Oldu Da Bitti Maşallah.
OLDU
DA BİTTİ
MAŞALLAH.
8 Ağustos 1648 tarihinde Sultan İbrahim
tahttan indirilmiş ve saray
erkanının ‘’ Eee şimdi kim
padişah olacak?’’
sorularının cevabına sıra gelmişti.
Üvey oğlu Osman’ın
ölümünde oldukça büyük
payı olan Kösem Sultan öz oğlu
İbrahim’i de tahattan indirmişti
ve herkes gözünü onun
iki dudağına dikmişti. Acaba kimi
‘’ Padişah ‘’ Diye
karşılarına çıkaracak ve ‘’
Aha size
padişah. Haydi biat
edin.’’ Diyecekti.
Bu beklenti çok
uzun sürmedi. Kösem
Sultan henüz yedi
yaşında olan torunu yani İbrahim’in oğlu Mehmet’i
elinden tuttu ve ‘’ İşte padişahınız.’’ Dediği anda
başta yeniçeriler olmak
üzere herkes ‘’ Padişahım çok
yaşa.’’ Diye seslendiler.
Sonra bu
yedi yaşındaki padişah sarayın içine
alındı ve sadece sadrazam- şeyhülislam-
ve vezirlerin katıldığı
kısa bir biat
töreni yapıldı.
Evet biat da tamamdı ama Kösem
Sultan biliyordu ki
bugün biat edenler
yarın çok önemli bir
sorunu bahane edip
biatlarını geri alabilirlerdi: Bu
önemli sorun ise yeni
padişahın henüz sünnet
olmamış olmasıydı.
Halife-i Ruy-i zemmin olarak
tahta oturmuş olan
bu çocuk padişah maalesef sünnetsizdi.
Zaten Osmanlıda şehzadeler genelde
hep geç sünnet
olmuşladı. Dolayısıyla IV. Mehmet
olarak tahta oturan çocuk padişah da sünnetsizdi.
Koskoca Osmanlı Devleti’nin
Padişahı ve Tüm üslümanların halifesi ‘’
Çekin lan elinizi
pipimden. Kestirmiyorum işte. Pipime
elini sürenin boynunu vurdururum’’ Diyemedi.
Kim bilir o
bile çocuk olmasına
rağmen bir Osmanlı
Padişahına sünnetsiz olmayı
yedirememişti belki de.
Tahta çıktığı gün alelacele sünnet oldu
IV. Mehmet.
Olmasına oldu ama
sorunlu bir sünnetti
bu.
Osmanlı devletinde bir
gelenek olması sebebiyle
IV. Mehmet’in kirveliğini de kızlarağası yapacaktı. ‘’Celali ‘’ namıyla maruf
Kızlarağası İbrahim Ağa...
Sünneti yapacak olan
cerrah usturayı vurup fazlalığı almış ve koskoca (
pardon küçücük) padişahın ağzına
lokum tıkılıp ‘’ Oldu da
bitti maşallah.’’ Denmişti ama
yolunda gitmeyen bir
şey vardı. Padişah kan
kaybediyordu. Kanaması kesilmiyordu. Öyle ki kan
kaybından rengi sapsarı olmuştu ve
herkes Kızlarağası İbrahim’i
suçluyordu ‘’ Doğru tutmadı. Padişaha
ihanet etti.’’ Diye. Ama
Kösem Sultan’ın has
adamı olan bu şahsa
hiç kimse dokunmaya
cesaret edemediği gibi Kösem
Sultan da bu aşırı
kanamayı ondan bilmedi.
Hekimler bu kanamayı nasıl durduracaklarının telaşına
düşmüşken iç oğlanlarından
biri derhal bizzat kendi
hazırladığı bir macunu padişahın pipisine
sürüp kanamayı durdurdu. Böylece bir
padişahımız tahta geçtiği gün ‘’ Sünnet
şehidi’’ mertebesine
ulaşmaktan alıkonuldu.
IV. Mehmet sünnet yaralarının
iyileşmesi için bir
hafta bekletildikten sonra Eyüp
Sultan Camiinde düzenlenen kılıç kuşanma
merasimi ile artık şer’an
da Osmanlı Devletinin
Sultanı ve İslam
dünyasının halifesi olmuştu. ( Kılıç kuşanma
merasiminde genellikle Hz.
Osman’a ait ve
üzerinde Kayı boyunun amblemi olan
kılıç kullanılırdı. Boyu
o kılıç kadar
ancak olan IV. Mehmet o
kılıcı nasıl kuşandı o da
ayrı bir merak
konusudur bende. )
IV. Mehmet kılıç kuşandıktan
bir iki gün sonra
eski Sultan İbrahim
boğdurularak öldürüldü. Maalesef
bu boğdurma olayının
baş kahramanı bizzat
annesi Kösem Sultan
ve adaşı olan Kızlarağsı İbrahim Ağa idi.
Bir müddet sonra saray
iki kadının müthiş
bir mücadelesine sahne
oldu. Bu kadınlardan bir
padişahın büyükannesi Kösem Sultan
diğeri ise annesi Turhan sultan
idi.
İşte bu
mücadele sırasında İbrahim Ağa
bir kez daha sahneye çıktı.
Padişah IV. Mehmet’i zehirli
bir ustura ile öldürecekti.
Burada tabii ki aklıma
gelen bir soruyu yazmayı da ihmal etmeyeyim zira ustura
malum bir tıraş
aletidir. O sırada henüz
dokuz yaşında olan bir
çocuğun neresinin kılını usturayla tıraş
edecekti işte orası kafama
takıldı ama tarihler böyle
anlatıyor malesef. Bir ihtimal
saç tıraşı olabilir. Ya da -
bilmem çocuklara da yapılır
mı?- hacamat olabilir..
Neyse efendim.. Oldumolası İbrahim
Ağadan kuşkulanan saray
görevlileri bu usturayı ele
geçirdiler ve onunla bir
başkasını tıraş ettiler.
Adam anında şişerek öldü.
Normalde İbrahim Ağa’nın başının
vurulması gerekirdi ama
Kösem Sultan araya girerek
adamının canını kurtardı.
İbrahim Ağa Mısır’a
sürüldü.
Daha sonra bilindiği üzere
Kösem Sultan torunu IV. Mehmet’i de ortadan kaldırmak istediyse de Turhan Sultan’ın
başarılı manevralarıyla bunu
başaramadı ve kendi canından oldu.
Kösem Sultan’ın öldürülmesinden sonra
Mısır’da yaşayan İbrahim Ağa da 1650 de öldürüldü.
Takvim Yaprakları 1675 i
gösterirken Sultan IV.
Mehmet iki şehzadesini birden
sünnet ettirmeye karar verdi.
Şehzadelerden Mustafa bu tarihte
11 diğer şehzade
Ahmet 2 yaşındaydı.
İşte bu
sünnet muhteşem Osmanlı’nın
uhteşem sünnet düğünlerinden biri
olmuştu.
Sünnet düğünün hazırlıkları
1674 yılında Edirne’de
başladı ve altı
ay sürdü. Evet sadece
hazırlıklar altı ay
sürmüştü.
Şenlik başlamadan 37 bin koyun ve dana, 5 bin kaz, 6 bin ördek getirildi ve
kullanılmak üzere 4 bin ağaç sini, bin 400 büyük sahan, 30 büyük kazan, 3 bini
çini, bin 500'ü cam olmak üzere 10 binin üzerinde tabak sağlandı.
Mısır Muhafızı Hüseyin Paşa'dan 150 oyuncu, 200 deve sürücüsü, binin üstünde de
meşaleci istendi. Bundan başka çeşitli görevlerde kullanılmak üzere 300 tersane
forsası seçildi. Dönemin önemli oyuncu grupları da şenliğe getirildi. 150
kişilik Mısır oyuncularının yanı sıra 200 kişilik Cevahir grubu ve Ahmet Ağa ve
300 kişilik ekibi ve yine Edirne'deki 100 kişilik Yahudi gösteri ekibi şenliğin
her gününde gösteri düzenlemeleri için getirtildi.
Şenlik alanı için Edirne'deki Yeni Saray'ın önündeki Sırık Meydanı olarak
tanınan geniş alan seçilmişti. Bu alana yedi otağ kuruldu. Bunların bir bölümü
padişah ve şehzade Mustafa için, bir bölümü de vezirler, şeyhülislâm ve öteki
devlet ileri gelenleri içindi.
Gösteriler ikindi namazından sonra başlıyor, hava karardıktan sonra donanma
şenliği ile birlikte gece yarısına kadar sürüp gidiyordu. Şenliklerin
başlamasından 12 gün sonra bir perşembe günü, Sultan Selim Camiinde mevlid
okutuldu ve aynı gün şehzadeler sünnet edildi.
Bu Sünnet düğünü
tam on beş gün
on beş gece sürmüştü ve padişahın
iki şehzadesi dışında
Edirne ve çevre illerde 8.000 çocuk ile 200
Müslümanlığa geçmiş insanın
sünneti de bu on
beş gün içinde – masrafı tamamen devlet kesesinden olmak üzere- sağlanmıştı. Sünnet olan herkese
bir takım elbise verilmesi
bu masraflardan sadece biriydi.)
Resimler:
1- 1675 de sünnet olan III. Ahmet
1720 yılında dört
şehzadesini birden sünnet
ettirmişti. Bu minyatür
o sünnet düğünü
ile ilgili.
2- Osmanlı padişahlarının tahta
oturduktan sonra kılıç kuşanma
merasiminde kuşandıkları Hz. Osman’a ait
üzerinde kayı Boyu
amblemi olan ve Topkapı
Sarayında sergilenen kılıcı.
(
Oldu Da Bitti Maşallah. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
17.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.