‘’Bir şeyler yazmalıyım
Bir şeyler yazmalıyım yüzde yüz
yalansız
Bir şeyler yazmalıyım
Hiçbir şeyi önceden düşünmeden…’’(N.
Hikmet)
Düşsel bir metinde saklı olabilirim
belki de hafızamı yitirmemin ertesidir içine düştüğüm bu ulvi aşk.
Neşri yalnızlığın.
Mezhebi ölümün…
Melankoli yüklü günlerin de yüzü suyu
hürmetine.
Temenni ettiğim ne ise az sonra düşer
posta kutuma: ya, şairin şifresidir soluyan öfkesini burnundan ya da…
Ya da yâd edilesi dünün mefkûresinde
saklı bir esintidir.
Burnumu çekiyorum.
Eteklerimi çekiştiriyorum.
Ah, şair, ben senden neler çekiyorum
ve işte yine vurdum dibe ve elimde hiçlik ruhumda içlik varlığımda ise yokluk
saklı.
Soytarı dünün sefasını süremediğim.
Mahrem düşlerin de ç/engeline
takıldığım.
Bin bir dereden su taşıyor kuşlar belki
de kuşluk vaktinde uykuya dalıyor her biri ve geceyi sabaha döndürdüğüm
gözlerimi de ufka diktiğim bir öğretidir yazılmaya aday her şiir.
Şair kimliğimden önce sevdim seni ve
meddücezri iklimin elbet melankolisi ömrün ve sefer tasında saklıdır uyruğum ve
uyak olduğum da değil asla bir kehanet.
Ah, şair, sensizlikle sarılıyım.
Ah, şair, yazdıklarına deliyim.
Ah, şair, aslında ben senim.
Sessizlikse hükmeden teneşir paklar
cehaleti ve yüz görümü şiirlerden örerim ben adeta kaderi.
Bir muhbir imgesin sen.
Tenimde gezinen tembel bir karınca ve
pembeden yüzüm elbet mavinin şifresidir gözümü her açtığımda içine düştüğüm bu
rüya belki de düşkündür mizacım belki de dökülen eteklerimden aslında başımda
taşırım ben seni ve şiirleri.
Ruhumdaki takoz ve zihnime inen
balyoz artık neyin mücadelesini veriyorsam seyrüseferindeyim ömrün elbet
uyaktır benim kalemim elbet uludur Rabbim elbet ulemasıyım düşlerin elbet
yalnızlığın da sağdıcı yoksa nasıl yazardım bunca şiiri?
Bir vakit düştüm yola ve içimde
saklıydı altına imzamı attığım o akit elbet şiarıydı hayallerin ve umudun
pekiştireni ihtiva ettiği kadar hazanla yüklü bir martaval.
Peşinen karar verdiğim bazense es
geçtiğim ve içimdeki radara takılı duygularım elbet şiarı ömrün elbet edası
yüreğin elbet enkaza dönüştüğüm nihayetinde şafağım atar da infilak eder
sözcüklerim bense imha etmek adına aklımdaki izdihamı yürekten yazar ve severim
ve emsalsiz düşlerimi sonlandırırım bunca yalnızlığın da kat izi iken
sözcüklerim.
Çaresizliktir illa ki par veren.
Bense bir idam mahkûmu gibi beklerim
nihayetinde pimini çekerim kalemin ve işte her şair gibi ben de kalemimden
asılırım koyun gibi yaşamadığım ömrün da süt kuzusu iken sevginin ve sağanağın
verdiği huzurla meylederim yarınlara bildiğimse mealidir dünün elbet anda saklı
bir hüviyet ve o devasa ayraç hükmeden ne de olsa sandukamda saklıdır
sözcüklerim ve peyderpey sevdiğim ne ki peşinen kendimi adamışken sevgiye ve
evrene…