Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2.07.2021
Okunma Sayısı : 3327
Yorum Sayısı : 5




KÜRT İDRİS.( İDRİS ÖZBİR)

1937  Kars doğumludur. 6 yaşındayken babasını kaybetmiş dedesi tarafından büyütülmüştür. 1950 li yılların başlarında dedesiyle İstanbul’a gelerek burada akrabalarının yanında yaşadı. Bu yıllarda tek kelime bile Türkçe bilmediği için Kürt lakabıyla anıldı.

1954 de Aksaray’da esnaf lokantalarından birinde komi olarak çalışmaya başladı. Bu yıllarda bir arkadaşını bıçaklayarak öldürdü ve önce Sultanahmet  peşinden de Bursa ceza evinde yattı. Hapishanede iki çocuk istismarcısını öldürdü. Böylece adını kabadayılar dünyasında duyurmaya başladı.

1958 de İmralı Ceza evine transfer edildi. 1962 yılında tahliye edildikten sonra artık Beyoğlu’nun arka sokaklarını kendine mesken edindi.

Beyoğlu’nda ufak tefek kumar oynatmaya başladı ama bir başka baba olan Nurettin Onay bu işten rahatsız oldu. Sonuçta Kürt İdris Nurettin Onay’ı öldürdü ve 3 yıl hapis yattıktan sonra 1965 de çıkan aftan yararlanarak dışarı çıktı. Böylece yeraltı dünyasının daha da dikkatini çekmeye başladı. Daha sonra kaçak sigara ve elektronik işlerinde adı geçmeye başladı. Hemen peşinden ‘’ gecekonducular ‘’ adı verilen çetelerle arsa işlerine girdi. Hazine arazilerini parselleyip parselleyip sattı. Böylece hazine arazilerine gecekondular yapan insanlar tarafından adı ‘’ Fakir ve gariban Babası’’ na çıktı. Bu işler sürerken öldürülen pek çok insanın katlinde adı geçti.

Dündar Kılıçla ortak ‘’ Şöhretler Kulübü adı verilen bir mekan kurdular. En yakın dostu oldu Dündar Kılıç.  

II. Babalar Operasyonunda Sıkı Yönetim Komutanlığınca pek çok suçtan tutuklandı ama 1984 de tahliye edildi.

1990 dan sonra Uluslar arası civa oksit kaçakçılığı işine bulaştı. Ancak hem Türk Ceza kanunlarında böyle bir suç olmadığından hem de suçu ispatlanamadığından herhangi bir ceza almadı.

1995 de İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanların talimatıyla göz altına alındı.

8 ay kadar Tekirdağ F tipi ceza evinde yattı.

10 Nisan 2001 de suçsuz olduğu kabullenildi ve hapisten çıkarıldı. Ancak Karaciğer Kanseri olmuştu.

Hapisten çıktıktan sonra 7 ay kadar Karaciğer kanseri  ve yetmezliği tedavisi gördü.

2002 yılında Sarıyer’deki evinde öldü ve sanat  politika  iş dünyası ve yer altı dünyasın pek çok simasının katıldığı ya da çelenk gönderdiği muhteşem bir cenaze töreni sonrasında Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.

Oğullarından Ali Özbir 2010 yılında ünlü Sunucu Esra Erol ile evlendi. Kızı Şafak Özbir ise ünlü oyuncu Mesut Akusta ile evlendi.


Hayatı hakkında çok az şey bilinen İdris Özbir, ölümünden önce gazeteci Yüksel Şengül'le yaptığı bir röportajda hem kendisi hem de yeraltı dünyasıyla ilgili ilginç bilgilere yer vermişti. Gazeteci Şengül'ün "Yeraltı dünyasında sizi etkileyen bir olay oldu mu?" sorusuna Özbir, "Bülent Ersoy yiğittir. Eski zamanlarda Başkent Gazinosu'nda eğleniyoruz, yanımda iki profesör, üç milletvekili vardı. Polis mekana baskın yaptı. Bülent Ersoy yanıma gelip; 'Silahınız varsa verin saklayayım' dedi. Çok duygulandım, meftun oldum ona. 'Olsa da sana vermem' deyip teşekkür ettim" yanıtını vermişti.

Resmi kayıtlarda belirtilen başlıca suçları şunlardır:

- Suç örgütü yöneticiliği yapmak

- Silahla tehdit

- Çek-senet işleri

- Gasp

- Ufak çaplı silah kaçakçılığı

- Arazi mafyacılığı


Gazetecilere verdiği bir demeçte ‘’Mustafa Kemal’e  İsmet Paşa’ya  ve Kenan Evren’e Baba diyen bu millet bana da baba dedi sağolsunlar.’’ Demiştir.

İNCİ BABA—MEHMET NABİ İNCİLER

1938 de Mardin’in Derik İlçesinde doğmuş olmakla birlikte çok ailesi o küçük yaşlarındayken Şanlıurfa’ya yerleştiği için hep Urfalı olarak bilindi. Annesi Kürt  babası Arap’tı.

Çocukluğunda Urfa sokaklarında simit ve gazoz sattı. Kendi ifadesine göre 12 yaşına kadar ayakları bir ayakkabı görmemişti. O derece yoksuldular.

Sonrasında bu yoksul genç nasıl oldu bilinmez birden bire inşaat sektöründe parlamaya başladı.

1968 yılında Adana’da bir avukatı vurdu ve kısa bir hapis hayatından sonra çıktı. Bu olay onu artık ünlü bir kabadayı yapmıştı ama resmiyetteki işi müteahhitlikti.

Zamanla devlet görevlileriyle yakın ilişkiler kurdu ve artık kamu ihaleleri %10 luk bir komisyon karşılığında İnci Baba tarafından dağıtılır oldu.

Oldukça korkusuz ve pervasız bir adamdı. Hatta İmar ve İskan Bakanlığından alacağı bir alacağının gecikmesi üzerine bakanlığı bastı.

Babalık sanatının pîri Al Capone’un Şikagodaki mezarına gidip çelenk bıraktı ve ruhuna Fatiha okudu.

Türk Mafyası’nın en farklı önderiydi İnci Baba, nüfusa kayıtlı ismi ile Mehmet Nabi İnciler… Kısmen anlattığı anılarını tamamlasa, müthiş bir dizi senaryosu çıkabilirdi. Discovery Channel, National Geographic gibi belgesel kanallarında Türk Mafyası ile ilgili bir yapımda adından ve yaptıklarından bahsedilmişti.

Zamanının fırtına dizisi Dallas’ın hayranıydı. Aynı zamanda çok hayvansever biriydi. Evinde beslediği iki leopar yavrusuna Dallas Dizisi karakterleri olan Cayar ve Sue Ellen’in adını verdi.

Özel olarak yaptırdığı altından mermi koleksiyonu vardı. Her merminin üzerinde vurduğu ya da vurdurduğu kişilerin adı yazıyordu ve bu mermileri evine gelen herkese gururla gösteriyordu ( Hem güç gösterisi hem göz dağı amaçlı tabii ki.)

1979 Yılında adı ünlü sinema sanatçısı Filiz Akın ile anılmaya başlanınca Filiz Akın ‘’ Dünyada erkek olarak bir o kalsa yine de dönüp bakmam’’ dedi. İşte bu olaydan çok kısa süre sonra Filiz Akın Eylül 1979 da assolist olarak sahne aldığı İzmir Fuarı gazinosundan çıkıp kaldığı Efes Oteline girerken bir saldırgan tarafından ayağından bıçaklandı. Ama tabii ki İnci Baba’nın bu olayla ilgisi yoktu.(!) Yine de kısa bir süre hapis yattı.

Kaderin garip cilvesine bakın ki 1979 da bir baba tarafından bıçaklattırılan Filiz Akın da 1994 de Mit Müsteşarı Sünmez Köksal ile evlendi.

İnci Baba  babalar dünyasında Dündar Kılıç ve Kürt İdris’le çok güzel bir dostluk kurduğu gibi  hapis yıllarında Alparslan Türkeş’le Yılmaz Güney’le Yaşar Kemal ile ve daha pek çok tanınmış simayla çok yakın dost olmuştu. Onu hapiste tanıyan Alparslan Türkeş ‘’ Hiç de fena adam değilmiş’’ Derken İnci Baba da Alparslan Türkeş’e hiç bir zaman saygıda kusur etmedi. Ama Süleyman Demirel ile dostluğu bambaşkaydı. Öyle ki Demirel cumhurbaşkanı seçildiğinde, Güniz Sokak’taki evinden Çankaya’ya uğurlama törenini organize etmişti. Kurbanlar kestirmiş, dualar edilmesini sağlamıştı. Demirel de eski dostunu onore etmiş, Köşk’teki ilk resepsiyona katılmasında sakınca görmemişti.

Demirel’in yasaklı olduğu günlerde . Hürriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Kurthan Fişek’in de şahit olduğu bir olayda, Demirel’i Güniz Sokak’taki evinin telefonundan aramış, gelip çayını içmek için izin istemişti. İki tarafın da telefonlarının dinlendiği muhakkaktı. İnci Baba şöyle konuşmuştu: ‘Babam benim, öbür tarafta, sırat köprüsünde görevliyim. Merak etme, sana bunu yapanların hesabını ilk ben soracağım… Çayını içmeye gelebilir miyim?’  Demirel’in ‘’ Buyur’’ demesi üzerine de bu ziyaret gerçekleşmişti.

Evet 1980 sonrasında İnci Baba’yı fazla sıkıştırdılar. Hatta papa suikastı ile ilişkilendirdiler ama o ‘’ Papa müteahhit mi ki onu öldürmeye kalkayım. Benim ne işim olur Papa ile ‘’ demişti. Onun papa suikastı ile ilişkilendirilmesinin sebebi ise Mehmet Ali Ağca’nın bir ifadesinde ‘’ İnci baba’dan bile haraç aldım’’ Demesiydi ve bu ifade İnci baba’yı çok kızdırmış ‘’ O benden haraç alacak adam mı? Sıkıyorsa gelsin de alsın bakalım.’’ Demişti.

1987 genel seçimlerinde Şanlıurfa’dan  Bağımsız Millet vekili adayı oldu ama kazanamadı. Tüm milletvekillikleri ANAP kazanmıştı. İnci baba o kızgınlıkla başbakan Turgut Özal’a küfretti ve hakkında dava açıldı.

4 Aralık 1993 de yeğeni Faruk Kasapoğlu ile yakın korumalığını yapan Yakup Yaşar Güven arasında yaşanan bir tartışmayı durdurmak için aralarına girdiği anda Yakup Yaşar Güven silahını ateşlemiş ve araya giren İnci Babayı kasığından vurmuştu.

İnci Baba tüm müdahalelere rağmen kan kaybından öldü. Yakup Yaşar Güven ise tutuklandı hapse atıldı ve hapi hayatının daha ilk haftasında hapishanede öldürüldü.

İnci Baba öldükten sonra vasiyeti gereği Urfa’daki Mahmut Nedim Konağı bahçesinde gömülmek istendi. Ancak konak her ne kadar İnci Babanın mülkiyetinde görünse de tarihi eserdi ve bu tarihi esere gömülmek için bakanlar Kurulu kararı gerekiyordu.  Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu kararın bakanlar kurulundan çıkması için bayağı uğraştı. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’yi sıkıştırdı ama bakanlar kurulu böyle bir karar çıkartmadı.

Cenazesine katılanlara dağıtılan yaka kartlarında ‘’ Türkiye Sevdalısı—Hepimizin babası—Ölmedin- İzindeyiz’’ yazıyordu.

Oldukça esprili bir adam olan İnci Baba’nın bir röportajda sorulan ‘’Nasıl Baba Oldunuz?’’ Sorusuna verdiği cevapla noktalayalm bu bölümü de..

TEMPO DERGİSİ- Nasıl Baba oldunuz?

İNCİ BABA- Nasıl baba olunacağını biz babamızdan öğrendik. Benim babam Şanlıurfa’da “Mihri Amca” diye bilinirdi, sekiz kardeş yapmıştı bana… Koruma moruma yoktu, spiral, hap, prezervatif bilmezdi. Çıkardı anamın üstüne, kardeş yapar, baba olurdu. Ben de babamdan gördüm yaptım, devamlı baba oldum.

************

Devam edecek...
( Babalara Geldik Yine—8. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.