Üç yemek kaşığı ayçiçek yağı, bir buçuk su bardağı mercimek, altı su bardağı sıcak su…
Eee karıştırıyorum bunları. Neden seninki gibi kıvam almıyor? Ahh unu unutmuşum. Kıyıya köşeye
yazıvermişsin sanki miyobum olduğunu bilmiyor gibi. Sana o kadar sinirliyim ki… İnsan çamaşır
makinesinin nasıl çalıştığını öğretirdi gitmeden. Nasıl çalıştığını anlatan bir not bıraksaydın eline mi
yapışırdı? Geçen bankaya gittim. Merve kızım olmasa işlem yapamıyordum. Şifreleri neden bir yere
yazmadın ki lanet kadın. Her haltı yazarsın ama şifreyi yazmamışsın. Ah aptal kadın senin yüzüne dibi
tuttu çorbanın. Dökeyim en iyisi. Seni düşündüğüm zaman bir işim de doğru gitsin be!

Çok özledim seni Fatoş. Gökyüzüne baktığında gökyüzü gözlerini kıskandığından olsa gerek
direkt yağmur başlardı. Bir keresinde Şeyh Tahsin sırf güneşin alnında yağmur duası yapmamak için
sana gelmişti. ‘Fatoş Abla bir gökyüzüne bak da yağmur yağsın.’ Demişti ahmak herif. Haklıydı gerçi.
Ama haklı olması ahmak olduğunu değiştirmiyor. Bu ahmak sırf kutsal olduğunu düşündüğü için deve
sidiği içmişti. Eğer biz Türklere Tanrı tarafından bir kitap gönderilecek olsaydı ilk emri “Düşün!” olurdu
büyük ihtimalle.

Bu çorbanın tadı neden böyle? Of of! Senin Kahramanmaraşlı Hatice’den aldığın pul biber
yerine marketin pul biberini kullanmışım. Yok yok seninki gibi olmayacak bu çorba. En iyisi boşaltayım
geri başlayayım sakin kafayla.

Üç yemek kaşığı ayçiçek yağı, bir buçuk su bardağı mercimek, altı su bardağı su, kıvam
vermesi için un, Kahramanmaraşlı Hatice’nin getirdiği pul biber… Çıldıracağım şimdi! Yine seninki gibi
olmadı bunun tadı. Bu sefer neyi yanlış yaptım acaba? Ah kafasız Fatoş. Arka sayfada da tarife devam
etmişsin. Bari bir ok çıkarsaydın, “arkaya bak” diye yazsaydın. Patateste koymam gerekiyormuş
meğer. Neyse hallederim hemen. Eee olmuyor. Tadı daha da kötü oldu bunun. Yok yok tekrardan
başlayayım. Ah Fatoş ah.

Çok özledim sesini Fatoş. Ara ara Bulgar Türküleri söylerdin. Ama genel olarak Karadeniz
Türkülerini söylerdin. Ne de güzel söylerdin. Güzel sesinden olsa gerek kuşlar ötmemeye başlamıştı.
Sanki çiçeklere, hayvanlara, doğaya kapris yapıyorlardı. Harbi ya Fatoş. Sen gittikten sonra kuşlar bas
bas bağırır oldu. Sanki “Noldu artık sesin çıkmıyor.” Dercesine ötüyorlar. Gerçi geçenlerde korkuluk
yaptım sırf dalga geçmelerini duymamak için. Ama ne kadar kin besledilerse sana korkuluğa aldırış
etmeden gelip bas bas bağırmaya, dalga geçmeye devam ediyorlar. Elimde kalacak biri.

Tamam tekrardan başlıyorum. Üç yemek kaşığı ayçiçek yağı, bir buçuk su bardağı mercimek,
altı su bardağı su, kıvam vermesi için un, Kahramanmaraşlı Hatice’nin getirdiği pul biber, patates…
İnanıyorum bu sefer seninki gibi olacak. Valla tarif kitabını hatmettim. Her köşesini didik didik ettim.
Artık eksik, okumadığım bir şey kalmadı.

Evet düdüklümüzü koyduk ocağımıza. İçine suyumuzu, yağımızı, mercimeğimizi koyduk.
Orta dereceli ateşte yavaş yavaş karıştırıyorum. Dur bir tadına bakayım. Allah Allah. Her şeyi eksiksiz
yaptığıma eminim. Neden hala tadı seninki gibi değil? Acaba sağa değilde sola doğru mu
karıştırmalıyım çorbayı? Heh! Sola doğru karıştırdığımda biraz daha benzedi seninkine. Ama hala
eksik bir şey var. Tarif defterine tekrardan bakıyorum ama atladığım herhangi bir şey yok. Tarif
defterinde olup uygulamadığım tek şey çizdiğin gülen yüz. Aynaya baktım. Mendebur suratımla
yapmaya çalışıyormuşum çorbayı. Belki gülümsersem seninkine benzer tadı. Yok Fatoş, olmuyor.
Gülemiyorum. Bunu da döktüm.

En iyisi yumurta kırayım.


( Mercimek Çorbası başlıklı yazı Necatin tarafından 19.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.