Kilitle düşlerini, tam takır aymazlığın rüzgârına seril sonra ve kov kukumav kuşlarını ve azat et rengini çaresizliğin, isli duvarlarına şehrin şiirler dök sadece şiirle beslen ve besle kalbimi aşkın nankör sarhoşluğunda karanlıkta kalmanın ne olduğunu bana sor sadece ama bil ki tek yanıt vermeyeceğim bu gizin saklandığı her şiirden de azat edeceğim sevgimi ve yanık kokan hiçbir düşümü de paylaşmayacağım efkârımla sır vermeyeceğim sana ve nemli gözlerimi sadece O’na sunacağım ve soru eki olmayan cümlelerimi kuyunun dibine bırakacağım.

 

 

 

 

Bir izlekse acım

Bir renkse sahip olduğum mavim

Bir atlas isem serildiğim:

Sarmalında aşkın,

Hazan makamında kalma telaşımla

Kaçıyorum senden.

 

Randıman almayan bir güç gösterisiymiş meğer hayat

Ne afaki olan bir sevgiydi

Ne de gel-geç bir hatıra

Mızrabın kırık ucunda

Asılı notalar

Sehven ölüdür yüreğim

Nezdinde sessizliğinin

Sensizliğini dahi severken

Sezilerimde saklı acı ve matem

Gönül gözümde de devasa bir eksen.

 

Şahidim kalem ve Rabbim

Münafık baykuşu da boğdum ezelden:

Ne saka ne serçe

Sadece izafi kanatlarımla

Uçtuğum şiir yüreğinde

Gagaladığımsa bana sunulan bunca acı nazarında

Sevginin,

Bir metruk düşte salındığım

Hele ki pergeli de sapladım mı merkezine

Şiirin son dizesine de vakıf olamadığım.

 

Dişin kovuğunda kalmaz hani yazdıklarım

Şiirle beslendiğim ne ki

Dünden yaralı bir gezegen

Saklı içimde en içimde

Şiirden de öncesi

İçimdeki enginlik nasıl ki saklı

Rahmetinde Rabbimin

Melun bir gölgeden de fazlası

Elbet şerh düştüğüm şu evren.

 

Yakut gözleri içimdeki coşkunun

Ela bir terennüm sıkarken boğazımı

Huzura endeksli bir düş ise nasıl da elzem

Lakin ölmeden mümkün değilmiş madem

Matemimle sarılı bir döşekte

Beklerken vaktimi

Ne göç vakti zuhur eden

Ne ölümü istifleyen bir elem

Sadece acılarla beslenen yüreğim

Koşut bildiğim sunumu Rabbimin.

 

Bir uyku vakti uydusuyum rüyanın

Her gerçekte saklıdır içimden geçen

Dışıma vurduğum her acı babadan miras

Adımla, şerefimle haiz olduğum şu hayat ki

Kimine göre şatafatlı bir mezar

İstimlak edilmiş yürek dediğin ne ki

Daha da yanmalı canım

Daha çok yağmalı rahmet ki

Döneyim iyice yüzüme sonsuzluğa

Meramı sadece Allah katında saklı bir masal benimki

Gerçeklerin yaftalandığı bir gizem madem

İçimde taşıdığım şu ölü şehrin de güncesi…

 

Ne zamanki şiir diye düşsem yola

Vardığım son yakasın diğerinden ayrı düşen

Ve düştüğüm gözünden

Benimse saklı tuttuğum bir yaş

Yas’a dönük yüzümde telaşla yazdığım her vakit

İnceden bir sızı ise imgelerin ruhunda saklı

Bensiz bir dünya özlemi kimine

En çok içimi yakan

Bir düş perisiymişsin sen.


( Ne Zamanki Şiir Diye Düşsem Yola başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.