Düşlerimi çaldırdım baba aslında
öncesinde sendin giden bir de arka vagonu hayallerimin içine saklandığım bir
sandık da değil hem: ne matemlerin iz düşümü ne meltem bildiğim nice esinti
elbet mahremdi her biri söylemlerin ve içimdeki koğuş hani adımı saklı tuttuğum
hani hatıralarımı ve namusumu ve varlığımı ki kayıtsız şartsız sen değil miydin
şerh düşen?
Mevsimlerim soldu baba sen gittin
gideli sonra geride kalanlar da bir şekilde çekip gitti.
Bir yitimdi çocukluğum.
Bir yatırımdı senin öğrettiklerin.
Ben senin hala saklı sevgili masum
kızınım işte baba.
Düşkün mizaçlar tanıdım gerçi çoğunun
da uzağında idim ama.
Şükür ki düşkün değilim en azından
ayaktayım hatırı sayılır bir hassasiyetle ve hala masum kalabilmeyi
başarmışken.
Solgun durduğuma bakma yüzümün ki çok
ağladığımdandır son zamanlarda ne de olsa senin mirasına ve öğretilerine sahip
çıkmak adına delice savaşıyorum üstelik burnumun dibindeki insanlar ve en
yakınlarım bir o kadar uzağımdaki insanlar ama gönle yakın bildiğim mizaçlar.
Hatıraların, baba ve senden bize
kalanlar şükür ki adımla sahip çıktım ne varsa bana devrettiğin en başta annem
ve yanlışlarımı bilip doğru şıkka koştuğum bir ömrün de hicabı ile yerle yeksan
edilmiş mutlu dünyam gel gör ki kendime göre illa ki mutluyum baba hem sen
kurumuş gözyaşlarıma asla bakma.
Muhteviyatı hayatın…
Hey gidi hey!
Bu gününün yanlışlarına ve de
insanların mizacına yakından bir baksan baba kesinlikle gerisin geri koşardın
kabrine elbet benim de tutardın elimden ki mutlu olmak için artık asla değil
erken.
Ölümden korkmadığım da işin gerçeği
ki kerelerce ölümle yüzleştim sen gittikten sonra ve yetmedi de…
Ölümden beterini yaşadım ne çok defa
bazen bir ambulansın ön koltuğunda bazen yoğum bakımda nöbet tuttuğum en az
annemin sana sarf ettiği emeği de boşa çıkarmadım ve kaydı kuytu olmayan kim
varsa aksine ben hep şeffaf ve gerçektim.
Gerekçelerimi sunmuyorum artık
insanlara.
Gerçekleri de yazarak dile
getiriyorum ki onlarca kere yeltendim anlatmak adına gel gör ki ya inanmadılar
ya alaya aldılar ya da dinlemediler en azından yazarak ifa ediyorum az da olsa
ve beni hayata bağlayan yegâne mefhum kalemin varlığı ve okuyucu ile kurduğum
bağ öncesinde inancımla ayakta kaldığımı da müjdeliyorum sana.
Geç kaldığım şeyler var, baba en
başta kendime geç kaldım ama biliyorum ki Rabbime geç kalmadım yoksa an itibari
ile mahzun yüzümle huzurlu yüreğimle sana bu satırları yazıyor olamazdım.
Edebiyatçı kimliğine o kadar
ihtiyacım var ki son zamanlarda ama en başta koruyan gözeten babama gel gör ki
son zamanların aklıma geldikçe biliyorum ki asıl sendin korunmayı gözetilmeyi
bekleyen zaten Rabbim de çabucak almadı mı seni yanına yoksa çektiğin bu kadar
acıyı ve ağrıyı nasıl yürütürdün bir deri bir kemik bedeninle?
Bedenden fazla acı çeken insanın ruhu
ve yüreğiymiş ki bunu senden sonra iyice anladım gerçi ben de defalarca ölümle
yüzleştim ama öylesine anlar mevcut ki hayatımda hele ki son yıllarda yaşadığım
görünen o ki; ölümden beter yaşantılar da saklıymış kaderin sunumunda ve ben
kaderin yüzü suyu hürmetine beterinden de korusun diye Rabbim, dua ederken
biliyorum artık ölümden o kadar da korkulmaması gerektiğini en azından Allah
başka acılarla sınamasın beni.
Şaibeli hayatlar gözlemliyorum baba
ve ne yazık ki durduk yerde beni karalayanlar var üstelik hiç tanımadığım
insanlar hatta adını sanını bilmediğim kim olduğunu ve neden canımı
yaktıklarını ki şükür ediyorum da onlara benzemediğim için ve evet, acı
çekmekten beteri onlara benzeme ihtimalim bu yüzden susuyor ve İlahi Adalete
sığınıyorum.
Senden sonra çok gidenler oldu.
Belki de ben benden defalarca
gidecekken ve Rabbim öylesine gözetti ki aslında daha çok şey var sana
söyleyemediğim ama sana malum olduğunu hissediyorum bu yüzden canın daha fazla
yansın istemiyorum.
Hala görevim sonlanmadı dünya denen
koğuşta ve ben aralıksız nöbetteyim ve Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayım dedim
ki demez olaydım ve faturası çok ağır kesildi üstelik faturayı kesen kader
değil kötü mizaçlarıydı insanların ki aklıma en ufak şüphe dahi gelmemişti
onlara içimi açtığımda.
Bu gün her nasılsa coşkuyla uyandım
yeni güne ama hiçbir şey aynı kalmıyor işte ve yine tüm neşemi ve yaşama
sevincimi çaldılar üstelik tek suçum her kimse yanı başımda ya da uzağımda
içime almak ve kap gözümü açmak.
Islıklanmak ne ki?
Ya da ıskalayanlar…
Bir de varlığımı yok sayanlar.
Ya da bir şeyleri bana mal edenler ve
tüm hayallerime set çekenler ki onlar ne alıntı ne çalıntı ve ben her gün
yüreğimi ve ruhumu yeniden ve yeniden güncelliyorum.
Varlığıma binaen.
Aslında ben ve herkes hiçliğime vakıf
iken.
Hıçkırıklarımı sessize alırken ve
yaşlarımı gizlice silerken…
Beni beklemediğini biliyorum çünkü
sence henüz çok erken ama bil ki ben sana kavuşacağım günü iple çekiyorum çok
erken olsa bile çünkü beni benden iyi bilen Rabbime inandığım kadar inanıyorum
ve evet, huzurun adıdır beni seni yanında bekleyen yerim ve ben dünyanın
sunduğu hiçbir maddi yaptırıma mala mülke itibar etmediğim için de bana inanan
gözlerle bakmıyor bunca insan ama…
Ben de artık bir şey beklemiyorum
hayattan sadece inancımla ve sefil kalemimle sürekli bir şeyleri anlatma
çabasında iken canım daha da çok yandı yanalı biliyorum da yazarak daha da çok
canımın yanacağını ama bu da bana ayrı zevk veriyor en azından yanı başımdaki
sıkıntıları unutuyorum bir süreliğine.
Bu gün seni andık annemle üstelik sen
de aralıksız çıkmazken rüyalarımdan bilmiyorum inan ki bu rüzgârın beni nereye
sürüklediğini yeter ki Rabbim duysun sesimi ve bana yaşatılan zulme bir son
versin.
Nerede ne zaman görüşeceksek artık.
Hala geride bıraktığın gibiyim en
azından solmadığım ve masum kaldığım kadar da içim rahat iken en başta bunu
bilen Rabbim ve senken bu yüzden dikenlerimi bile hep sevdim ben çünkü sadece
kendime batırdım kimseye zarar vermemek adına bu hayata sevdiklerim adına
katlanırken…