzüne bulut getirecekler ve yağdıracaklar yağmuru… Yaptığım duaya gülüyorlar! Kutsalım bu… Benim iman ettiğim alan bu! Üniversite okuyup, aldığım diploma iman ettiğim Allah’ın işlerini anlamakta zorlanıyor, Onun rahmet ve nimetlerini bilimin kefesinde çözemediğimi görüyorum. Bırak lisansı, hangi profesör bunu çözmüş, görmüş de anlamış. Kim ben Allah’ım diyebilir ki? Bildiğim ya da bilmediğim ne vermişse, düşünmeden tereddütsüz iman ediyorum. Yalnızca Ona kul oluyorum.


Kişi zalim olabilir… Üstüme bombalar yağdırabilir… Ölüm kusabilir. Bunu ne kadar zaman yapabilir ki? Zalimliği sürse sürse ömrü kadar sürer, ya sonra! Tarih içinde kimler zalim oldu… Sonlarını okuyan görüyor. Başına neler gelmiş, nasıl bir akıbetle karşılaşmış biliniyor. Doğru bir, sonunda zalim dersini alıyor. Eğer bir insanım diyorsan zalim olabilir misin? İşte Ebu cehil, Hitler… Cengiz Hanlar! Öldürmüş, dehşet saçmış, sanki ölmeyecekmiş gibi, Allah’ım, haşa, diyerek yaşamış…Ama ölmüş… Yok olmuşlar ve bir çukura razı olmuşlar!


Kim insanım derken zalimi örnek alır ki? Ya da çöle düşmüş Mecnun olmak ister ki, aşkına kavuşamayan Romeo olmak ister ki? İnsanın tek derdi, dertsiz, tasasız, sağlıklı, aşk-meşk içinde, huzur içinde bir yaşam sürmek de… Lakin bunu yapmasına yine yeni zalimler izin vermiyor. Hortlarlar bir yerlerden. İnsanın düşmanı aynı… İnsanı yok eden, adam gibi adamlığı yaşatmayan, nefesini bile elinden gelse haraca bağlayan zalimler! Kim zalimle karşılaşsa çaresiz, sığınacak bir yer arıyor. Kim Allah’ı inkar etse, medet diyor Ona yine en sonunda.. Yine ona sığınıyor! Ne kadar yaşamında onu görmek istemese, yine onu diline almak zorunda kalıyor. Ah çaresizlik!


Ateistim diyen bile, gözünü kapatıyor… Onu arıyor çaresizken, ismini farklı zikrediyor ama vardığı yine O!


Kim depremi bilebilir, kim rüzgara esme diyebilir, kim değişen sıcaklığı kontrol edebilir, kim Antartikada kırılan buzul adalarına İngiltere’ye gitme diyebilir, kim iklim değişikliğine dur diyebilir… İstediğin ilmi oku, istediğin konuda uzman ol… Elden ne geliyor ki?  Ben bilirim diyeni Rabbim ani bir afetle şaşırtıyor… Korona çıkıyor, yayılıyor… Neredeyse bir yıl oldu, hala yayılıyor. Mutasyon geçiriyor içimizde. Bu kadar bilime rağmen, Korona’ya karşı çaresiz kaldık birdenbire. Ne kadar kişi öldü… Hani ben doğru iş yapıyorum desek, başkası doğrusunu yapmıyorsa, düzen bozuluyor. Doğrusunu yapmayana saygı duyun diyen olur mu? Doktor hanım Korona olmuş, eşini dişliyor ki o da korona olsun. Kim diyebilir ki, o doktor hanım üniversite bitirmemiş…İnsan işte, insan yanlışı seçerken, insan üniversite okurken sen yanlışı seçme diye eğitilmiyor ki! Üniversite insanın bir meslek sahibi olmasını sağlıyor, edep sahibi olmasını değil… 


Ben ayaklarımın üstünde duruyorum. ne seçersem o doğrumdur ve herkeste bu şekilde yaşamalıdır diyen bir seslenişe kim saygı duyun diyebilir ki? Eğer doğru varsa, herkese doğrudur… İnsanı ortak yaşam içinde tutan ortak doğrular değil mi? Din ise dosdoğrudur… Onu değiştiren, kendi düşünce alanına göre yaşama dönüştüren… Bunu yaşam modeli haline getiren, dindar olabilir mi? Doğru yapıyor denebilir mi? Dilde söylenen, ya da ben bu dine inanıyorum demekle o dinin içinde bize örnek olabilir mi? Hayır! Doğruyu savunurken, onun özünü değiştirmemek gerekir. Neye inanıyorsan onu yaşamalısın, bu da ancak insan gibi olmaktan geçer!


Doğruyu savunurken, bizim eleştirimiz doğruyu savunup yanlışa örnek olanları örnek almak, eleştirmek değildir. Doğru, yalnızca Rabbimin Kur’anda söylediği değişmez kurallarıdır. Eğer bu doğrular kabul görüp yaşanmazsa, Korona, kuraklık, deprem, tayfun, zalimin işleri, biz insanlığın belini bükmeye devam edecektir. Her yanlışın arkasında, yanlış ısrarın ucunda insanlık boşa boşuna eriyip gidecektir. Biz özümüze dönüp, dosdoğru olmak zorundayız! Yoksa, bu dünya yaşanır olmayacaktır maalesef… Kimseye sen doğruyu bilmiyorsun demiyorum, lütfen onu yaşayın diyorum. 


Benim partim, grubum veya ideolojim yok. Benim baktığım biricik pencerede gördüğüm tek görüntü Kur’an. O pencereyi herkes açsın, okusun, yaşamına uygulasın, dosdoğru olsun ve nefesiyle içine çektiği yayla havası olsun istiyorum. 


Saffet Kuramaz    

( Kimseye Doğruyu Bilmiyorsunuz Demiyorum, Lütfen Onu Yaşayın Diyorum. başlıklı yazı safdeha tarafından 11.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.