Ertelenmiş düşlerin çetelesini
tutuyorum ve kemiriyorum şiirin parmaklarını.
Ah, büyülü dünyam: gecenin pervazında
beklerken seni ve işte kavuştuk birbirimize.
Anlatacak çok şeyim vardı bir
zamanlar şimdi ise kaptan köşkündeyim yalnızlığın belki de derme çatma bir
cennettir içine tünediğim: ah, ben ve masam bir de çömdüğüm sandalyem nerede
bulurum ben bu konforu söyle?
Kilitli yüreğimin ilk şifresi elbet
umut diye çıktığım yolda ve birileri fısıldarken kulağıma:
‘’Unut, unut yeter ki…’’
Unutulmayı görev edinmiş biri
unutmayı denemeli de sahiden ve uzaktan el salladığım geçmişim ve kalan
kırıntıları dostluğun ve tüm dostlarımın tarihin tozlu sayfalarında
takılmışlığı…
Takılı aklım takık ruhum.
Rengimse illa ki pembe ve mavi.
Evet, karanlığın kızıyım ben en sevdiğimse
sessizliği gecelerin yine de eksik olmayan gürültüler var yok saydığım ah, hep
de yok sayıldığım ve işte düştüm yine yola düşmeden başım öne düşmüşken de bir
kere o ulvi aşka.
Huzurumsa kaçkın aklımın son
macerası: hani, neresinden baksanız bir bilemediniz iki saattir huzurun
yakasına yapıştığım ve iki saat bile dolmadan yine boşluğa daldığım lakin her
kalemi elime aldığımda hoşluğun kollarına uzandığım ve beynamaz gölgelerin de
çok uzağında hele ki gündüz denen teranede ne dikiş tutturdumsa artık…
Evin kızı: çok komik çünkü bir kızın
evi bu.
Evin hanımı illa ki annem elbet
hanımlıktan neyse düşen payıma ev işi haricinde her konuda ihtisas sahibiyim ve
diplomalı bir kızın evinde yaşıyorum aslında yaşattığım çok farklı dünyalar var
ve de duygular en azından çay demlemekte ihtisas sahibiyim elbet içmekte de.
Huzurun müdavimi olmayı dilediğim
koca ömrün ertesinde hüzünle kesişmişken yolum…
Umudu da katık ettiğim ve özgürlüğümü
ilan ettiğim gecenin koynunda adeta bir gece feneri kalemin gözleri bense peşine
takılmış dünde kalan ukdelerimi tamamlama hevesi ile didikliyorum hallaç pamuğu
gibi elbet yüreğimi bir de alt belleğimi ki bilinci kayıt altına aldım mı çokça
sıkıcı yazılar yazmak istemiyorum ve o uzun koridorları evin elbet aklıma ilk
gelen Nobel ödüllü yazar ve yazma aşkımın başında onun denemelerini okuduğumda
yazarlık yapmak çok sıkıcı gelmişti bana desem yalan olmaz hani.
Yazarın vurguladığı üzere neresinden
baksanız yazmak için edindiği ofisinde gün boyu volta atan tecrübeli yazar bir
söyleminde aynen şunu söylüyor:
‘’Gün boyu yarım sayfa yazmışsam
kendimi şanslı sayıyorum. Ola ki uzun metinler yazmış bulunayım ivedilikle
yırtıyorum kâğıdı elbet yazma faaliyetinde bulunduğum mesai saatlerinde illa ki
fişini çekiyorum telefonum.’’
Hayli korkutucu ve sıkıcı bir girdap
addettiğim bu döngüye dâhil olmak ya da olmamak gibi bir seçim hakkım
bulunmadığı için ve de yüzme bilmeden bodoslama atladığım yazın dünyasında çok
da cazip gelmeyen bu rutin ve sıkıcı mesainin benimle uyuşmadığını görmüş olsam
bile yazarla benzer bir yol tutturmadım hele ki yazmanın çok başında olan
amatör bir yazar olarak pek çok defa bırakmayı düşünmüş biri olarak da
devamının getireceğime çok da emin değildim hani.
Neresinden baksanız, günde yarım
sayfalık bir metni yaratmak için harcanan on saatlik mesaiyi de kale aldık mı
bunca romanı ve denemeyi nasıl yazdığına akıl sır erdirmek çok da mümkün
olmamıştı benim açımdan.
Düş iklimlerim elbet düşe kalka
yaşarken düşe düştüğüm bir de aşka ve bildiğiniz aşklardan da değil hani ve ilk
aşkım iken canım babaannem ve biricik ilkokul öğretmenim akabinde kitaplara
duyduğum aşk ve bilgiye ve öğrenciliği meslek edindiğim akabinde mesleklerime âşık
olduğum sonra içine düştüğüm boşluk ve de uçurumun kıyısında gidip gelirken
kendimi yazarken bulduğum ve miladım olmuşken yazma aşkımla pekişen yaşama
sevincim.
Sekiz yıl geçmişken üstünden yazma
fiiliyatı ile tanışıklığımın asla yazar ya da şair gibi bir unvanı kendime
yakıştıramam hele ki amatör ruhla yaptığım her işte ve yaşadığım hayatı da bir
oyun bahçesi görürken oyun hamuru gibi duygularımı giydirdiğim ve
şekillendirdiğim bir gerçek üstüne de üç beş sayfa yazdım mı yok benden
mutlusu.
Nobelli yazarın pek çok kitabını
okumaya başlamış olmamın ertesinde sonuna kadar gelemediğim için romanlarının,
suçlu hissettiğimi de söylemeliyim kendimi ve yüzlerce sayfayı harmanlamış
olması büyük başarı günden yarım sayfa yazan bir yazar olarak doğrusu onun
yerinde olmayı asla istemezdim istemem de işin ilginci öykündüğüm tek bir yazar
da yok elbet pek çok yazar ve eseri. Kâh okuduğum kâh okunmayı bekleyen.
Ama ötesinde yazılmayı bekleyen de
çok şey var hele ki sıra dışı mizacım ve ikilem yüklü varlığımla değil günüm
günüme an’ım an’ıma uymazken illa ki gün içinde yoğunlaştığım bir ya da birkaç
duygudan yola çıkıp yazacak bir şeyler buluyorum elbet sevgili okuruma layık
olmak adına yazdıklarım bir şeyden öte yüreğe ve ruha hitap etmeli.
Öğrenci kimliğimle de her gün her
farklı insandan nice şey öğrenirken seviyorum çok seviyorum bu dünyayı hele ki
bundan on sene evveline kadar hayattan kopmuş biri olarak şükrediyorum Rabbime
bana bu son kapıyı açtığı için…
Sevgilerimle…