Yıllar önce Umut Feneri Yardım Derneğinde kadın kolları başkanlığı yapıyor ve gönüllü çalışıyordum. Birçok anılar biriktirdim. Bazılarını kaleme aldım ama temize çekip yayınlama fırsatım olmamıştı. Birkaç gün önce yıllar önce dernekte tanıdığım ve hiç unutmadığım hep acaba nerededir ne olmuştur diye düşüncelerimde yer verdiğim küçük bir kız çocuğunun hikayesini kaleme almaya çalıştım… 
                      HASRET
Bir ilkbahar günüydü, derneğe birkaç gün önce bir mektup bırakılmış ve yönetimde görüşülüp gidip yerinde inceleme kararı alınmıştı. Dernekten birkaç kişi birkaç koli gıda, giyim ve yatak odası mobilyası alıp onların köyüne doğru yola çıktık. Bahar mevsimine uygun ılık ve güneşli bir hava vardı. Etraf yemyeşil, renk renk çiçeklerle bezenmişti. Bu tabiat harikası manzara eşliğinde baya uzun bir yolculuktan sonra Veli dağı köyüne ulaştık. Muhtarı bulduk aradığımız kişiyi sorup onun eşliğinde mektup bırakan kişilere ulaştık. Ahşap eski bir evin önünde durduk. Bizleri köy halkından birkaç kişi karşıladı. Evin kapısını çaldık nereden geldiğimizi söyledik ve evi gezmeye başladık. İki odadan ibaretti, normal şartlarda yaşanılacak gibi bir yer değildi. Ne banyosu ne mutfağı ne de lavabosu vardı. Bu evde şimdiye kadar 9 nüfus barınmış, yedi kız çocuğu, anne ve baba.. Her şey kapkaranlık, üzücü ve sıkıcı gelmişti o an. Ta ki! Pırıl pırıl parlayan, ama göz bebeklerinden hüzün fışkıran, masmavi gözleri görene kadar. Kızımı kaybetmemden dolayı kız çocuklarına olan ilgimden dolayı sarışın mavi gözlü sevimli kıza odaklanmıştım. Boynu büküktü, merak ve utanmayla karışık babasının ellerinden sıkıca tutmuş yarı bedenini onun arkasına saklamış bizlere bakıyordu. Biz bir yandan babası ve ablasıyla konuşuyor bilgi alıyorduk. Evin annesi on gün önce karaciğer rahatsızlığından vefat etmişti. Yedi kız çocuğunun iki tanesi evlenmişti, diğerleri ve baba bu evde yaşamaya çalışıyorlardı. Evi gözlemlemeye başladım ve kış mevsimini düşündüm. O derme çatma ve duvarlarının çoğu yerinden ışık sızan evde kış nasıl geçmişti. Bizler kaloriferli evlerimizde bile bazı günlerde üşüyorduk. O an içim ürperdi ve titrediğimi hissettim. Allah’ım şükürler olsun verdiğin nimetlere diye dualar döküldü dilimden. Ne kadar nankör ve doyumsuz insanlar olduğumuzu düşündüm bir an içim burkuldu. Sonra bizi çekinerek izleyen o mavi gözlere yöneldim. Saçlarını okşadım sevgiyle, senin adın ne diye sordum? Hasret dedi sessizce, boynu bükük. Adı ile yaşadıkları ne kadar birbirine yakındı. Onun güzel, sıcacık bir eve en önemlisi de annesinin sevgisine, şefkatine ihtiyacı vardı. Annesine hasret kalmıştı. Onun elinden tutup gel seninle biraz konuşalım diye kenara çektim. Hasret çok güzel ismin var dedim. Güldü… Annen nerede? Diye sordum. Sustu. Tekrar sordum o zaman sana kim söyledi dedi bana. Ablan söyledi dedim. Sustu tekrar. Derin bir nefes alıp, annem mezarlıkta dedi. Uzun bir sessizliğin ardından Hasret onu özledin mi dedim. Evet dedi. Ben seni çok sevdim, kızım yok sen benim kızım olur musun dedim. Anında hayır diye karşı çıktı. Olmaz babamı bırakırsam o da annem gibi gider dedi ve babasının elini sıkıca kavradı. Çok üzülmüştüm sustum kaldım. Sonra Hasret benden ne istersin sana ne alayım diye sordum ortamı yumuşatmak adına. Hiçbir şey istemiyorum dedi. Israr ettim o zaman sizde kazak var mı bana kazak alın dedi.  Tamam, canım ben sana etek kazak, bluz ayakkabı her şey alacağım dedim.  Biraz da olsa mutlu olmuştu. Çocukluğun verdiği özenti ile tırnaklarını ve dudaklarını kırmızı kalemle boyamaya çalışmıştı.  
Orada işimiz bitmişti gerekli araştırmalar yapılmıştı derneğe gelmelerini ve mutlaka Hasretide getirmelerini söyleyip köyden ayrıldık. Dönüşte hepimiz suskunduk. Yapılacak çok şey vardı ama imkanlarımız kısıtlıydı. Bir kaç gün sonra Hasret ve babası derneğe geldiler. Çok sevindik, biraz sohbetten sonra yardım sandığımızda aramızda biriktirdiğimiz paraları alıp Hasretle çarşıya çıktık. Ona bir sürü kıyafet, ayakkabı, çanta tokalar ve tabi ki oyuncak makyaj malzemesi aldık. Ama onun gözleri hep büyüklere olacak kıyafetlerdeydi. Bu ablama göre, bu Aslıya göre diyor kendinden önce ablalarını düşünüyordu. Yaşadığı acı sanırım onu vaktinden önce büyütmüş, sorumluluk sahibi yapmıştı. Belki de annesinin yokluğu onu zamanı gelmeden abla yapmıştı. Derneğe döndük onu bir güzel giydirdik, fotoğraf çekildik. Çok mutlu olmuştu belki ama gözlerindeki hüznünü yok edememiştik.  Bizler gelecekte onlar için neler yapabileceğimiz düşüncesine dalmışken, Hasreti ve babasını köylerine uğurlamıştık.
        İnşallah Hasret be ailesi için güzel şeyler yapabilir ve onun o hüzünlü  maviş gözlerini mutlulukla parlatabiliriz.
        En büyük arzum hüzünlü çocuk gözlerin aramızda az olması ve en önemlisi de tüm çocukların anne babasıyla mutlu mesut bir arada yaşaması. Mutlu ailelerde yaşayan çocukların, ülkemize, insanlığımıza yararlı birer birey olarak yetişmesi. İnşallah tüm çocuklar mutlu olur ve hep gülerler, onların gülmesi dünyamızı aydınlatır ve ısıtır dileklerimle..

( Hasret başlıklı yazı SakineBAHADIR tarafından 11.04.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.