Düşlerle örülü benim ziynetim zinhar
yalan da olduğunu biliyorum hani içimde uçuşan tüylerin aslında bir Anka
kuşunun yolunmuş hayalleri olduğuna.
Olmakla olmamak arasında gidip
geliyorum ve olmasını istediğim ne varsa gerçekleşmediği için başa sarıyorum hayatı
bir yandan yaş alıyorum bir yandan yas ve yaslanıyorum o sağlam dağa.
Aşkın şerit değiştirdiği bir öykü
gibi sözcüklerden diktiğim entari ve içimde tepinen o yumurcak ve biliyorum ne
kadar kemale erse de yaşım çocuk yanım uslanmayı aklından dahi geçirmiyor.
Hangi rengin ah’ını aldım ki
Ve hangi kehanette unutulmuş bir
yeminim ben?
İşin doğrusu kat izimle yaşıyor ve
yazıyorum
Bazense bam teli ömrün ve kifayetsiz
Satırlardan yeni hayatlar doğuruyorum
Asalet timsali olsam bile
Asil değil asiyim ben…
Hayata başkaldırışımda suskular
giyindi öncem
Ve sararıp solan papatya misali
Oysaki cenge çıktığım gül bahçesinde
Aslında kavgam kendimle
Dikenlerime de ayılıp bayılmıyorum
hani
Sadece sedef yüreğimden firar eden
Bülbüle sormak istiyorum
Beni çok mu sevdiniz, diye
Ve ağzı açık kalan rüzgârdan düşen
payıma
Ah, bir de düşse ya dertler yakamdan
Yakalayamadığım o küçük çocuk
Ne ara sıvışıverdi ki içimdeki
gizemden?
Sıfatlarsa kuşandığım renkler
Kulu kölesi olmadım zaman ve kader
Ne de olsa baştan kabullendim yazgımı
Yazamadığım kadar huzursuz ve üzgün
Yazmaksa öykümü
Dert küpü savsakladığım binlerce
heceden
Firar ettiğimden çok önce
Fidanıydım dünün
Günde saklı nankör gülün
Yarına dokunmaksa günbegün örtündüğüm
Hazan mahsulü bir tül gibi ardına g/izlendiğim.
Uçuşan etekleri rüzgârın
Merak etmeyin
Bu şiirden sonra doğacağım külümden
Resmiyet kazansın diye iç sesim
Defalarca ölüp yenilenirim de
Haddinden fazla muhafazakâr
Rengimle taslak bildiğim şiir kadar
Kısa olsaydı keşke kederim.