‘’bir deniz biriktirdim

gece mavilerinden

sabaha karşı kullanıyorum

adamakıllı bir deniz

sıcak ve buharlı

deprem titreşimleri

derinliklerinden…’’(Alıntı)

 

Düşlere tamah etmedim, sevgili: düşüşlere de ve hicretinde mavinin yüzüme yürüdü güneş.

 

Aşkın kavisinde saklıydı mehter marşı ve andıkça sevgiyi rubailer dört yanımı sardı.

 

Sözcükler kumaşım.

 

Ve dualarım.

 

Geldim geleli dünyaya bitmedi de nazım niyazım ve arka bahçelerin hüzünlü çiçeğiyim bazen bir düş ambarında bazense hazanın çatısında salındığım dün gibi günde seğirten bir heceyim de yarınlara dokunma arzusu benimki yoksa hiç yazar mıydım bunca cümleyi?

 

Köprüler yandı.

 

Yürekler dağlandı.

 

Aşksa kayrası ömrün bazen başı dik bazen yenik ama içimizin de serveti.

 

Bir öğreti ise dünden uzanan elbet tembihliyim ben yaşar ve severken.

 

Mustarip olduğumsa kendime lades dediğim gün bitimi ve kıvançla şakıyorum düş mizanseninde kırdığım tabular belki de aşkın da şiirin de tapusu bende olmalıydı ilk günden beri bu anlamda sınır tanımıyorum yazar ve severken hem bir aldatı kendime bir kandırmaca içimdeki çocuğa ve küpe olmuşken yalnızlık kulaklarıma.

 

Temmuz’u da uğurladık ya tıpkı şairin de vurguladığı üzere:

 

‘’Camlar sıcaktan erimiştir.

Yağlı bir güneş asfaltlara sıvanıyor

Fıskiyelerde gökkuşağı titreşimler

 

Daha temmuzda

Güngörmüş bir tevekkülle göğüs geçirir

Gölgelerinde şimdiden sonbahar resimleri

Sinsi yaprak nemi burnumuzda

İnsan mevsime aldanıyor.’’

 

Girift bir sözcük bulutu adeta panjurları kapalı bir evin duasında saklı iken düş malikleri elbet sevgini yüz ölçümünde yüz bulan sevdalı bulutlar kadar da isyankârım içimde yanan ateşe elimi değdirir değdirmez şiir olup ateşe veriyorum kalan benliğimi ve şadırvanlara uzanıyorum aslında gökte otağı kuruyorum elbet sarı benizli güneşle de hiç iyi değilken aram geceye sokuluyorum ve hala sıcaklığı hissediyorum.

 

Temmuz tam da veda etmişken yanan sadece ben değilim ama yakaran benim de beti benzi atmış sözcüklerle yamıyorum Temmuzun söküklerine ve binlerce ağacı sonsuzluğa uğurluyorum aslında uğurluyoruz milletçe.

 

Çehresinde güneşin çapkın bir rüzgâr ve ateş büyümekte.

 

Şiarı iken günün bu sıcaklar aşkın da asfalta yapışan ayak izini takip ediyorum ve melun gölgelerden uzağa kaçıyorum.

 

Apartman topuklu kadınlar geçiyor evin önünden.

 

Adamlar geçiyor kelli felli ve bıçkın ve hırçın.

 

Herkesi görüyorum da çocuklara hiç rastlamıyorum bu aralar ve içimdeki çocuk mızmızlanıyor ne de olsa tek arkadaşı kalem içimdeki yetim çocuğun ve huysuzluğa ile kök söktürüyor bana aslında ben de kaleme ve ona.

 

Sihirli bir sağanak baş eder ancak bu ateşle bu yangınla ve benle ve bizle zaten biz olmaktan yola çıkıp kırıyorum zincirlerimi ve lepiska saçlarında bulutların inler cinler top oynuyor bazen açıl susama açıl, desem de ne içimdeki çiçek açıyor ne de içim açılıyor bunca hır gür arasında.

 

Makûs talihime duyduğum inanç ve hürmetle makul olmaya çalışıyorum sahip olduğum ne varsa yetiniyorum tek şık haricinde hatta iki şık:

 

Sevmeye ve yazmaya doyamadığım bir yaz akşamında bekliyorum da ilk ezanı ki gözlerimi rahatça yumayım.

 

Öncesinde kalemle yoğurmalıyım duygularımı ve umut beslediğim herkes ve de her şey için aynısını diliyorum.

 

Hüznüme binaen akışkan bir rehavet peşi sıra gelen rahmet ve omuzlarım düşmeden ve de yüzüm…

 

Düşmeden gözünden sevdiklerimin ve gözümden düşen her yaş için hamt ediyorum yoksa nasıl serinlerdi ruhum ve evren?

 

 

 


( Temmuzu Da Uğurladık Ya... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.