Öz
Bildiğiniz gibi, geriye baktığınızda
sizi en nihayetinde nedamet içinde bırakan şey: Kendi kararlarınızdır. Bu
makalemin amacı: Niyetinizin, maksadınızın kalkıştığınız işin (hayatın) sonucuna
ne büyüklükte bir etki yarattığını anlatmaktır.
Giriş
Şimdi sizden yaşantınızın arkanızda
bıraktığınız kısımlarındaki “keşke şöyle yapsaydım” şeklinde müphem bir acı ve
nedamet içinde kıvrandıran anılarınıza bakmanızı istiyorum. Evet, lütfen şu
anda bu yazıyı okumanıza aracılık eden aleti bir kenara bırakıp çok zor olsa da
birkaç dakika için bir hülya kadar müphem ama bir kâbus kadar ürkütücü ve
korkunç olan nedametlerinizi, temaşa masanızın üstüne koyun ve okuyun.
Ne gördünüz? Belki de gördüğünüz şeyin
belirsizliği sizin bir dakika bile düşünememiş olmanıza sebebiyet verdi. Belki
de dakikalardır düşünüyorsunuz, ne oldu neden oldu diye. İşin bu kadar
teferruatî evsafı hakkında söz söylemekten kaçınsam da; kabul edelim ki her ne
kadar mukavim daha doğrusu esnek bir zihne, bir bünyeye sahip olursak olalım,
pişmanlık yine de tadı çok acı bir deneyimdir.
Peki, iyi tamam da, geriye bakıp pişmanlık
duymayacağımız, tatmin edici bir hayat yaşamış olmak için ne yapabiliriz.
Bir sorunu çözmek için öncelikle o
sorunun içinde bulunduğu sistemin fizyolojisini (normalde nasıl çalıştığını)
parça parça addetmek gerekir.
Öncelikle soruna bakalım: Yanlış
kararlar vermemiz. Karar bir sonuçtur, o zaman bu sonucun amillerine
(etkenlerine) parça parça bakalım.
Karar vermemiz için ilk olarak elimize
bir fırsatın geçmesi lâzım. Bu fırsatı değerlendirmek için üç tane kıstas
ölçütü taban alırız: Bu eylemi gerçekleştirmenin gerekliliği, bu gereklilik ile
eylem için harcanacak çaba arasındaki ilişkinin verimli bir simetri ya da saçma
derecede uygulanamaz bir asimetriye sahip oluşu ve en önemlisi bu eylemin
ilgili niyetimizle kesişip kesişmediği. Eğer ki bütün bu ölçütler olumlu yönde
cevaz alırsa, bu cevazı veren kişi ya da grup bir eylemde bulunur. Eğer ki
cevaz yerine ret aldıysa bu reddi veren kişi ya da grup eyleme geçmez. Bu
işleyişi anlatmak için daha basit bir sisteme aynı örüntüyü uygulayalım. Bir
futbol oyununda bir oyuncunun topu rakip takımın kalesinden içeriye sokma
isteğinin (motivasyonunun) arkasındaki örüntüye bakalım: Futbolcunun
gözlüklerini takıp, ona bir eşduyum (duygudaşlık, empati) tekniğini kullanalım
ve az önceki kıstas ölçütleri taban alalım. Bizim niyetimiz: Oyunu kazanmak.
Topu kaleye sokmanın gerekliliği (bize getirisi): oyunu kazanmak. Bu getiriyle
bu getiri için harcanacak çaba arasındaki ilişki: oyunu kazanmak için doksan
dakika boyunca uğraşmak mantıklı mı?
Az önce okuduğunuz metni gelin bir de
birlikte inceleyelim.
İlk olarak niyetimizle söz konusu olan eylemin
bize getirisi arasında bir kesişme olup olmadığını kontrol edelim. Niyetimiz ve
topun kaleye girmesi aynı amaca aracılık ediyor: Oyunu kazanmak. Peki ya üçüncü
ölçütümüz ne olacak? İşte insanların genelde eğer ki tabiri caizse baltayı taşa
vurdukları kısım burasıdır. Genelde insanlar ilk iki ölçütün kesişip
kesişmemesi arasında bir olumsuzluk yaşamazlar. Asıl sorun 3. Ölçüttedir: Bu iş
için harcayacağınız yatırım (soyut anlamda). Bu ölçüt, sizin hayattaki
başarınızı belirler. Bir alandaki başarınız o işe (daha doğrusu o işin size
getirilerine) duyduğunuz aşka ve o aşkın gücüyle harcayacağınız çaba arasındaki
ilişkiye bağlıdır. Bu aşk sizin niyetiniz ve o eylemin sizin niyetinize ne
kadar hizmet ettiğiyle alâkalıdır.
Peki, hayatımızı daha doğru yaşamak için
en temelde ne yapmalıyız?
Çözüm
Burada size çok güzel bir yöntem sunmak
istiyorum: Boru Metodolojisi. Düşünce arayışım için bulduğum en ideal fikir
budur. Bir boru düşünün. Bu boru sizin soyut yansımanız. Bu borunun içinden su
geçiyor. Bu su sizin emeğiniz. Su, borunun sonundan getiri olarak çıkıyor.
Borunun içinde ise 3 tane kapı var.
İlk kapı: İnanç Kapısı
Öncelikle, yapacağınız işin Dünya’ya çok
büyük getirilerinin olduğuna ve olacağına inanmalısınız. İnancınız sizin en
temel ve umumi kapınızdır. Sonra bu işi başarmak için bir diğer kapıda
sularımızın tıkanmamasını sağlamamız lâzım.
İkinci kapı: Niyet Kapısı
Bu kapı bizim en kritik noktamızdır. Bir
sonuca varmaya ne kadar niyetliyseniz o kadar açılacak olan bu kapı eğer hiçbir
niyetiniz yoksa içeriye bir damla su almayacak.
Evet, bu işi yapmanın ehemmiyetine gayet
inançlısınız. Ama sıra niyetinizin ne kadar mukavemet sahibi olduğuna geldi.
Bir işin sizin niyetinize (amacınıza) ne denli hizmet ettiğini düşünüyorsanız,
bu kapıda o denli açılacaktır.
Üçüncü Kapı: Harcanacak Enerji (Çaba, Eylem Ya da
Zaman)
Bu kapı diğer iki kapının ne kadar
açık olduğuna göre kendisini yumuşatabilir ya da sertleşiverir. Eğer diğer iki
kapımız kapalıysa bir çelik gibi sapasağlam duran bu kritik kapı; diğer
kapıların kendilerini son noktalarına kadar aramaları durumunda bir kâğıt
parçası gibi, gelen tazyikli suyun haşmetli adımları arasında paramparça olur
ve bizim istediğimiz gibi tıkır tıkır çalışan bir sistemin ne kadar iyi
çalıştığını bize söyleyebilecek olan nihai noktadır.
Sonuç
Eğer ki bu hayatın size
lütfedilmesinde bir amaç olduğuna inanıyor ve bu amacı gerçekleştirmenin uğruna
hayatınızı adamak yolunda niyetliyseniz, sizi engelleyecek hiçbir şey yoktur.
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar
gibi çalışmak lâzım.
Necip Fazıl Kısakürek