Hangi düş’ün albenisidir hayat ve hangi gücün tükendiğine dair ihbarıdır yelkenleri indiren…

Rediflerin gülüştüğü.

Kafiyelerin kesiştiği.

İmgelerin hıçkırdığı.

Yalnızlık ise bir vefalıymış gibi korkuturken insanları.

Hüzün katsayıma bir dokun, Ayten hani teneffüs ettiğin o okul havasında arka bahçenin zengin atmosferine ser yüreğine…

Okul yolundayım, Ayten ve tavaf ediyorum ömrü aslında sayılıdır benim mutluluğum ve saydamdır yüreğim.

Çalı çırpı topluyoruz bahçede ve az sonra kocaman bir ateş yakacağız ve toplanacağız başına.

Filmlerde kaldı mutluluk çocukluk da ve çocuk yüreklerimizle neler dilemiştik neler ve işte tefe konduk sonunda.

Hatırlar mısın, Ayten, sensizliğin beni nasıl da korkuttuğunu hele ki okulun ilk günü nasıl da heyecanla beklerdik okul kapısında ve Murtaza Amca bile elleriyle çay demlerdi ne de olsa kantinde çay satılmazdı ama biz sevmek için çaya bile gerek duymadık.

Hangi resimdesin şimdi?

Hangi tebessümümdür gözlerinde saklı?

Çocuk olmanın gücü müydü yoksa birbirimize el verdiğimiz?

Her yaz bitiminde ve sonbahardı bizi bir araya getiren ve solan çiçeklerden alıp da elimize saçımıza taktığımız.

Gözümün rengi ve ayak numaram nasıl da önemliydi ve saçlarıma taktığım renk renk tokalar elbet ihbar ederdi yan sınıftaki çocuk her güldüğümüzde.

Gülmek yasaktı ama bizlerdir yasak savan.

Çok sevmek iyi gelmezdi herkese elbet bizden başka.

Kimliğimizdi öğrenci ve atar damarımız sevgi ve künyemiz arkadaşlık ve Ayten, seni ilk gördüğümde dedim ben:

‘’İşte kendimden çok seveceğim arkadaşım.’’

Gerek de yoktu hem kendimi çok sevmeme çünkü haddinden fazla severdin sen beni ben de seni.

Mimoza bahçelerine benzerdi yüreklerimiz sonra sen sarılık geçirdin ve sarıdan nefret ettim ben çünkü sararan yüzünle ne de korkutmuştun sen beni.

Böyleydi işte arkadaşlık ve su doku oynar gibi en çok da sır küpü hangimiz isek nasıl da açık verirdik ve bile bile açardık birbirimize içimizi.

İçlendiğim günler dünde kalmış olsa keşke.

Dışlanmaksa ne mümkün?

Ne de olsa içimiz dışımız birdi bizim ve asla korkmadık sevmekten ama korktuk ayrı düşmekten lakin biz hep birdik ve diktik.

Rüzgâr bu kadar sert esmezdi o zamanlar.

Bizler de bıçkın ya da hırçın hiç değildik sadece hürmet ederdik hayata ve korkmadan yaşardık içimizdeki sevgiyi yaşatırdık da.

Sevgime nasıl ki kefildim.

Şimdi kırıklarını aldırdım da dünün ve kırılgan olmaktan vazgeçmesem de kırıcı değilim asla lakin hiç akla gelir miydi bunca zaman sonra bana sırtını döneceğin?

Bir rivayet değildi hem arkadaşlık.

Ama rezil bir şeydi ansızın sonlanan o birlik duygusu.

Bir renkse hayat kayboldum ben.

Bir notaysa sevgi gam doluyum.

Ellerimde saklı mutluluğu beşi bir yerde bildim ve sadece diktim ben yeri göğü sevgiyle.

Söküklerim ise dik dik bitmiyor.

Dik başlı olduğum kadar da yumuşaktır yüreğim ve ses tonum ve korkuların dilinden herkes kolay kolay anlamıyor da belki de bu yüzden artık korkmaktan korkar oldum ve insanları korka korka severken şimdilerde sezdirmeden seviyorum kimse içimden gelen coşkuyu da sezdirmiyorum.

Sabıka kaydımda ne çok kırık.

Altı üstü bir insanım işte ve kırkladığım acılardan derliyorum ben şiirlerimi ve şiirle olan tanışıklığımın üzerinden çok zaman geçmemiş olsa bile biliyorum ki; ben zaten hayatı şiir gibi yaşamışım…

Yolda gördüğüm karıncayı ezmemek adına.

Elimde kocaman bir demet çiçekle koşa koşa giderken kimse rastladığım o çiçekten ikram etmek…

En çok da tanımadığım insanlara verdiğim selam ve ettiğim bir çift kelamla adım çıksa da deliye ben veli olma yolundayım yoksa tamamen kaybolup gideceğim ve verdiğim bunca kayıptan sonra bil ki kendimi bulmak hiç de kolay olmadı ve ara ara elimden kaçsa da ipin ucu zar zor yakalıyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum hayata ve illa ki birilerinin de yakasına yapışıyorum.

Refüze edildiğim tarafınca Ayten.

Ne şiirsin sen ne hikâye çünkü sen her şeydin ve ansızın yokluğa karıştın ki yok olmamak adına yokluğuna razı geldim.

Var olmak adına ise seni ne çok sevmiştim.

Demek ki yokluk da varlık da izafi ve ben hala aynıyım budur belki de bizi birbirimizden koparan çünkü senin değişmen değildi temenni ettiğim sadece değişmeden devam etmek yola ama buraya kadarmış işte ve ben değişmemek adına yeni acılar tadıyorum ve yeniden sayısız insan tarafından inciniyorum ama kopmuyor da inceldiği yerden çünkü sabırla ve inançla dikip de dikiyorum o inceldiği yerden sevgiyle sarmalıyorum hayatı ve insanları ve kalın bir iple de tutunuyorum gök kubbeye en azından birileri saklamalı özünü ve sözünü elbet inanılmaz yara alsam da ben buyum, Ayten üstelik sensin de beni ilk günden beri en iyi bilen.

Bilinmezliğin raconu ise özlem duyduğum bilindik tüm duygularımdan kendime zaten bir hırka diktim ve ceplerini sözcüklerle ve sevgiyle doldurdum ve geçtiğim yerlere serpiyorum cebimdekileri yoksa ben çoktan yok olmuştum.

 

 


( Hatırlar Mısın Ayten... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.