Düş takvimleri içimle sıkı fıkı bir
rabıta ve mezar sessizliğinin dilemması belli işte:
Düşlerden örülü gecem ve haznem ve
havsalam
Ayrı gayrı değilim hem ben
insanlardan
İnsanca bir coşku ve tepki
Sürrealist imlerden derlediğimse
hakikat
Bakmayın hani şiir yazdığıma
Bilmeden yaşadığım hayatı nasıl da
çekmişim içime
Bir şiir gibi titreten adımlarımın
sesi…
Çocuk hüviyetim
Bazense ölümü irdelediğim
Hüznüm ve yalnızlığım
Ah, bir de gaipten gelen coşkumda
saklıdır nazım
Bitimsiz niyazım
Ve huzursuz sıkılgan ruhumla
İp atlarım sözcüklerle
Gündüz seyyah bir avcı
Avladığım düşler ve sesler
Geceye erip de erittiğim buzullar
Bilemezsiniz asla içimde saklı olanı
Elbet sıcağın gevşettiği ve erittiği.
Nazenin coğrafyalar örülü gönlümde
Uğurlu sayım elbet gecenin körü
Olsun varsın
Aşk körü değilim ya buna afra
tafranın
Tam da ortasında kalmışken
Kalender meşrep yüreğim
Bazense koyu gözlerinde gecenin
Derlediğim cümleleri de çok görmeyin
hani bana.
Yakuttan gözleri bilinmezin
Yarenlik eden kalemin bitmeyen çilesi
Elbet çilelerce ördüğüm onca kilim ve
hırka
Şimdilerde uyumluyum sadece
sözcüklerimle
Ve hizaya geldiğim
Kanaviçeler kaplı yüzümün peçesinde
Bir pençe ise içinde saklandığım
Per perişan yalnızlığımsa başımın
tacı
Aşksa devre dışı
Devrelerim her attığında
Sayıklasam da aşkı ve gizi.
Hüznün muadili nice cümle
Mutluyum bu gün lakin
Elbet elimin kiri bunca imge
Hecelediğim ömrünse rutini ben bir
kere gömülmüşken
Hayallerin dibinde devindiğim
Başa döneceksem
O zaman yerle yeksan olmuş bir
dünyanın da müdavimi
Çekincelerim bazen adam boyu
Adımladığımsa şu kırık köprüyü
Elbet İlahi Aşk ile tutunduğum ömrü
Asla yok sayamam da gelecek günü
Ertelediğim ne ise beklemekte beni