Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 17.08.2021
Okunma Sayısı : 1205
Yorum Sayısı : 9
OLDU DA  BİTTİ  MAŞALLAH.

8 Ağustos 1648  tarihinde Sultan  İbrahim  tahttan  indirilmiş  ve saray  erkanının ‘’ Eee  şimdi  kim  padişah  olacak?’’ sorularının  cevabına  sıra gelmişti.

Üvey  oğlu  Osman’ın  ölümünde  oldukça  büyük  payı  olan Kösem Sultan öz  oğlu  İbrahim’i de  tahattan indirmişti ve herkes  gözünü  onun  iki  dudağına  dikmişti. Acaba  kimi  ‘’ Padişah ‘’ Diye  karşılarına  çıkaracak ve ‘’ Aha  size  padişah.  Haydi  biat  edin.’’ Diyecekti.

Bu  beklenti  çok  uzun  sürmedi.  Kösem  Sultan  henüz  yedi  yaşında  olan torunu  yani İbrahim’in  oğlu Mehmet’i  elinden tuttu  ve ‘’ İşte  padişahınız.’’ Dediği  anda  başta  yeniçeriler  olmak  üzere herkes ‘’ Padişahım çok  yaşa.’’ Diye  seslendiler.

Sonra  bu  yedi  yaşındaki  padişah sarayın  içine  alındı ve sadece  sadrazam- şeyhülislam- ve  vezirlerin  katıldığı  kısa  bir  biat  töreni  yapıldı.

Evet  biat da tamamdı ama  Kösem  Sultan  biliyordu  ki  bugün  biat  edenler  yarın çok  önemli  bir  sorunu  bahane  edip  biatlarını  geri  alabilirlerdi:  Bu  önemli  sorun ise  yeni  padişahın  henüz  sünnet  olmamış  olmasıydı.

Halife-i  Ruy-i zemmin  olarak  tahta  oturmuş  olan  bu  çocuk  padişah maalesef  sünnetsizdi.  Zaten Osmanlıda  şehzadeler  genelde  hep  geç  sünnet  olmuşladı.  Dolayısıyla  IV. Mehmet  olarak  tahta  oturan çocuk padişah da sünnetsizdi.

Koskoca  Osmanlı  Devleti’nin  Padişahı ve  Tüm üslümanların  halifesi ‘’  Çekin  lan  elinizi  pipimden.  Kestirmiyorum  işte. Pipime  elini  sürenin  boynunu vurdururum’’  Diyemedi.  Kim  bilir  o  bile  çocuk  olmasına  rağmen  bir  Osmanlı  Padişahına sünnetsiz olmayı  yedirememişti belki  de.

Tahta çıktığı  gün alelacele sünnet oldu IV.  Mehmet.

Olmasına  oldu  ama  sorunlu  bir  sünnetti  bu.

Osmanlı  devletinde  bir  gelenek  olması  sebebiyle  IV.  Mehmet’in  kirveliğini de  kızlarağası yapacaktı.  ‘’Celali ‘’ namıyla  maruf  Kızlarağası  İbrahim  Ağa...

Sünneti  yapacak  olan  cerrah  usturayı  vurup fazlalığı almış ve  koskoca (  pardon küçücük) padişahın ağzına  lokum  tıkılıp ‘’ Oldu  da  bitti  maşallah.’’ Denmişti  ama  yolunda  gitmeyen  bir  şey vardı. Padişah  kan kaybediyordu.  Kanaması  kesilmiyordu. Öyle  ki kan  kaybından  rengi sapsarı  olmuştu ve  herkes Kızlarağası İbrahim’i  suçluyordu ‘’ Doğru  tutmadı.  Padişaha  ihanet  etti.’’  Diye. Ama  Kösem  Sultan’ın  has  adamı olan  bu  şahsa  hiç  kimse  dokunmaya  cesaret  edemediği gibi  Kösem  Sultan da  bu  aşırı  kanamayı  ondan  bilmedi.  

Hekimler  bu kanamayı nasıl  durduracaklarının  telaşına  düşmüşken  iç  oğlanlarından  biri derhal  bizzat  kendi  hazırladığı  bir  macunu padişahın  pipisine  sürüp kanamayı  durdurdu.  Böylece bir  padişahımız tahta  geçtiği  gün ‘’ Sünnet  şehidi’’ mertebesine  ulaşmaktan  alıkonuldu.

IV. Mehmet  sünnet  yaralarının  iyileşmesi  için  bir  hafta  bekletildikten  sonra Eyüp  Sultan  Camiinde  düzenlenen kılıç  kuşanma  merasimi  ile  artık şer’an  da  Osmanlı Devletinin Sultanı  ve  İslam  dünyasının  halifesi  olmuştu. ( Kılıç  kuşanma  merasiminde genellikle Hz.  Osman’a  ait  ve  üzerinde  Kayı  boyunun amblemi  olan  kılıç  kullanılırdı.  Boyu  o  kılıç  kadar  ancak  olan IV. Mehmet  o  kılıcı  nasıl  kuşandı o da  ayrı  bir  merak  konusudur  bende. )

IV. Mehmet  kılıç  kuşandıktan  bir  iki  gün sonra  eski  Sultan  İbrahim  boğdurularak öldürüldü. Maalesef  bu  boğdurma  olayının  baş  kahramanı  bizzat  annesi  Kösem  Sultan  ve adaşı  olan  Kızlarağsı İbrahim Ağa  idi.

Bir  müddet  sonra saray  iki  kadının  müthiş  bir  mücadelesine  sahne  oldu. Bu  kadınlardan  bir  padişahın  büyükannesi Kösem  Sultan  diğeri ise annesi  Turhan  sultan  idi.

İşte  bu  mücadele sırasında  İbrahim  Ağa  bir  kez daha sahneye  çıktı.

Padişah  IV. Mehmet’i  zehirli  bir  ustura ile öldürecekti.

Burada  tabii  ki aklıma  gelen bir  soruyu  yazmayı da ihmal etmeyeyim  zira ustura  malum  bir  tıraş  aletidir. O sırada henüz  dokuz  yaşında  olan bir  çocuğun  neresinin  kılını usturayla  tıraş  edecekti  işte  orası kafama  takıldı  ama tarihler  böyle  anlatıyor  malesef. Bir  ihtimal  saç tıraşı  olabilir. Ya  da -  bilmem  çocuklara da  yapılır  mı?-  hacamat  olabilir..

Neyse  efendim.. Oldumolası  İbrahim  Ağadan  kuşkulanan  saray  görevlileri  bu  usturayı ele  geçirdiler  ve onunla  bir  başkasını tıraş ettiler.  Adam  anında  şişerek öldü.

Normalde  İbrahim Ağa’nın  başının  vurulması gerekirdi ama  Kösem  Sultan araya  girerek  adamının  canını  kurtardı.  İbrahim  Ağa  Mısır’a  sürüldü.

Daha  sonra bilindiği  üzere  Kösem Sultan  torunu IV.  Mehmet’i de ortadan  kaldırmak istediyse de Turhan  Sultan’ın  başarılı  manevralarıyla  bunu  başaramadı  ve  kendi canından oldu.

Kösem  Sultan’ın  öldürülmesinden  sonra  Mısır’da yaşayan  İbrahim  Ağa da 1650 de öldürüldü.

Takvim  Yaprakları  1675 i  gösterirken  Sultan  IV.  Mehmet iki  şehzadesini  birden  sünnet ettirmeye  karar  verdi.  Şehzadelerden  Mustafa bu  tarihte  11  diğer  şehzade  Ahmet 2  yaşındaydı.

İşte  bu  sünnet  muhteşem Osmanlı’nın uhteşem sünnet  düğünlerinden biri olmuştu.

Sünnet  düğünün  hazırlıkları  1674  yılında  Edirne’de  başladı  ve  altı  ay  sürdü. Evet  sadece  hazırlıklar  altı  ay  sürmüştü.

Şenlik başlamadan 37 bin koyun ve dana, 5 bin kaz, 6 bin ördek getirildi ve kullanılmak üzere 4 bin ağaç sini, bin 400 büyük sahan, 30 büyük kazan, 3 bini çini, bin 500'ü cam olmak üzere 10 binin üzerinde tabak sağlandı.

Mısır Muhafızı Hüseyin Paşa'dan 150 oyuncu, 200 deve sürücüsü, binin üstünde de meşaleci istendi. Bundan başka çeşitli görevlerde kullanılmak üzere 300 tersane forsası seçildi. Dönemin önemli oyuncu grupları da şenliğe getirildi. 150 kişilik Mısır oyuncularının yanı sıra 200 kişilik Cevahir grubu ve Ahmet Ağa ve 300 kişilik ekibi ve yine Edirne'deki 100 kişilik Yahudi gösteri ekibi şenliğin her gününde gösteri düzenlemeleri için getirtildi.

Şenlik alanı için Edirne'deki Yeni Saray'ın önündeki Sırık Meydanı olarak tanınan geniş alan seçilmişti. Bu alana yedi otağ kuruldu. Bunların bir bölümü padişah ve şehzade Mustafa için, bir bölümü de vezirler, şeyhülislâm ve öteki devlet ileri gelenleri içindi.

Gösteriler ikindi namazından sonra başlıyor, hava karardıktan sonra donanma şenliği ile birlikte gece yarısına kadar sürüp gidiyordu. Şenliklerin başlamasından 12 gün sonra bir perşembe günü, Sultan Selim Camiinde mevlid okutuldu ve aynı gün şehzadeler sünnet edildi.

Bu  Sünnet  düğünü  tam  on  beş gün  on beş  gece sürmüştü ve  padişahın  iki  şehzadesi  dışında  Edirne  ve çevre  illerde 8.000 çocuk  ile 200  Müslümanlığa  geçmiş  insanın  sünneti de  bu  on  beş  gün  içinde – masrafı  tamamen devlet  kesesinden olmak  üzere- sağlanmıştı. Sünnet  olan herkese  bir takım  elbise  verilmesi  bu  masraflardan sadece biriydi.)

Resimler:
1- 1675 de sünnet  olan III. Ahmet 1720  yılında  dört  şehzadesini  birden  sünnet  ettirmişti.  Bu  minyatür  o  sünnet  düğünü  ile  ilgili.

2- Osmanlı  padişahlarının  tahta  oturduktan sonra  kılıç  kuşanma  merasiminde kuşandıkları  Hz.  Osman’a ait  üzerinde  kayı  Boyu  amblemi olan  ve  Topkapı  Sarayında  sergilenen  kılıcı.
( Oldu Da Bitti Maşallah. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 17.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.