Bu Bir İç Döküş Desem Hiç Değil!
Ben suskun olmasam da, dünya suskun benim konuşmamı kimler duyacak, anlatmanın heyecanı kanatlarını çırparken, bir anda kanatsız kalmak nedir anlıyorum! Her şey herkes yabancı, yoksa ben mi yabancıyım? Düşünüyorum! Çözemiyor! Çırpınıyorum! Kanatsız kalışımla! Her şeyimizi elimizde alanların çabasının sonuçsuz kalması ve tekrarında buna cüret ederek her defasında yenilmesi umudumu Rabbimden hiç eksik etmiyor şükür…
Ey gerçek, sadece seninle konuşmak
istiyorum lakin yol uzun hemen gelmezsin biliyorum lakin hemen gelmeni
istiyorum… Her şey karışık ve bulanık… Sağduyu ve gerçek anında gelmesini
istesemde dudağımdaki somurtkan ifadeyi yok etmesini, bu şaşkınlığı
bilinmezliğin nedenini anlatmasını çok ama çok istiyorum! Dokunulması gerekirken
dokunulmamasının, dokunmayı ezip çiğneyen çiğneten nedir öğrenmek istiyorum…
Bazıları için bu olumsuzluklar
mutluluk kaynağı olsa da toplum için insanlık için mutluluk kaynağı
olmadığından eminim, adım gibi! Zıtlıklar karşılığıyla bulunması zıt olanın
yeryüzünde karşılığıyla değiştirilmesi gerekir, kötü-iyi- fena-iyi-
yanlış-doğru anlamsızlık-anlam… Söylenecek en ufak bir sözle anlamsızlık anlam
kazanacakken susturan nedir? Susturan bir hayalet mi? Bizi çırpınmanın içine
atarken! Çaba neden çabasızlıkla yer değiştirir çözemiyorum! Sakinlik neden
taşkınlıkla bir anda yer değiştirir, kim neden bundan bir kazanç olduğunu
düşünür? Bir iç döküş desem hiç değil!
Aynı dünyadayız sürgün eden yok
seni sen sürgünlüğü seçmişken, kendine fikrini özgürlüğünü satarak seni sürgün
uçurumlara atanlara kızmanız gerekirken, masumlardan ne istiyorsunuz? Karşılığı
olmayan duyguları taşırken, nasıl duygu yüklü olabilirsin ki?
Bu dünyada merhametsizliğin sınavı
yapılmıyor ki, sizler bu kadar merhametsiz olmayı seçerek sizleri ve insanları
tatlı yaşamaktan mahrum bırakmayı seçiyorsunuz? Buna bir cevap verecek
merhametsizi bulmak çok zor, çünkü o hale merhametsizliğini zirveye Everest’in
zirvesine çıkarmakla meşgul vesselam, selamlarımla.
Mehmet Aluç