Düşlerin tarhındayım asi rüzgârım ve
Aşiyan yollarında aşikâr beklemedeyim.
İçimin idaresidir sözcüklerim.
Ah, yanık mektuplarım da yok ki
kendime postalayayım ve ütüsüz sözcüklerimden diktiğim yüzlerce cümle, asil
olmanın neresi kötü hem hele ki insan asiyse içten içe.
Fermuarını çektim ağzımın konuşmaya
başladığım ilk gün:
Önce anne dedim sonra baba ama en
başta içimden geçen elbet Allah’tı içimde saklı hep de şiar edindiğim…
Sana sesleniyorum her kimsen.
Sana sadece sana, adı olmayan kadın
ya da adam.
Renklerim mahcup bu gün.
Rengim illa ki açık pembe.
Ve sakil düşlerim sefil yüreğim aşılı
kolumda saklı bir dövme gibi içimden geçenleri sayfaya dizdiğim sonra bir
köşede unuttuğum tıpkı unutulduğum gibi…
Ah, hele ki eşrafım.
Tanımadığım kadınlar ve adamlar bazen
nemalandığım alaylar oysaki ben nokta kadarım hep de içimde saklı içinden
geçeni kaleme alan bir şiirim aslında yazdıklarım ne ki şiir gibi yaşamışken
ömrü gün ve gece…
Gönlüm suskun…
Hey, sen, duyuyor musun beni ve
içinden geçenleri okuyorum da her yüzüne baktığımda en çok canım yanıp da göğe
asılı kaldığımda ve işte Rabbimle baş başayım bir ömür bir Allah’ın kuluna
inandıramadığım bir de durduk yere suçlanıp zan altında kalınca insan…
Bilen biri var: ya, sen?
Benden öte kaç ben var içimde: sence?
Hüznümle barıştım artık hala da
kavgalı içimdeki yetimle.
Yetindiğim neyse yetemediğim bir
kabir dolusu insan ve azap ve ufkumda kâh gölgeler kâh bulutlar oysaki gölge
etmeyin, dememiş miydim ben size?
Durduk yere severim hem kendimi
bildim bileli şimdilerde kendimi de terk ettim ve ulaştım nihayetinde acının
zirvesine.
Aşık oldum mu…
Lakin bildiğin aşk değil bu: aşikâr
aşka âşık bir kabir azabıyım ben.
Terennümler saklı iken cihanda bazı
insan dünden niyeti bozmuş ve kolay değil inan ki: insanları uzaktan sevmek bir
de aşka düştün mü…
Hüznüme sirayet eden binlerce cümle
kurabilirim sonra da kurduğum tüm cümleleri tek vuruşla yıkarım.
Kolay yıkılmam da hem lakin aradaki
köprüleri yaktım mı ömrümden ömür gider.
Hayatın hicvi ve sen ve sizler.
Yüreğin hürriyeti ve gizem tekelinde
değil evrenin.
Kolluk güçleri gibi peşine düştüğüm
namus ve dürüstlük ve işte sitem yüklü insanlar…
Ah, öyle ya: herkes nasıl da beyaz ve
naif ve temkinli ve asil.
Bense hem asiyim hem asil bir rüzgâr
ve kırıp döktüğüm sadece içimde üstüne üstük bir de kırıldım mı kolaysa gel
topla kendini ve saymaya başla ta baştan…
Efsunludur benim ruhum ve asi mizacım
ve suskunluğumla saklandığım mahzenden hali hazırda firar edemesem de kalemdir artık
beni koruyan ve boynum asla bükük değil hem ezelden beri Rabbimdir beni
koruyan.
Bir ağaç kovuğu ise saklandığım.
Bir rivayet ise varlığım.
Bir ihanet ise yazdıklarım elbet
kendime.
Sicile işlenen bunca yazı ve şiir ne
ki hele ki yazamadığım kaderimse…
Bu yüzden her gün düşüyorum boş
sayfaya ve düşlüyorum saniyeler boyunca sonra da infilak ediyor sözcüklerim ve
adını sanını bilmediğim insanlara uzatıyorum elimi elbet bir de altın tepside
sunuyorum yüreğimi.
Seni sevebilirim daha doğrusu seviyorum
da.
Şüphe de duyarım ama kendimden.
Sinemde acı ya da açısı olmayan bir
üçgen.
Ve işte kalemdir duygularımın
hipotenüsü yoksa milyon kere kırılmıştı kalem tıpkı kırgın yüreğimde uçuşan
sözcüklerle hemhal yazmaya ve sevmeye doyamadığım bir evrende hala yaşıyor
olabilmem bir mucize iken.
Efkârım dinmez asla.
Aşkım da sönmez ve kime değil aşka âşık
olmaktır benim öznem ve özlemim de kendime en çok da rayici olmayan bir ömrün
repliği iken şiirler dizdiğim dizelerde diz dize yaşadığım sayısız şarkı ve
gizin da ön sözü iken içimden geçenler ve dışa yansıttığım.
Maviden gömleğim.
Azıcık yeşile çalar gözlerim ve
aralıksız yaşarır da ben de yaşarım işte kendimce ve nezdinde insanların neye
denk düştüğümü az çok tahmin ederken…
Tekilden çoğula yürüyemedim.
Birden başlayıp iki haneye
eremediğim.
Mum gibi erisem de sönmediğim.
Sevip de söyleyemediğim.
Bu yüzden her yazdığım bir
itirafnamedir aşkın katlarında yeşeren sözcüklerden topladığım duygularla
binlerce şiir hissettiğim tek bir gözde aşikâr ışıldayan güneşi topladığım ve
işte gecelerde yaşadığım günlerse torbaya girdi mi bense şüheda mazimde saklı
bir rivayeti gün ışığına çıkarırken…