‘’Ehli keyif bir düş olmayı reddediyorum ama yetmiyor ve işte gecenin söküklerini dikiyorum.’’

‘’Az evvel geldik doktordan ve yüzüne kaç dikiş attığını söylemedi doktor üstelik uyuşturma gereği bile duymamış kadını.’’

O kadın.

Ben ya da biz ya da onlar ve diğerleri…

Başka bir kız çocuğu.

Hayta bir hayat ve neresinden tutsak elimizde kalıyor işte.

‘’Kim olduğum önemsiz ama kimliğimi sorguluyor insanlar çünkü ben bir kadınım: evli ya da bekâr ya da dünün tabiriyle dul ama illa ki kadın ve koruması gereken bir haysiyeti bir onuru bir namusu var olan ve de olacak…’’

‘’İlla ki birilerinin gözümün içine soka soka bir şey öğretmesine gerek yok ben öncelikle ailemden ve annemden tembihliyim.’’

‘’Dün gülerdim hem de sesli bir şekilde ama ne zamanki dışarıda ve daha sekiz yaşımdayken yüksek sesle gülmeye yeltendim hayatımın ilk bozgununa uğrattı annem beni ve öylesine yer etmiş ki zihnimde:

Kafama silah dayasanız sokakta gülmem hatta evde bile gülmem ya da ağlamam yasak.’’

‘’Kaç yaşında mıyım?’’

‘’Ne fark eder?’’

‘’Hala çocuk isem.’’

‘’Ya da yetişkin.’’

‘’Evli ya da bekâr.’’

‘’Kim olduğum mu kindar olanlar mı?’’

 

***

 

Kin niye duyar bir insan üstelik öz annesine hele ki bir erkek çocuğu ise hele ki babası çoktan rahmetli olmuş ve sahip olduğu tek ailesi annesi ise.

Erkek ve kadın: erkek çocuğu ve annesi ve kadın tüm ömrünü tek evladına sunmuşken gelin görün ki bu bile o oğlan çocuğuna yetmezken.

Gecenin körü.

Üstelik genç bir karısı var adamın ve yaşlı bir annesi ve tepesinin tası öylesine atmış ki…

İki kadını sokak kapısının önüne koyuyor ve saatlerce kapıyı onlara açmıyor.

Dünde olan mı yoksa hayal mahsulü mü?

Ya, günümüzde olanlar üstelik dışarı yansıtılmayan çünkü kadın ve erkek ailenin temelidir ve karı-koca arasında geçen hiçbir tartışma ya da kavga kimseyi ilgilendirmez.

Dünden farklı olan nedir peki?

Daha aydınlık daha çağdaş bir toplum mu?

Ya da kadının ve erkeğin eşit şartlara sahip olduğuna dair gelişen bir iddia mı?

Ya eğitimli bir erkekse karısına zulmeden?

Ve karısının elinde mesleği yokken. Diyelim ki bir mesleği var ve iyi kötü hayatını idame ettiriyor ama bir kadın nereye kadar kaçar kocasından?

Ya da nişanlısından ya da erkek arkadaşından?

Ya da kimse kadına musallat olan: hatta bir komşusu ya da çalışma arkadaşı ya da okulda ya da başka bir ortamda edindiği arkadaş ama adı kadın.

Diğerinin adı ise erkek.

Bir diktatörlük baskın ve baskıcı.

Bir hegemonya.

Bir rutine dönmüş olan…

Bu gün kitle iletişim araçları ve sosyal medya sayesinde eskisinden fazla ifşa ediliyor insan ilişkileri peki, bir çözüm bulunuyor mu?

Az evvel bahsi geçen genç adam: hani eşini ve annesini gecenin bir vakti evden kovan ve bunu bilen kimse yokken üstelik onlarca senen evvel en azında o günün insan ilişkilerinde bir komşusu ya da varsa akrabası sahip çıkabilirken…

Elbet palavra çünkü insan eti ağırdır.

Elbet gerçek dışı çünkü bir kadının ailesinden başka gidecek yeri yoktur.

Ve gelişigüzel yapılan evlilikler:

Ya, baba baskısından kaçan kız çocukları ya da eşinin anormalliğine dayanamayıp baba evine sığınan elbet kaç örneği yaşandı yakın geçmişte illa ki cinayetle biten aile dramları.

Bir kadın kaç kere ölür?

Bir kadın kaç kere doğar?

Kadınsa ya da bir kız çocuğu ve kimdir kadının sahibi Allah’tan başka?

Dünde kalan hikâyeler belki de gerçek olan üstüne üstük genç yaşında gözünü kocasının evinde açan bir kadın ve nicesi ve tüm varlığıyla ait olduğu daha doğrusu zincirlenmişken evlilik başlığında kurulan yuva aslında bir savaş alanı iken.

Sessizce yaşanan hayatlar üstelik yanı başınızda.

Sessizce çalınan hayatlar ve adının önemi olmayan kadın nesli.

Fıtratı naif ve sözüm ona toplumda eşit bir yere sahip olan.

Bir kadın kocasından zeki olabilirken sırf maddi imkânsızlık ya da gidecek bir ailesi olmadığı için bir ömür o eziyeti çekmek zorunda işte ve tek kurtuluşu zalim kocasının ölmesi elbet kaderin izniyle.

Buna rağmen arkasından yas tutan ve kendini boşlukta bulan ki insan toprağına bile alışırken an geliyor görülen zulüm ve evdeki bitimsiz kavga ve şiddet artık iki taraf açısından da bir ihtiyaç haline geliyor.

Vahim bir tablo!

Bir de o ailede yetişen büyüyen çocukların ruh halini düşünün hele ki gelişim bitimsiz bir süreçken ve ağaç yaş iken eğilirken…

Erkek ise evdeki çocuklardan biri elbet rol-model bilecek babasını.

Eğer ki bir kız çocuğu ise bu ailenin evladı büyük ihtimalle erkeklerden hep korkacak ve kaçacak ve daha nice sağlıksız ibare ve illa ki bir şekilde infilak edecek bir yerde herhangi bir zamanda.

Bir kız çocuğu ve dünden miras baskının neticesinde illa ki mutsuz olmaya programlanmış bir yapı adı kader olarak addedilen.

Bir erkek çocuğu ise kafasındaki o şablondan asla çıkarmayacak annesini ve yaptığı evlilikten hayır gelecek mi peki?

Ne fark eder ki öncesinde ziyan edilmişse hayatı hele ki annesinin yaşadıklarına tanık olup bir anlamda annesine öfkeli babasına kızgın ve sağlıklı düşünmekten aciz bir şekilde sayısız ruhsal problem yaşayacak ama annesi illa ki evladına sahip çıkacak.

Hele ki çocuklarından biri kız ise büyük ihtimalle o kız çocuğu hep soyutlanacak mutluluktan ve mutlu insan ilişkilerinden.

 

***

 

Çok hikaye var bunlara benzer aslında her ailede mevcut onlarca hikaye…

Genç yaşta eşini kaybeden bir kadın ve kız çocuğu-ya da erkek çocuğu- tabiri caizse ortada kalan anne-kız ve tek çıkış noktası kadının yeniden evlenmesi üstelik bir de kızı varken.

Hiçbir ihtimal gelmeyebilir aklınıza ama bilinçli bir anne her ihtimali illa ki düşünmeli.

Yabancı bir erkekle evlendiğinde o yeni üvey-babanın yüzde yüz koruyucu olacağı ne malum?

Alın size başka bir sebep çünkü ailedeki kız çocuğunun artık yabancı ve yeni bir babası var elbet annesinin gözünün içine bakacak ve bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyemiyor.

Ya, evde kalıp kaderine razı olacak ya da ilk fırsatta evden çekip gidecek ve eğer ki şanslıysa ilk tanıştığı erkekle yuva kuracak.

Her üvey babanın sapkın ya da saplantılı olması elbette gerekmiyor ama çocuklu kadın evlenirken iki kat fazla düşünmeli belki de hayatını evladına feda edip çocuklarıyla yaşamayı kabul edip kendi mutluluğunu ertelemeli evlatlarını her hangi bir anlamda kaybetmemek adına.

Bazı kayıplar ve acılar var ki ölümden beter.

Kim olursanız olun.

Yaşınız ya da cinsiyetiniz asla fark etmezken…

Birini yargılarken iki kere düşünün çünkü hayatlarımızı biz seçmiyoruz ve her ailede yaşanan genelde içeride kalıyor ne de olsa mahremiyet ve ailenin özeli kolay kolay dile gelmiyor.

Hangi hayat kolay ki hele ki kadın ya da kız çocuğu iseniz üstelik büyümeyi reddeden bir kız çocuğu ve şiddeti kanıksayan kadınlar nihayetinde adını kader olarak nitelendiren ve çaresizliğini asla dillendirmeyen…

 


( Yeni Baştan Başlamaksa Eyvallah... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 24.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.