Sabık bir hikâyenin, derin denizindeyiz
Güçsüz kulaçlarımız, kalan cılız bir nefes
Dünden miras hararet, yangınlarındaki iz
Nedensiz planlanmış, hayale sinen heves
Sessizce yol alırız, duraklarında tatmin
Örülür duvarları, işlenir dantel gibi
Tatmine ermedikçe, oksijensiz kalır tin
Sinsi kurulmuş tuzak, ruhun sana el gibi
Sıralı askerleri, korku, kaygı, endişe
Hani cüz-i irade, hangi tuvalde gizli
Nehirde dal parçası, akıntıyla gidişe
Aynıların dünyası, dane darıyla izli
On yedi yaşındayken, on yedi ayrı plan
Yüklenir sıra ile, özgürlük bulutuna
Kümelenir bulutlar, havada olur duman
Yağmayınca yağmurun, sebeptir sukutuna
Sonra derler ki sana, cennet ve cehennemi
Kendi yaratır insan, yaşarken dünyasında
Cenneti bilmem ama, değer ateşin demi
Kalırsın yaşadıkça, ol gündedün yasında
Gözlerini büyüler, efsunlu manzaralar
Siner kanaat kürü, bilincin gölgesine
Mahpusluk arzuları, nefis kapın aralar
Aradan sızdıkça sen, girersin bölgesine
Yıllarca kalır bilinç, var sandığın oynaşta
Kanar yürek, kandıkça, mayalanır sevdası
Ne tad kalır ne de tuz, gözlerindeki yaşta
Heves sonrası biter, gözle gönül kavgası
Hikâye anlatılır, öğüt, şarkı, şiirle
Sağır kalırsa insan, dinler ama duyamaz
Uzuvlar islenmiştir, çağımızdaki kirle
Ak, karaya döner de, dönen düne uyamaz
Yavaş yavaş ölürüz, ruhun tufanıdır bu
Yükselen sularına, esen rüzgar da dahil
Estikçe sallar günü, lakin yıkılmaz tabu
Aşındıkça sivrildik, olmuşuz dünden ehil