DİN NASİHATTIR

Mukaddime:


Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür.

Bundan sonra:

(1) Temim ed-Darî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

إِنَّ الدِّينَ النَّصِيحَةُ، إِنَّ الدِّينَ النَّصِيحَةُ، إِنَّ الدِّينَ النَّصِيحَةُ، قَلُوا؛ يَا رَسُولَ اللهِ: لِمَنْ؟ قَالَ: لِلَّهِ، 

وَلِكَتَابِهِ، وَلِرَسُولِهِ، وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ، وَعَامَّتِهِمْ

“Kuşkusuz ki, din nasihattır. Kuşkusuz ki, din nasihattır. Kuşkusuz ki, din nasihattır.”

Sahabeler:

−Ey Allah’ın Rasulü! Kimin için nasihattır? dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah için, Kitabı için, Rasulü için, Müslümanların imamları ve onların geneli için.”  (Müslim 95/55, Ebu Davud 4944, Tirmizi 1990)

Nasihat: Arap dilinin en kapsamlı kelimelerinden biridir. Bazı dil âlimleri, Arapçada nasihat ile felah kelimeleri kadar dünya ve ahiret hayırlarını bünyesinde toplayan bir kelime olmadığını söylerler.

Nasihat: Sözlükte öğüt vermek, iyi ve hayırlı işlere davet, kötü ve şer olan şeylerden nehyetmek, bir işi sadece Allah’ın rızası için yapmak, yırtık olan elbiseyi dikmek, balı mumundan süzüp arındırmak gibi çok çeşitli ve muhtevalı manalar ifade eder.

Dinin Allah İçin Nasihat Oluşu

Bir mü’min için öncelikler vardır. Bunların başında Allah’a iman, ilk sırada yer alır. Tabiî ki Allah’a iman, sadece “inandım” demekle yerine gelmiş olmaz!

(2Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لاَ يُفْتَنُونَ

“İnsanlar “inandık” demekle, imtihandan geçirilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebût: 29/2)

İşte dinin Allah için nasihat oluşunun içeriği:

1) Allah’a iman,

2) Allah’a şirk koşmamak,

3) Allah’ın Yolunda cihad etmek,

4) Allah’a kulluk ve ibadette ihlâslı davranmak,

5) Daima Allah’a itaat üzere olmak,

6) Allah’a isyandan şiddetle kaçınmak,

7) Allah için sevmek,

8) Allah için buğz etmek,

9) Allah’a itaat edene dost, isyan edene düşman olmak,

10) Allah’ın nimetlerine şükretmek,

11) İnsanları bu sayılan vasıflara davet ve teşvik etmek,

12) Bütün insanlara nezaket göstermek.

İşte bunlar Allah’a imanın gereği ve dinin Allah için nasihat oluşunun gereğidir.

Müslümanın bütün söz ve davranışlarında bunların gereğini yerine getirmesi, hem dünyada hem de ahirette kendisine fayda verir.

Dinin, Allah’ın Kitabı İçin Nasihat Oluşu

Allah’ın Kitabından maksat Kur’an’ı Kerim’dir. Bir Müslüman, bütün semavi kitapların Allah’ın katından indirildiğine, Kur’an’ın o kitapların sonuncusu ve onlara şahid olduğuna inanır. Bu konudaki inanç temelleri şunları da içine alır:

−Kur’an’ın, Allah’ın kelamı olduğu, Allah (Azze ve Celle)’nin tarafından gönderildiği ve yine O’nun tarafından korunacağı, insan sözlerinden hiçbirinin ona benzemediği, kullardan hiçbirinin Onun bir benzerini getiremeyeceği gerçeklerini kabul edip inanmak zorundadır. İşte bütün bunlar, Kur’an’a yönelik inanç esaslarıdır. Bu konu hakkında Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu hadisini hatırlamakta fayda vardır:

(3Ebu Şureyh el-Huzâî (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ki, bu Kur’an’ın bir ucu Allah’ın elinde, diğer bir ucu da sizin elinizdedir! Kur’an’a sımsıkı sarılınız! Sizler ondan sonra ebediyen sapmayacak ve asla helak olmayacaksınız!”  (İbni Ebi Şeybe 7/164/1, Taberani Mucemu’l-Kebir, Tergib ve Terhib 1/97, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 713)

(4İmam Şafiî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:

“Kur’an’ı okuyanın, değeri artar.

Hadis yazanın, delilleri güçlenir.

Dinde fakih olmak için çalışanın, itibarı artar.

Arapça öğrenenin, karakteri yumuşar.

Hesap ilmini öğrenen yanılmaz.

Nefsini korumayana ilim fayda vermez.”

(İbni Receb Hanbeli Hadislerden Hikmet Damlaları 77)

(5Yahya bin Muaz (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

Beş şey kalbin ilacıdır:

1) Tefekkür ederek Kur’an okumak,

2) Karnı boş bırakmak,

3) Gece namazı,

4) Seher vakti yalvarmak ve

5) Salihlerle oturmak.

(6Alimlerden bazıları şöyle demiştir:

“Çocuklarınıza sütle beraber Kur’an’dan öğütler verin!

Boyları büyürken, kalpleri ve bakış açıları da büyüsün!”

−Dinin, Kur’an için nasihat oluşuna şu prensipleri de ilave etmemiz gerekir:

1) Kur’an’ı okumak ve ezberlemek. Çünkü Kur’an’ı okumakla ilim ve irfan kazanılır.

2) Nefs temizliği ve gönül saflığı elde edilir.

3) İnsanın takvası artar.

O halde Kur’an’ı okumak, sadece lafzını okuyup sevap kazanmak değil, Kur’an bilgisine sahip olmaya gayret etmek anlamındadır. Şunu da hemen ifade edelim ki, Kur’an okumakla insan büyük sevap kazanır ve Kur’an kendisini okuyana şefaatçi olur.

(7Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kur’an’ı okuyun! Kuşkusuz ki, Kur’an kıyamet gününde okuyucularına bir şefaatçi olarak gelecektir”  (Müslim 804/252, 805/253, Darimi 3394)

Ancak bunların tahakkuk etmesi için bir takım şartların yerine getirilmesi gerekir.

1) Kur’an okurken ona saygı ve tazim göstermek,

2) Tecvidine ve adabına riayet ederek okumak,

3) Harflerinin hakkını vermek,

4) Huşu içinde okumak gerekir.

Bu konu, Kur’an’ın kıraatı ile ilgili kitaplarda genişçe ele alınır.

−Kur’an’ı okurken manalarını düşünmek, ayetlerin mahiyetini anlamaya gayret göstermek gerekir.

(8Allah'u Teâlâ şöyle buyurarak bizi uyarır:

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا

“Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed: 47/24)

−Kur’an’ı Kerim’i, Müslüman nesillere öğretmek, Kur’an’ın korunması konusunda onlara mes’uliyetlerini hissettirmek, ona dil uzatanlara karşı müdafaa görevini yerine getirmek, her Müslümanın vazifesidir. Kur’an’ı öğrenmek ve onu öğretmek bizler için izzetin, şerefin ve saadetin en önemli bir vesilesidir.

(9Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu öğreteninizdir.”  (Buhari 11/5120, İbni Mace)

Bütün Müslümanların Kur’an’ı okumayı öğrenmeleri ve ayrıca onu anlamaya çalışmaları, üzerlerine düşen önemli görevlerden biridir. Bütün yeryüzü Müslümanları, buna özel bir ilgi ve ihtimam göstermelidirler.

−Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek esastır. Anlama azmi olmadan ve sevap kazanma duygusundan mahrum olarak sadece okumak ve amel etmeksizin sadece anlamak bir hayır ve fazilet olarak kabul edilemez. Amel edilmeyen bilgi fayda vermediği gibi hoş da karşılanmaz!

(10Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لاَ تَفْعَلُونَ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لاَ تَفْعَلُونَ

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?! Yapmayacağınız şeyi söylemek, Allah katında büyük gazaba sebep olur.” (Saff: 61/2,3)

−Kur’an ilimlerinin her birini öğrenmek, neşretmek, muhkemini, müteşabihini, nasih ve mensuhunu, umum ve hususunu bilmek de ümmet üzerine farz olan hususlardır. Bu konularda âlim yetiştirilmezse ümmetin hepsi bundan sorumlu olur.

−Buraya kadar ana hatlarına işaret etmeye çalıştığımız hususlar, dinin, Kur’an için nasihat oluşunun çerçevesini meydana getirir.

Dinin, Allah’ın Rasulü İçin Nasihat Oluşu

İslam, Allah’ın katından insanlığa gönderilen son din, Kur’an’ın son kitap olduğu gibi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de en son Nebi’dir. Bir mü’minin Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’le ilgili inancı şu esasları da ihtiva etmelidir.

1) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Allah’ın elçisi olduğunu kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek.

2) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Kur’an ve Sahih Sünnetle getirip bildirdiklerine iman etmek.

3) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i sevip itaat etmeyi, Allah’ı sevip itaat etmek gibi kabul etmek.

(11Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُم اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Âli İmrân: 3/31)

(12Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

مَنْ يُطِعْ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللهَ

“Kim Rasule itaat ederse, andolsun ki, Allah’a itaat etmiş olur...” (Nisâ: 4/80)

Bu gibi Kur’an ayetleri bunun delilidir.

4) Allah’ın Rasulü’nü dost edinenleri dost, düşmanlarını düşman bilmek.

5) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Ehl-i Beytini ve ashabını sevmek, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e inanmanın gerekleridir.

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetini ihya edip hayata geçirmek, bid’atten ve bid’atçılardan kaçınmak, İslam’ın davetini yeryüzüne yaymak, sünnet ilimlerini öğrenmek, bunları başkalarına da öğretmek, ilmi öğrenir ve öğretirken edeplerine riayet etmek, âlimlere saygı göstermek, terbiye ve nezaket kaidelerine uymak, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ahlakıyla ahlaklanıp edebiyle edeplenmek gibi görev ve sorumluluklar, her Müslümanın hassasiyetle uyması gereken esaslardır!

Belli başlılarını sıralamaya çalıştığımız bu prensipler, dinin, Allah’ın Rasulü için nasihat oluşunun ne anlam ifade ettiğini ortaya koyar.

Dinin, Müslümanların İmamları İçin Nasihat Oluşu

İmam, toplumun önünde bulunan ve onlara önderlik yapan, toplumun da kendisine uyduğu kişidir. Daha özel anlamıyla imam, İslam ümmetinin başında bulunan liderdir. Ümmet denilmesinin sebebi de, bir imama tabi olduklarındandır. Bu lidere imam, halife, emir, sultan ve bunlara benzer isimler verilmiştir.

Hangi adla anılırsa anılsın, imam, ümmetin önünde, onlardan sorumlu olan ve onları yöneten kişidir. Toplum içinde devletin yöneticisi adına hüküm verme yetkisine sahip kılınan herkes, her seviyedeki yönetici bu tabirin kapsamına girer. Ayrıca toplumda doğruyu ve yanlışı bildirme vazifesiyle mükellef olan âlimlerdir.

Bu açıklamayı yaptıktan sonra, konunun esasına yönelik açıklamalara geçebiliriz.

Müslümanları yönetenler, onların işlerinin başına geçenler, Müslümanlardan olmalıdır. Çünkü Müslümanların kendilerini yönetenlere itaat etmeleri farzdır.

Müslüman olmayanlara nasıl itaat edilebilir?

(13Allah'u Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى 

اللهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasulüne döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bu daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisâ: 4/59)

Bizim yöneticilere nasihatımız, onlara karşı vazifemiz, kendilerinin iyi ve dürüst olmalarını, doğru yolu bulmalarını, adaletli davranmalarını istemektir. Onlara karşı saygımız ve sevgimiz, şahıslarını tanımamıza veya birtakım özel işlerimizi onlar vasıtasıyla gerçekleştirmemize bağlı olamaz.

Böyle bir saygı ve sevgi dinimiz nazarında makbul de sayılmaz. Yöneticilerin adil idareleri altında bütün İslam ümmetinin birliğini ister, bunun için gayret ederiz. İslam ümmetinin parçalanmışlığı yüreğimizi yaralar; insanların zalim yöneticilerin zulmü altında inlemesi, içimizi parçalar. Bu sebeple “Yeryüzünü, Allah’ın halis kulları, gerçek mü’minler idare etmelidir” deriz ve bunun tahakkuku için var gücümüzle çalışmamız gerektiğine inanırız.

Dinin idareciler için nasihat oluşu, şu prensipleri de içine alır:

−Hak üzere oldukları sürece onlara yardımcı olmak, hakdan ayrılmamaları yönünde onları uyarmak, yaptıkları yanlışları hatırlatmak, bunları yaparken kendilerine karşı yumuşak ve nezaket kaideleri içinde davranmak, yöneticilerine nasihatkar olmayan, zalime “sen zalimsin” demeyen, nasihatçıların ağzı kilitlenmiş, hak söze karşı da kulakları tıkanmış olan bir ümmette hayır olmayacağını bilmek.

−Emir olan kişinin arkasında namaz kılmak, ona toplamakla yükümlü olduğu zekâtı vermek, onunla birlikte cihada gitmek, kendisine hayır dua etmek, yalancı övgülerle onu aldatmamak.

İşaret ettiğimiz bu noktalar, dinin imamlar yani yöneticiler için nasihat oluşunun neler ihtiva ettiğini ortaya koyar.

Buna göre, Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün sünnetinin anlaşılıp hayata geçirilmesinde âlimlerin sorumlulukları çok büyüktür. Onlar Kitap ve Sünnet’in emir ve yasaklarını, kendi heva ve hevesleri, sapık düşünce ve anlayışları doğrultusunda çarpıtmaya çalışanlara karşı koyma ve onların yanlışlarını, hatalarını ilmî bir tarzda reddetme mes’uliyeti taşımaktadırlar.

O halde öncelikle âlimlerin dini çok iyi bilip, kendileri salah bulmuş olmalıdırlar. Kendileri salah bulmayanların başkalarını ıslah etmeleri mümkün olmaz!

Din âlimleri, toplumu yöneten idarecilere, Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün Sünneti yönünde nasihat etmeyi ve kendilerini hakka davet etmeyi büyük ve şerefli bir görev saymalı, bu hususta görevlerini yerine getirmezlerse, Allah katında en büyük sorumluluktan kaçmış olmanın cezasını çekeceklerini bilmelidirler.

(14Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle rivayet eder:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Cihadın en faziletlisi, zalim bir devlet başkanının yanında hakkı söylemektir.”  (İbni Mace 4011, Tirmizi 2174, Ebu Davud 4344)

Bunu yerine getirmediği gibi, zalimlerin zulümlerine ortak olan, onları tutan, azgınlıklarına göz yuman, zalimlere övgüler yazanlar Allah (Azze ve Celle)’nin katında nasıl makbul olabilir ve Allah (Azze ve Celle)’nin huzurunda nasıl hesap verebilirler?

Gerçek âlimler, her asırda ümmete yol ve yön göstermiş, toplumu sapmaktan korumuş, yöneticileri de gerektiği şekilde ikaz etme görevini yerine getirmişlerdir. Ümmete düşen görev, gerçek âlimlere tabi olmaktır.

Dinin, Tüm Müslümanlar İçin Nasihat Oluşu

Bütün Müslümanların âlim olması, âlim olanlarının da her şeyi bilmesi mümkün değildir. Her yaştan, her renkten, her ırktan, her cinsten ve her seviyede insanıyla ümmet bir bütündür.

Burada herkesin birbirine karşı vazife ve mes’uliyetleri vardır. İşte bunları öğrenmek, öğretmek, din ve dünyalarına ait faydalı olan şeyleri insanlara göstermek, onlara yardımcı olmak, kusurlarını örtmek, onlara eziyet etmemek, iyilikleri emretmek, kötülükleri nehyetmek, başkalarını aldatmamak, haset etmemek, hürmet, şefkat ve merhameti aralarında yaymak, kendisi için arzu ettiklerini onlar için de istemek, kendi nefsi için arzu etmediklerini onlar için de istememek, canlarını, mallarını, ırz ve namuslarını korumak ve müdafa etmek, dinin bütün Müslümanlar için nasihat oluşunun gereğidir.

Bu açıklamalardan sonra, nasihatın din ve İslam anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. Başlangıçta ifade ettiğimiz ve bu açıklamalarla görüldüğü üzere nasihat, yaygın olarak anlaşıldığı gibi sadece “öğüt vermek” anlamında kullanılmış değildir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1) Nasihat dinin emirlerinden olup farz-ı kifayedir. Gücü yeten herkes, gücünün yettiği nisbette nasihatten sorumludur.

2) Nasihat sadece “öğüt vermek” değil, dinin bütün emir ve yasaklarını ihtiva eden bir mana taşır.

3) Müslümanlar bir imamın önderliğinde Allah, Kur’an ve Rasul inancına dayalı ümmet olma azmi, gayreti ve kararlılığı içinde bulunmak ve neticede yeryüzünde bunu gerçekleştirmekle mükelleftirler.

Hâtime:

Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashâbının üzerine olsun.

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

O, her şeyin en iyisini bilendir.

Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

Polat Akyol 

( Din Nasihattır başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 6.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.