Depresyon birçok insanın girmeye vakit bulamadığı, çok boş zamanı olan kimselerin dikkat çekmek ve kendilerini oyalamak için uydurdukları duygu durum bozukluğu. Sanırım halk arasında ortaya çıkan anlam bu. Zira çevremde olan birçok insanın depresyon hakkındaki düşüncesi bu. Boş insan şımarıklığı. Gerçekten yoğun olsanız böyle şımarıklıklara zaman bulamazsınız.

Psikiyatristlere göre ise gerçek bir hastalıktır depresyon. Ciddi tedavi gerektirir. Hatta bazıları ömür boyu o ilaçları kullanmak zorundadır. Başka bir gruba göre ise o ilaçlar hastalık kaynağıdır. o ilaçlar bırakıldığında kişi zaten iyi olacaktır. İnanın bunları dışarıdan bakıp söylemek o kadar kolay ki....

Bunları bir depresyon hastası olarak yazıyorum. O andaki duygularımın tamamını anlatmam mümkün değil. Ama yine de denemek istiyorum. Depresyon genelde durup dururken ortaya çıkmıyor. Altında bir neden yatıyor. Çevremdekilere her ne kadar hiç bir neden yok desem de. Çünkü bu bir kaçış. O nedenleri kendime bile itiraf etmek istemesem de.

Yavaş yavaş geliyor hissettirmeden. İlk önce bir mutsuzluk hali. Takılmadığınız şeylere takılmaya başlıyorsunuz. Etrafınızda konuşulanlar anlamsız geliyor. Kalabalıklar içinde boğulmaya başlıyor yalnız kalmak istiyorsunuz. keşke çevremde şimdi kimse olmasaydı da odamda tek başıma hüngür hüngür ağlasaydım durumu. Böyle bir depresyon başlangıcında Özcan Deniz'in Evim Sensin diye bir filmi var. Arkadaşım ve eşi ile o filme gitmiştim. Filmin ilk yarım saatinden sonra alan sürede filmin arası da dahil hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ama nasıl bir ağlama kendimi durdurmam mümkün değil. hıçkırmaktan kendimi tutamıyorum o derece. Çevremdekilerden de utanıyorum ama yapabileceğim hiç bir şey yok. Bir de ben depresyona girdiğim zamanlarda da ayrıca antidepresan kullanıyordum. Antidepresanların da şöyle bir özelliği var kullanırken öyle kolay ağlayamıyorsun, sanki daha bir duygusuz oluyorsun. Depresyon ilaçlarına rağmen öyle bir ağlama düşünsenize. Bu nedenle o filmi hiç unutamam.

Yalnız kalma isteği geldikten sonra onu savuşturabilirseniz kurtarırsınız sanırım. Ya da kurtarma ihtimaliniz var diyelim. Eğer kendinizi yalnızlığa çektiyseniz o iş bitmiştir. Orada zaten bir kısır döngüye girdiniz. İnsanın kendi de dahil hiç kimseyi düşünmediği yerdir işte orası. Benim için oğlum çok değerlidir. O doğduğu anda bende hiç olmamış olan ölüm korkusu düştü içime. O büyürken hep ben ölürsem o bensiz ne yapar diye düşündüm. Hatta oğlum için kendimi hayata bağlamak istedim çoğu zaman. Onun için yaşadım. Bu hastalandığım zamanlarda da böyle oldu ya da geçirdiğim ameliyatlarda da. Bu durum bana bir tek depresyon durumunda etki etmedi. Orada yapayalnızsınız hiç kimse, hiç bir şey, sizi mutlu edebilecek hiç bir durumun size faydası yok. Yaşamın artık hiç bir anlamı kalmamıştır. Kim ne söylerse söylesin faydasız. Zaten siz o verilen tavsiyelerin ya da söylenen gerçeklerin farkındasınız. Genelde söylenenler halinize şükretmeniz gerektiği, kendini  başka insanların yerine koyman, ne derdin var, senin bu yaptığın şımarıklıktan başka bir şey değil daha neler neler...Bütün bunları bilmediğimizi ya da düşünmediğimizi mi sanıyorsunuz. Psikolog ya da psikiyatrların da her söylediğini ya da söyleyeceğini biliyoruz. Sanıyorum ki ben bayağı deneyim kazandım belki de göreve yeni başlayan bir psikiyatr kadar da bilgim olabilir. 

Depresyonun içine düştünüz ya asıl yıkım orada başlıyor. Çevrenizde hiç kimseyi görmek istemiyorsunuz. Kitap okumak benim bu hayattaki en büyük zevkimdir. Kitabı çevrenizde görmeye tahammül edemiyorsunuz. Yemeği gördüğünüz an mideniz bulanıyor. Abartmıyorum kesinlikle 3-4  gün hiç bir şey yemeden yaşadığımı biliyorum. Yemek yemediğiniz de zorunlu ihtiyaçlarınız için bile ayağa kalkamıyorsunuz depresyonunuza bir de bedensel yıkım ekleniyor. Telefonu ya da sesini kapatıyor hiç bir arama ya da mesaja cevap vermiyorsunuz. Mesajları okumuyorsunuz. Okula gitmeyi bile düşünmüyorsunuz, hiç bir şey umurunuzda değil zaten. Bir işim olduğundan ve oğlumun geleceği için bu işe muhtaç olduğumdan sırf rapor almak için doktora gidiyordum. Peki ruh halimiz ne durumda onu biliyor musunuz? Ha kenarda duran boş bir çuval ha siz. Aranızda hiç bir fark yok. Çünkü ruhunuz çekilmiş sizi yukarıdan seyrediyor. Ruhun bedenle irtibat kurabilmesi imkansızın az öncesi. Aklınızdan geçen tek bir şey var o da ölüm. O anda yaşamıyorsunuz ya zaten ölüm çok daha cazip. Duş almıyorsunuz kıyafetlerinizi değiştirmiyorsunuz. Çarşaflar nevresimler pislikten kokmuş durumda ama siz sadece yatağınızı istiyorsunuz hem de hiç bir değişiklik yapılmadan. Uyumak istiyorsunuz. Ölüm uykusu gibi bir uyku. Uykudan uyanmak sizin o kadar acı ki nefret ediyorsunuz uyanmaktan. Günlerce haftalarca hiç uyanmadan uyuyabilmek tek dileğiniz. Çünkü uykuda biraz daha fazla huzur var. Rüyalarınızda umudun parladığı o noktayı  sizi hayata döndürecek o ufuk çizgisini görebiliyorsunuz ya da o umudun orda durduğunu bir adım giderseniz ona çaba gösterirseniz çizgiye ulaşacağınızın farkındasınız. Bunun için uyanmanız o adımı atmaya kendiniz zorlamanız gerektiğini de biliyorsunuz. Çok zor zaten duygusal olarak bitiksiniz yemek yemediniz kendinizi fiziksel olarak da bitirdiniz uyumaya devam etmek en kolayı. Ama nereye kadar diyorsunuz? Nereye kadar devam eder. Doktora da gittiniz zaten zorunluluktan. İlaçlarınızın da dozu arttı. Biraz ilaçlar etki göstermeye başladı. Sizi sevenler artık gözlerinin önünde yok olmanıza izin vermek istemiyor. Yavaş yavaş bir duş almaya başlamak, çiğnemeden yutulabilen çorba içmeye başlamak, evin içinde ev ahalisinin yanında biraz zaman geçirebilmek, arkadaşlarının zoruyla küçük yürüyüşler yapabilmek. Raporun bitmesiyle okula dönmek zorunda kalmak. Böylece hayata bir dönüş yapıyorsunuz. Süre mi ben de 3 hafta ile 3 ay arası değişti sanırım.

Yani anlayacağınız ben arada bir kaç kez sırf boş olduğum için şımarıklığımdan kendime  böyle güzel anlar yarattım. Ben çok zevk aldım ama sizlere bunu tavsiye etmiyorum. Çünkü bu zevkin sadece bana ait olmasını isteyecek kadar da bencil bir insanım.

Sevgiyle kalın...
( Depresyonun İçinden başlıklı yazı Sada tarafından 17.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.