Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 26.01.2021
Okunma Sayısı : 1333
Yorum Sayısı : 10
ALLAH'IN RIZASINI KAZANAK İÇİN HZ. ALİ'Yİ ÖLDÜRMEK(!) - BİN ÜÇ YÜZ ALTMIŞ SENE ÖNCE YİNE BİR 24 OCAK --2. BÖLÜM.

Evet, inanıyorum ki başlık sizleri dehşete düşürdü ama Hz.Ali'nin katili Abdurrahman İbni Mülcem'in neden Hz. Ali'yi katlettiği sorusunun en kısa cevabı budur.  İbni Mülcem kendi kafasına ve beynine doldurulanlar neticesinde Hz. Ali'yi öldürerek Allah'ın rızasına kavuşacağına can-ı gönülden inanıyordu.

Bu nasıl olurdu? Cemel Vak'asında, Sıffın Savaşında, Hz. Ali için, onun halifeliği için canını ortaya koyan bir insan nasıl olur da birden bire yüz seksen derecelik bir dönüş yaparak onu öldürmenin Allah'ın bir emri olduğunu düşünürdü?

Bunu anlayabilmek için önce Hakemler Olayına gitmemiz gerekiyor ki bunu hepimiz biliyoruz.

Yine de kısaca özetleyeyim:

657 Yılında  Muaviye'nin ordusuyla Hz. Ali'nin ordusu Sıffın denilen yerde karşı karşıya geldiler. Savaşı başlarda Hz. Ali'nin ordusu kazanıyordu ama kurnazlığı ile ünlü Amr İbni As, Muaviye'nin askerlerine mızraklarının ucuna Kur'an sayfaları takmalarını emretti. Bunu gören Hz. Ali'nin ordusundaki özellikle Iraklılar '' Biz Kur'ana kılıç çekemeyiz'' Diyerek savaşı bıraktılar. 

Hz. Ali '' Bu bir savaş hilesidir. Savaşa devem edin.'' Dese de aldırış etmediler ve savaş adeta kilitlendi.

Muaviye aslında bu fırsatı değerlendirip Hz. Ali'yi öldürtebilirdi ama o da Ehl-i Beyt katili olmak istemiyordu çünkü böyle bir şey yaparsa tüm Müslümanların lanetine ve hışmına uğramaktan çekiniyordu.

İyi de savaşmaya gelmişlerdi Sıffin ovasına. Bir şeyler yapmak gerekirdi.

Yine Amr İbni As devreye girdi ve sorunun çözümü için her iki tarafın da bir hakem tayin etmesini, bu hakemin vereceği karara da her iki tarafın birden uyması gerektiği yolunda bir teklif sundu.

Hz. Ali böyle bir teklife gönülsüzdü. Ancak yapabileceği bir şey de yoktu.  Çünkü askerlerinin çok önemli bir bölümünü savaşa ikna edemiyordu. Çaresiz teklifi kabul etti.

Hz. Ali Hakem olarak Basra kadısı Ebu Musa El Eş'ari'yi, Muaviye ise tabii ki Amr İbni As'ı hakem tayin ettiler ve iki hakem bir çadıra girip konuşmaya başladılar.

Amr İbni As, Ebu Musa'ya '' Ya Ebu Musa !  Ali ve Muaviye yüzünden pek çok Müslümanın kanı boşu boşuna döküldü. En doğrusu gel biz bunların ikisini de halifelikten atalım.  Daha sonra uygun birini halife seçeriz nasılsa.'' Dedi. Bu düşünce Ebu Musa'nın kafasına yatmıştı.  '' Güzel bir karar. Bunu uygulayalım'' Dedi.

Amr İbni As '' Sen yaşça büyüğümsün.  Kürsüye ilk sen çık ve Ali'yi halifelikten çıkardığını bildir. Sonra da ben çıkayım ve Muaviye'yi halifelikten çıkardığımı bildireyim.'' Dedi. Ebu Musa bunu da kabul etti.

Çadırdan çıktılar ve herkesin meraklı bakışları içinde Ebu Musa El Eş'ari kürsüye çıkıp konuşmaya başladı:

-Ben Ali'nin hakemi olarak parmağımdaki yüzüğü nasıl çıkarıyorsam Ali'yi de halifelikten öylece çıkarıyorum.

Ortalık çalkalandı ama acaba Amr İbni As ne diyecekti?

O da çıktı kürsüye

-Hepiniz duydunuz, Ebu Musa, hakemi olduğu Ali'yi halifelikten çıkardı.

Sonra Ebu Musa'nın kürsüdeki yüzüğünü alıp parmağına taktı ve devam etti:

-Ben de bu yüzüğü parmağıma nasıl takıyorsam hakemi olduğum Muaviye'yi öylece Halife olarak kabul ediyorum. Yani halife Muaviye'dir.

Ebu Musa '' Kavlimiz böyle değildi.'' Dese de Muaviye taraftarlarının alkış ve tezahüratları, Hz. Ali taraftarlarının itiraz bağırtıları arasında onu duyan olmamıştı.

Hz. Ali için de Muaviye için de yapacak bir tek şey kalmıştı: Ordularını toplayıp geri dönmek.

Muaviye, saltanatını kurduğu Şam'a geri dönerken Hz. Ali'de Kufe'ye çekilmeye başladı ama askerleri arasında bir huzursuzluk olduğunun da farkındaydı. Nitekim 12.000 kişilik bir kuvvet Hz. Ali'den ayrıldı ve onunla Kufe'ye gelmedi.

Hz. Ali'nin en sadık adamı Abdurrahman ibni Mülcem de bunlar arasındaydı. Hakemler olayı  pek çokları için bir hayal kırıklığı olduğu gibi İbni Mülcem için de tam bir hayal kırıklığı olmuştu.

Hz. Ali'nin yanından ayrılan bu 12.000 Kişilik kuvvetin başına Abdullah bin Vehb adında biri geçmişti. Bunlar Harura denilen bir yerde toplanmışlardı.

Hz. Ali'nin  hakem tayinini kabul etmek suretiyle Kur'anın apaçık  ayetlerinden şüpheye düştüğünü, böylece de kafir olduğunu söylüyorlardı.

Evet evet, Hz. Ali'ye ''Kafir oldu.'' Diyorlardı. 

Hz. Ali'ye...Altını bir kez daha çizelim:  Hz. Ali'ye '' Kafir oldu.'' Diyorlardı ve buna can-ı gönülden inanıyorlardı ( Bu grup İşid, Boko Haram,Taliban,  Vehhabiler vb. günümüzde ''Allahu ekber'' Diyerek Müslüman[ Veya suçsuz günahsız gayrimüslim] kafası kesen sapıklara ne kadar benziyor değil mi? ) 

Peki neye dayanarak Hz. Ali'ye kafir diyorlardı?

Maalesef Kur'an-ı Kerime dayanarak... 

Kur'an-ı Kerimde geçen iki ayeti kendi fikirlerine göre yorumlayarak...

''Allah Allah. Bunlar nasıl  ayetler ?'' Diye merak ettiniz. Hemen o ayetleri yazıyorum:

Birincisi: En'am Suresi 57. Ayet

De ki: "Şüphesiz ben, Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. HÜKÜM YALNIZ ALLAH'INDIR.  Allah hakkı anlatır; O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır."

Hüküm yalnız Allah'ın olduğuna göre Ali, Hakem tayinine rıza göstererek Allah'ın hükmünden şüpheye düşmüştü(!) O halde kafir olmuştu.

Evet, burada çok önemli bir durum söz konusudur. 

Allah, Hz. Ali'nin halife olduğuna mı hükmetmişti ki Hz. Ali bu hükümden şüpheye düşmüş olsun? 

Bu sapıklara göre evet, Allah, Hz. Ali'nin halife olması gerektiğini de Kur'ada açıkça işaret etmişti. Ama Ali, Allah'ın bu hükmünden şüpheye düşmüştü(!)

Peki buna delil olarak gösterdikleri ayet hangisiydi?

Burada da Maide Suresinin 55. Ayetine dayanıyorlardı.

Maide Suresinin 55. Ayeti, ülkemizde iki Kur'an meali dışında( Belki başka da vardır ama ben iki tanesini biliyorum ve az sonra açıklayacağım.) aynen şöyle yazılmıştır:

[Benim baktığım kırk Kur'an mealinin otuz sekizinde Maide Suresinin 55. ayetinin meali şöyledir:] 

''Sizin velîniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir.''

Şimdi diyeceksiniz ki '' Bu ayetin neresinde Hz. Ali'nin halifeliğine işaret ediliyor?''

Ayeti bu şekilde okursanız ve anlamlandırırsanız elbette hiç bir yerinde. Ama Elmalılı Hamdi Yazır  veya Ahmed Hulusi gibi mana verirseniz iş değişiyor.

Peki onların mealinde nasıl bu ayet?

Ahmed Hulusi: 

''Sizin Veliniz sadece Allâh’tır, "HÛ"nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve RÜKU HALİNDE ZEKATI VERİRLER ''

Elmalılı Hamdi Yazır:

''Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve RÜKU HALİNDE ZEKAT VERİRLER''

''Eee, bunda da bir şey yok'' Dediğinizi duyar gibiyim ama öyle değil.

Çünkü son iki mealdeki ''Rüku halinde zekat verirler'' kısmıdır tüm bu kıyametlerin kopmasına, Hz. Ali'ye kafir denmesine sebep.

Tabii ki  konuyu bilmeyenler iyice şaşırdı.

O halde daha da şaşırtayım sizleri.

Maide Suresinin 55. Ayeti Harici dediğimiz bu sapıkların ellerinde Hz. Alinin katlinin farz olduğuna delil olarak kullanıldığı gibi bugün hâlâ '' Halifelik Hz. Ali'nin hakkıydı'' Diyenlerin elinde de bir delil ve dayanak noktasıdır.

Neden mi?  

Çünkü pek çok rivayete göre rükuda iken sadaka veren ( zekat değil aslında.)  Hz. Ali'den başkası değildir de ondan.

Evet. İslami kaynakların pek çoğunda şöyle bir olay anlatılır:

Hz. Ali bir gün namazdayken çok fakir bir insan ondan sadaka ister. Hz Ali de tam rükuya eğilmişken parmağındaki yüzüğü işaret eder ve fakir adama işaretle ''Parmağımdaki yüzüğü al.'' Der. Adam yüzüğü aldığı anda da peygamberimize Maide suresinin 55. Ayeti vahyolunur.

Şimdi bu ayetin başını ve sonunu alın. ( Ama Elmalılı Hamdi Yazır'ın ve Ahmed Hulusi'nin yazdığı şekliyle.. Hariciler de bu şekilde biliyorlar. ) 

''Sizin veliniz----Rükudayken zekat verendir.'' 

Aslında bu şekliyle bile Hz. Ali'nin halifeliğine işaret edilmiyor ama...

Veli'yi halife yapın

Sadakayı zekat yapın

Rükudayken zekat veren(!) kim?  Hz.Ali

Oldu mu sana Hz. Ali'nin halifeliğinin Kur'andaki delili?

Yok yok, oldu-olmadı tartışmasına girmeyeceğim. Bu beni çok çok aşar. Ancak işte bu ayet maalesef hem Hz. Ali'nin katline sebep olmuştur [ Zira daha sonra Harici diye adlandırdığımız bu sapıklara göre Hz. Ali  halifeliğin kendisine ait olduğunu, bu yönde Kur'anda ayet olduğunu(!) bildiği halde tereddüte düşmüş ve hakemleri kabul ederek aynı zamanda '' Hüküm Yalnızca Allah'ındır''Ayetini de çiğneyerek dinden çıkmış(!) kafir olmuştur(!) ]  hem de yine bu ayete göre mesela Şiirler ve Aleviler hâlâ halifeliğin Hz. Ali'nin hakkı olduğunu savunmaktadırlar. Zira ayet açık bir şekilde Hz. Ali'nin halife olduğunu işaret etmektedir(!)

Yani özetle İbni Mülcem Hz. Alinin kafasına zehirli kılıcı indirirken '' Hüküm yalnız Allah'ındır.'' demişti ya, işte bu sözleri inanarak söylüyordu.  Hz. Ali'nin dinden çıktığına, ayeti çiğnediğine can-ı gönülden inandığı için öldürdü onu. 

Peki nasıl oldu bu suikast?  Sonrasında neler yaşandı?  Mesela Hz. Ali hemen mi öldü?
-------------------------------------------

Yarına inşallah...

( Allah'ın Rızasını Kazanak İçin Hz. Ali'yi Öldürmek(!) - Bin Üç Yüz Altmış Sene Ö başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.