‘’Her akşam koridordaki ayak sesleri
Yanlış çaldığını zannettiğim telefon
Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
Hem bu ne ilk ayrılığımız ne de
son…’’(Alıntı)
Düşlerimden teyelledim bu aşkı,
Zeynep ve hür yüreğimin kafesteki fermanı.
Rüzgârımsın sen.
Feryadımsın ve figanım…
Recim edilmiş bir ömrün de bekası ve
ıslıklandığım kadar da ıskaladığım mutluluğun rötarlı sayacısın, Zeynep.
Ah, ferim.
Ah, bir kere fethedilmiş kale’m.
Ah, fendi yenilen kadın ve sensin
neferi içimdeki rüzgârın…
Tohuma kaçmış düşlerin müsveddesi sen
kadın ve sensin kandığım kandırıldığım ve kanadığım…
Ah, hep mi kanar insan hep mi yanar
yoksa ruhumdaki hasadın da miladı mısın?
Rengim düş bozgunu.
Sitemim vişneçürüğü.
Hem rengim kardığım hem ilhamım,
sevdiğim kadın…
Bir sitemdin öncesinde ve içimde
aralıksız çalan siren: düşlerden ördüğüm şehrimsin ve şehvetinde iblisin sen
benim en masum halimsin.
Muradımsa dillenmeyen bense düştüm
bir kez bu aşka ve sinemdesin ve sindiremediğim bir ayrılıksın sen.
Aymazlığında yalnızlığın ve ben sevdalı
şehre müptela bir şehir vapuru.
Belki adım Paşabahçe belki bohçasını
kaybeden yaşlı çingene.
Çengimsin sen ve çekincelerim.
Çirkinimsin ve güzelim aslında hiç
var olmamış bir aşksın sen ve âşık ve işte yüreğimin rozetini taktım ben
şiirlerime ve Şimal yıldızı gibi göz kırptım sevdalı mehtaba.
Hüzün coğrafyamdaki çekincem.
Haşmetli yalnızlığımda çiroz gölgesi
renklerin.
Sense uzağımda.
Bense içine düştüğüm aşkın tuzağında.
Gönlün feri.
Hazanın soluk yüzü.
Verilen her fetvada sivrilen dilim.
Ah, Zeynep’im ah kara yağız
sözcüklerim.
İlkem.
İlmek ilmek dokuduğum mevsim ve
mevcudiyetimin kıblesi iblisin küf kokan nefesinden fersah fersah uzağına
kaçtığım elbet içimde saklı cennet bahçesi.
Kayıp hüviyetim ve solgun
haletiruhiyesi dünde kalan mevsimin.
Mevkiim.
Mealim.
Mırıltısı içimdeki yavru tekirin.
Ben kimim, söyle?
Sense miadı dolmuş düşlerin perisi ve
ihbar ettiğim içimdeki zemheri oysaki bir ateşe döndüm ben sayende ve kırık
sayacım şehla gözlerin sevdalı busen asla dokunamadığım bir ferman ve uzaktan
sevdiğim müptelası olduğum sevdam.
Hazan mahsulüyüm ben oysa Haziranda
doğdum ve kışlarda yola düştüm kışkışlayan kimse aslında içimdeki kışlada
yeşeren bir sevdaydın sen.
Mimozam.
Sarıpapatyam.
Kara gözlerinde aydınlanan dünyam.
Tezat iklimlerde elimi tutan ve
tensiye ettiğim binlerce masal ve roman ve sensin asla yazamadığım hikâyem ve
bensizliğe mahal veren her gecede varlığımla yakın durduğum Mevla’m.
Şair yalan mı söylemiş hem?
‘’Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
Başladığımız filmi beraber bitireceğiz.
Kim ne derse desin içimde delice bir
his.’’