Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 25.08.2021
Okunma Sayısı : 1003
Yorum Sayısı : 11
THE SACRED MAUSOLO OF BİBİ SHAHRBANOO

----TANRIÇA ANAHİTA’NIN ŞİFRELERİ----

Başlıktaki  Yazı yani ‘’ THE SACRED MAUSOLO OF BİBİ SHAHRBANOO’’ İran’da Eski  Rey  denilen bölgede( Bugünkü Tahran’da )  bir  türbenin tanıtım  panosunda  yazan yazının İngilizce  metninin  başlığıdır.

Türkçesi: ‘’Bibi  Şehribanu’nun Kutsal  Türbesi’’

Tabii  ki  bilmeyenler ‘’ İranlı  ünlü  birinin türbesiymiş’’ diye  düşünebilirler ama  türbedeki kişi aslında  bizim de  bildiğimiz  ya da bildiğimizi  sandığım  biri adına  yapılmış  bir  türbe.

Kim  o  biri?  Ya  da şöyle  sorayım:  İranlıların  Bibi  Şehribanu dedikleri  ve  türbesine  bir  kutsallık atfettikleri  kişi  kimdir?

Bu  kişi Hz. Hüseyin’in eşi Şehribanu’dan başkası değildir.

Hz.  Hüseyin’in  eşinin türbesinin  taa İran’da  işi  ne?

İşte  bu  sorunun cevabı oldukça  karışıktır.

O  halde  gelin en  baştan  başlayalım. (  Yazdıklarımın  hiç  bir  tarihi değeri  yoktur  ama İranlılar  bu  yazdıklarıma  inanıyorlar  büyük  bir  çoğunluk  olarak.  Okuyacaklarınız  onların  söyledikleridir. Arada  yer  yer köşeli  parantez  içinde bu söylenenlere  yapılan  itirazları da yazacağım. )

İran’da hüküm  süren Sasaniler  ile Hz.  Ömer’in  halifeliği  sırasında savaşlar  yapılır ve bu savaşlar  sonunda Sasani Devleti yıkılır. Son  hükümdar III. Yezdcerd kaçar  çöllere  sığınır  kızları  ise  esir  edilerek Medine’ye  getirilir. ( III. Yezdcerd’in  üzerindeki  paralar  sebebiyle  bir  değirmenci tarafından  öldürüldüğü  rivayet  edilir.)

Kız  Medine’ye  getirildiğinde özellikle Medineli  kadınlar  ve  kızlar  onu görmek  için  akın  ederler mescide.

Kız  mescide  girdiğinde yüzündeki  peçeyi  açar ve  mescidin  içi  bir  anda ışıkla dolar.

Sonra Hz.  Ömer  girer mescide.  Kız  yüzünü  kapatır.  Hz.  Ömer bu  kızın  yüzündeki  peçeyi  açıp yüzüne  bakmak  istediğinde  kız  geri  çekilir  ve  kendi  dilinde ‘’Hürmüz’ün yüzü aşağılanmadan  kızarıyor.’’  der.

Hürmüz  kim  peki?

Efendim  İran  o  yıllarda Zerdüşt  inancına  sahip  ya.  Hürmüz  onların  iyilik  tanrısı. (  Kötülük tanrıları da  Ehrimen.)

Hz.  Ömer  kızın  kendisine  hakaret ettiğini sanarak üzerine yürüdüğü anda  Hz. Ali ‘’ Dur !  o  sana  hakaret  etmedi. Onun  dilini  bilmediğin  için  yanlış zanna kapıldın.’’ Der.

Hz.  Ömer daha sonra ‘’ Bunları  götürün esir  pazarında  satın(!) ‘’ der.  Hz.  Ali  bir  kez  daha ortaya  atılır ve ‘’ Dur  ya  Ömer ! Kızı serbest  bırakalım  buradaki  erkeklerden birini  kendisine  koca olarak  seçsin.  Her  kimi seçerse de  onun  ganimet  payı olsun ve  kıza kimse  dokunmasın.’’ Der. Hz.  Ömer  bu  teklifi  kabul eder. ( Tabii  ki adamlar  Hazreti Ömer  Demiyorlar. Sadece  Ömer  diyorlar.)

Hz.  Ali  durumu  kıza bildirdiğinde  kız  gözüyle  etrafı tarar ve birden  kalbi  küt  küt  atmaya  başlar.  Neden  mi?

Çünkü  yıllar  önce  rüyasına  girmiş  olan Hz. Fatıma’nın  ( Hz.  Ali’nin  eşi ) ‘’ iyi  bir  insan  ol. İleride muhteşem  bir  evlilik  yapacaksın.  Evleneceğin  kişi de  işte  budur.’’ Diyerek  resmini  gösterdiği  Hüseyin ( Hz. Ali’nin  oğlu ) tam  karşısında  durmaktadır.

Yavaş  adımlarla  ilerleyip  elini  Hz. Hüseyin’in başının  üstüne  koyar.

Hz.  Ali de  oğlu Hüseyin’in  başına  elini  koyar  ve  ona ‘’  bu  kızdan  insan  oğlunun  en  asilleri  dünyaya  gelecek.’’ Der. ( Bu  cümle  çok  önemli )

Daha  Sonra  Hz.  Ali  kıza  adını  sorar. Kız da ‘’ Cihan  Şah’ın Kızı ‘’ diye  cevap verir  ( Cihan Şah  Dünyanın  kralı  anlamına  geliyor.)

Hz.  Ali kıza ‘’ Bundan  sonra adın  Şehribanu  olsun.’’ Der. (  Yani  Toprağın  Hanımı---Hz. Ali’ye bilindiği  gibi Peygamberimiz ‘’ Ebu  Türab( Toprağın babası’’ adını  vermiştir. Hz.  Ali  Toprağın  babası  olarak  aynı zamanda  Hz.  Hüseyin’in de  babasıdır. Dolayısıyla da gelinine ‘’Toprağın  Hanımı’’ Diye  isim koymuştur Sünni inancı  ve  kaynaklarına  göre.  )

Sonra  bu  kız Hz.  Hüseyin’le  evlenir. [ İşin  ilginci en eski  Tarihi  kaynaklardan olan  Taberi  Tarihinde  de  İbn’ül  Esirde  de III. Yezdcerd’in  yenilgiden  sonra  nerelerde  yaşadığı  ve  kimlerle  temas  ettiği  en  ince  ayrıntısına  kadar  vardır ama  kızlarının  esir  edilip  Medine’ye  getirildiğine dair  hiç  bir  kayıt  yoktur.  Böyle  bir  ayrıntıyı  atlamış  olmaları  ise mümkün değildir. ]

Evet...Buraya  kadar  olan  kısma  dahi  pek  çok  itirazlar  yapılmış  olmakla  birlikte  o  itirazları  ele  alıp  konuyu  uzatmayacağım  zira  asıl dananın  kuyruğunun  koptuğu  yere  henüz  gelmedik.

Yaklaşık olarak bütün  Şii  veya  Sünni  kaynaklarına  göre Şehribanu  658 Yılında  oğlu  Zeynelabidin’i  dünyaya getirirken veya  getirdikten  çok  kısa süre  sonra vefat  etti  ve  Medine’de  defnedildi. [ Bu  konuda  Şii  ve Sünni  kaynakları  büyük  ölçüde ittifak halindedirler.]

658 de  ölüp de  defnedildiğine  göre  artık onunla  ilgili söylenecek  söz de  658  yılı itibariyle  noktalanmış  olur  değil  mi?  Ama  maalesef  öyle  değil. Şii  İran  hem ‘’658 de İmam Zeynelabidin’i dünyaya  getirirken/ veya  getirdikten  çok  kısa  süre sonra öldü.’’ Der hem  de  şu  hikayeyi  anlatır:

‘’Hz.  Hüseyin’in  eşi Şehribanu 680  yılındaki  Kerbela  olayı  esnasında Hz.  Hüseyin’in  yanında  yani  Kerbela’da  idi. Hz.  Hüseyin ona ‘’ Bu  senin savaşın değil Araplar  arasında  bir  savaştır. Sen doğruca  kendi  kavminin  yanına  git. Orada  güvende olursun.’’ Dedi.  Şehribanu da  Hz.  Hüseyin’in  atı Zül  Cüneh’e  bindi  ve  İran’a  doğru at  koşturmaya  başladı [ Yani  bir  anne  Kerbela  Savaşı  sırasında babasının yanında  olan  12  Yaşındaki  oğlu  Zeynelabidin’i  savaş  meydanında bırakıp  kendi canını  kurtarmak için  kaçıyor(!) Tabii ki  burada da  bir  ilginçlik  vardır zira Hz. Zeynelabidin 658 yılında  doğduğuna  göre Kerbela’da 22 Yaşında  olması gerekir  oysa hemen hemen tüm anlatımlarda ‘’Henüz  daha  12  yaşında  bir  çocuktu.’’ Diye  anlatılır. Şehit  kardeşi de öyle...  Kerbela’da 25  yaşında  şehit  olan Hz.  Hüseyin  oğlu Ali ( Ali Asgar)  hep  ‘’Henüz  minicik  bir  çocuktu.’’ diye anlatılır. Bir  tavuk  bile  söz  konusu  yavrusu olunca adeta kartala  dönüşürken eski bir  prenses ve  Hz.  Hüseyin  gibi bir insanın  eşi yavrusunu  o  ateşin  içinde  bırakıp  kaçar  mı dersiniz? ]

Sonra?

Sonra tabii  o  kaçarken  peşinden  gelenler  var onu yakalamak  için. O  kaçtı  takipçiler  kovaladı derken  bu  takip taaa Eski  Rey  ( bugünkü Tahran )  Şehrine  kadar devam  etti.

Peşindekiler  Şehribanu’yu yakalamak  üzereydiler. Önünde bir  dağ  arkasında  ise düşmanları  vardı  ve durumu  çok  kötüydü. O dağda yüzü örtülü bir kadın görülmekteydi, fakat hiçbir erkek oraya( dağa) yaklaşmıyordu. Öyle ki, hamile kadının karnında erkek bebek olsa bile oraya yaklaşamıyordu.( Kaynak:  İksiru’l-İbadat fi Esrari’l-Şehadat, Molla Ağa Derbendi, c. 3, s. 110.)

Şehribanu o  dağa seslendi.  Seslenmesine  seslendi  ama ‘’ Hu ‘’ diyeceğine ‘’Kuh  Dağ’’ dedi. Öyle  olunca da dağ yarıldı  ve  atı  ile  birlikte Şehribanu’yu  içine  aldı. ( Resimlerde gördüğünüz  dağ.)  [Kaynak:  Zendegiyi Ali b. Hüseyin, Cafer Şehidi. ]

Sonra?

Sonraları  bir  türbe  yapıldı  buraya.  Ne  zaman  yapıldı  bulamadım. Bugün  o  türbeye  ‘’Bibi Şehribanu’nun Kutsal  Türbesi’’  deniliyor.  Kutsal Türbeye  girerken  kapılarda  sizi Ayetullah(!) Humeyni  ile İran’ın  bugünkü  dini  lideri Ali  Hameney’in  resimleri  karşılıyor. Kutsal bir  türbede  bu  resimlerin ne işi varsa  artık...

Ancak  işin  garip  ve  ilginç  olanı bu  türbenin olduğu  yerin  eski  bir  Ateşgede  olmasıdır.  Yani  Mecusilerin hiç  söndürmeden  ateş  yaktıkları  tapınak. Ayrıca  dağın  konumuna  bakacak  olursak  İran’da  Mecusiliğin  hakim  olduğu  yıllarda ölen  Mecusilerin cesetlerinin  kuşlar  ve  aç  köpekler tarafından  parçalansın diye  bırakıldıkları  bir  dağ  olduğu da  söylenebilir.  Yani  Şehribanu’nun  türbesi  eski  bir  Ateşgede üzerine  kurulmuş.

Şimdi  gelelim  daha  da  ilginç  bir  yoruma.

Yukarıda  resmini  gördüğünüz  gazete( Tehran Times )  Hz.  Hüseyin’in  Eşi olduğu ve  yine  yukarıdaki resimlerde  gördüğünüz  dağ tarafından yutulan (!)  Şehribanu’nun  hikayesini  aynen  benim sizlere  aktardığım  gibi  anlattıktan  sonra  şu  yorumu  yapıyor:

‘’Bugün, Tahran'ın güney banliyölerinde, Rey'de (Antik Rey) Şehribanu’nun bir türbesi vardır ve bu türbe, kadınlar tarafından engellenmeden ziyaret edilebilmesine rağmen, erkeklerin erişemeyeceği mucizevi bir özelliğe sahiptir. Onu ve atını canlı canlı yutan yakındaki dağa da onun adı verilmiştir. Şehribanu'nun adının "Toprağın Hanımı" anlamına geldiğini belirtmek büyüleyicidir. Özellikle İran ve Ermenistan'ın büyük koruyucusu Aryan Tanrıçası Anahita/Anahid'e ait bir unvan. Bu alegorik biçimde iki mitoloji ve iki geleneğin bir evliliği mi: Fars ve İslami?

Yani  İran’da  yayınlanan ( ya da  bir  internet gazetesi olan ) bu  gazete  bize  şunu  demek  istiyor:

‘’ Hz.  Ali  oğlu  Hüseyin  ile  evlendirdiği  III. Yezdcerd’in  kızına Zerdüşt  Dininin  tanrıçalarından  biri  olan  Bereket- Savaş ve  Su  Tanrıçası Anahita’nın  adını  verdi.  Anahita  adının  manası da  ‘’ Toprağın  Hanımı’’  idi.

‘’Eeee  Şifre  nerede?’’ Diye  sorduğunuzu  duyar  gibiyim.

Şifre  şu  soruda:

Ehl-i  Beyt: Hane  halkı.

* Bu  hanenin sahibi  ve babası  kim?  Hz.  Muhammed (S.A.S )

* Bu  hanenin  kızı  kim?  Hz.  Fatıma (R.A)

* Bu hanenin  damadı?  Hz. Ali (R.A)

* Bu hanenin çocukları?  Hasan ve  Hüseyin (R.A)

Şehribanu  adınabir  efsane ve bir  türbe uydurup bir  de  onun  adının Zerdüşt Tanrıçasının  adı olduğunu  söyleyenler bu  hane  halkından en fazla  kimi konuşurlar?

Sondan  başa  yazayım:

*Hz.  Hasan--- 5.  Sırada... Çoğu  kez  hiç adı  bile  anılmaz. ( Hüseyin’in abisi olduğu için  adı  anılır.)

* Hz.  Muhammed 4. Sırada--- Bazen Hz. Hasan’dan da  az  anılır  adı ( Hz. 
Hüseyin’in  dedesi  olduğu için  adı  anılır.)

* Hz. Ali---3. Sıradadır. ( Hz.  Hüseyin’in  babası olduğu için adı  anılır.)

* Hz. Fatıma- 2.  Sıradadır ( Hz. Hüseyin’in  annesi Olduğu  için  adı  anılır )

* Hz.  Hüseyin 1. Sırada--  ( Şehribanu’nun  kocası  olduğu  için  adı anılır. )

(Bir  daha  altını  çizeyim  de  kafalar  karışmasın. Şehribanu  adına  bir  efsane  ve  bir  türbe  uydurup bir de  onun adının  Zerdüşt Tanrıçasının  adı  olduğunu  söyleyenlerden  bahsediyorum.)

İyi de  bu  hanenin  bir  de annesi  olması  gerekmiyor mu?  Yani  hane  sahibinin  eşi...

Var  elbette: Hz.  Ebubekir’in  kızı  Ayşe  var  mesela. Ama  onun  adını anmayı  bırakın  küfrederler.  Tuvalet  taşlarına yazarlar   ‘’Ayşe’’ ismini.

Yani  Tanrıça Anahita’ya  gösterdikleri  saygının  milyarda  birini bile beytin sahibinin  hanımına – en  azından beytin sahibinin hatırına-göstermezler.

İngilizce bir  başlıkla  başladım İngilizce  bir  soruyla bitireyim.

Do you understand  me?


( The Sacred Mausolo Of Bibi Shahrbanoo başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.08.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.