YOK SAYMAZSANIZ
Kapıyı çalarak içeriye girdi. Kapıyı
açan güzel kıza uzunca bir süre baktıktan sonra.
-Size ait bu tapulu gönül eviniz, tapusunun
sınırları içine kendimi dahil etmek için kapınızı çaldım.
-Beyefendi siz ne diyorsunuz?
-Cevher olan o gülüşünüze karışmak
istediğimi söylüyorum?
-Biraz ileri gidiyorsunuz?
-Zaten hayat yolunda ileriye doğru
ilerlemek için yürümüyor muyuz?
-Şey yani haklısınız da…Sizi
tanımıyorum ben burada hizmetçiyim.
-Olsun ben size vasfınızı ne iş yaptığınızı
sormuyorum ki.
-Pardon siz kimsiniz Beyefendi?
-Yok saymazsanız beni bu dünyanızda
ben Kadir, gönlü ile az bulunan nadir bir aşığınızım.
-Nasıl olur? D aha yeni tanıştık.
-Aşk vakit zaman tanımaz birden
gelir kaplar bu gönlü anlayamazsınız.
-Bende işte anlayamadım ne alaka? Hem
de ilk görüşte?
-İşte beni yok saymazsanız ilk
görüşte âşık oldum sayın gitsin. Maksadım gönlümüz gülüşesin.
-Beyefendi siz benimle dalga mı
geçiyorsunuz?
-Rica ederim. Dalga geçsem bunun
bana ne faydası olacak?
-Sizi tanımıyorum!
-Tanımak için birlikte olmak gerekir,
bende bundan söz ediyorum. Yoldan geçerken herhangi bir kapıyı çalmak için yola
çıktım, siz karşıma çıktınız. Bu gayri mülk olman gönlümü, gönlünüzdeki
taşınmaz değerli mülkünüze katarak değerli eder misiniz?
-Siz her zaman böyle soğuk şakalar
yapar mısınız?
-Hayır, bakın etrafınıza kim kimi
tanıyor? Siz beni şu ana kadar tanımıyordunuz, bende sizi. İşte bir fırsat
çıktı karşımıza tanıyalım birbirimizi? Varsayalım bu bizim için büyük bir şans,
beni yok saymasanız.
-Neden hep yok saymasanız
diyorsunuz?
-Farkında değilsiniz galiba herkes
karşısındakini yok sayarak yaşıyor!
Genç kız bir an afalladı. Düşüncelere
daldı.
-Siz haklısınız da nereden
geliyorsunuz? Yoksa siz şu akıllı delilerden misiniz?
-Doğumla ölüme gidiyorum sizin gibi
yok saymasanız. Herkes kendini akıllı karşısında kini hiçe sayarak değersiz
görüyor…
-Buyurun şöyle oturalım bana yok
saymazsanız gerçeğini anlatın.
-İşte bakın yok saymadınız
tanışmamız kaynaşmamıza vesile oldu. Buyurun oturun.
-Şimdi size soruyorum siz bu ulvi
meslek olan insanlara yardımcı olma mesleği dediğimiz hizmetçilikle çalışırken,
sizin varlığınız yok sayılmıyor mu? Mesela bugün oturayım sizler bana hizmet
edin diyebiliyor musunuz?
-Ne münasebet, ben böyle bir şeyi
söylersem işimden olurum!
-İşte bakın sizi var saymıyorlar.
-Ne alakası var ben geçim paramı
kazanıyorum.
-Olsun, her şey maddiyatla ölçülmez
karşılanmaz ki, mesela evin beyi, kendi ofisinde çalışırken, kendi masasında
keyfine bakarken çalışanların daha çok çalışması için baskı yaparak, daha fazla
kazanarak, çalışanların hakkını keserek hak etmediklerini vermeyerek yok
saymıyor mu?
-Bey Efendi, burası tartışma
programlarının yapıldığı stüdyo değil.
-Olsun, karşılıklı tanışmak
tartışmak için illaki stüdyo mu gerekli?
-Sizi bayağı sevmeye başladım, itici
olduğunuz kadar çekicisiniz de!
-Bak gördünüz mü dakika bir iki gol
attınız.
-İlahi çok şekersiniz.
-Etti mi size üçüncü gol. Bakın yok
saymadınız siz kazandınız. Biraz önce boş boş konuştuğumu siz sanırken bakın
siz içini ne güzel doldurdunuz ne kadar becerikli maharetli olduğunuzu böylece
görmüş oldunuz. Biraz önce evde tek başına otururken şimdi neşeli halinizle bana
neşe kattınız, sizde benim gibi neşelendiniz.
-Sizi anlamak için kendim
yormayacağım, olduğunuz gibi kabul edeceğim.
-Şimdi ise, kendiniz aşarak gönül
dağımın zirvelerine çıktınız.
-Sayenizde tüm cilt cilt kitap
olarak basmış olduğum, şikayetlerimi sıkıntılarımdan kurtuldum.
-Gördünüz mü, ben aynı zamanda bir
hekimim bunu siz meydana çıkardınız.
Mehmet Aluç