Düş mahsulüdür şiirlerim
Bazen cebbar bazen gün ertesi
Geceye dalan hünkârı bakışların
Ve derinde o vaveyla
Önünü alamadığım bir hüzün ve gizem
Tanıklığında Mevla’nın
Sarı çizmeli bir isyan
Huzurun kırıntısından dahi
nasiplendiğim
Bir gülüş bir sevinç kadar akışkan.
Kıyısından mı döndüm günün yoksa?
Gün mizaçlı bir şarkıda esefle
savurduğum
Etekleri ömrün
Kayrasında bilinmezin
Yerli yersiz verilirken binlerce
hüküm.
Bir artı parantez ise kucağımda
bekleyen
Eksi hanede saklı bir bilinmezim ben
Bilindik sadece adım ve duygularım
iken
Esin kaynağım sözcüklerden
Derlediğim bir yolculuğun
Sıralı vagonları elbet lokomotif
bildiğim
Kırık vecizelerden derlediğim
binlerce resim.
Metruk kimi zaman haneler
Elyaf sevinçlerden yağan sağanak gibi
Evrenin kirinin akıp gittiği
Belki de pervazında ömrün
Paye verdiğim ölüm gibi
Kaygının eşiğinde salındığım gizi
Tetiklerken gecenin zikri ve zifiri
Telaşe memuru hüviyetimle
Koşa koşa geldiğim dünün esiri.
Hatıralar esefle yüz göz
Hatalarsa doğrulara mal olan ne çok
söz
Özüme sadık bir beşer
Közümden doğan bir künye
Adımladığım hece hece
Ömrün ihbarı bir şiirden diğerine
Sektiğim her dizede saklı
Bir çiçek ve gülüş
Akıl ve irademle yüklendiğim bir küfe
Küfünden yoksun mazinin
Koyu gözlerine çektiğim milde adımladığım
Bir şarkı bir türkü bir ezgi gibi…