Sevgili Harünisa Şenel’in Anısına / Sekiz Sene Önce Kahkalarla Yazdığım Bu
SEVGİLİ HARÜNİSA ŞENEL’İN
ANISINA / SEKİZ SENE ÖNCE KAHKALARLA YAZDIĞIM BU
HİKAYEYİ ŞİMDİ OKURKEN GÖZ
YAŞI DÖKÜYORUM
Sanal alemde arkadaşlığımız 2011 yılında başlamıştı
bir edebiyat sitesinde. O ‘’Siyah Gecem’’ Rumuzuyla şiirler yazsa da şiirlerinin
altına adını da
yazıyordu. Ben de kendi adım
ve soyadımla daha ziyade
mizahi yazılar ve
anılar paylaşıyordum ve her ikimiz
de birbirimizin yazdıklarını okumaktan haz
alıyorduk.
Zamanla ondaki o
eşsiz hoşgörüye sığınarak kendisine ‘’ On Yedi
Benli Şadiye’m’’ Demeye başladım. Zira ilk
tanıştığımızda
fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla
yüzünde bir iki
et beni vardı. ( Sonra temizletti
o benleri ama hep On
Yedi Benli Şadiye’m olarak kaldı
adı bende.)
Bahsi geçen sitede on
bölümlük bir tiyatro
yazdım. Bu tiyatroda sitedeki pek
çok arkadaşım rol alıyordu ( Yanlış anlaşılmasın. Sahneye konan
bir eser değildi bu.)
Ben iki eşi olan
bir köy ağasıydım ve
Hayrünisa Şenel arkadaşım da benim
ilk eşimdi tabii ki On
Yedi Benli Şadiye
adıyla... O eşsiz hoşgörüsüyle
hiç itiraz etmedi.
‘’ Ne münasebet’’ demedi. Tam
tersine destekledi beni.
Zamanla kızı İnayet Millidere
ile de tanıştım
ve baba- kız
olduk. Ben ona ‘’
Kızçem’’ Dedim Trakya
şivesiyle o da
bana ‘’ Babacuğum’’ dedi
Karadeniz şivesiyle ve en özel sırlarını ve
dertlerini bile benimle
paylaştı. Velhasılıkelam adeta
ben de bu ana-kızın ailesinin
bir ferdi olmuştum.
30 Ağustos 2016 da ilk ve son kez canlı canlı
buluştuk ailemin fertleri olan bu
anne ve kızıyla
İstanbul-Kadıköy’de...
İşte o
sebeple bugün ( 26 Eylül 2021 ) herhangi bir
dostu ya da arkadaşı
kaybetmiş değilim. Bugün Sevgili
Hayrünisa Şenel’i ebedi
aleme yolcu ederken ailemden birini
kaybetmenin üzüntüsü içindeyim.
Allah’ın rahmeti üzerine
olsun sevgili On Yedi
Benli Şadiye’m. Rabbim seni
rahmeti ile kucaklasın
inşallah. Makamın Cennet olsun güzel
insan. Başta kendim olmak üzere
tüm sevenlerinin başı
sağolsun.
Seni hiç unutmayacağım ve unutmayacağız.
*********
BÂKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SEDA İMİŞ.
*********
17 Kasım 2013 de yazdığım bir hikaye...
Sevgili İnayet Millidere annesi
ile olan bir
anısını paylaşmıştı benimle.
Ben de kendisinden
ve Hayrünisa arkadaşımdan
izin alarak o
anıyı aşağıdaki gibi bir
hikayeye dönüştürmüştüm ve
her ikisinin de
çok hoşuna gitmişti
bu hikaye.
********
MEGA BİT
Yanlış okumuyorsunuz. Mega bayt değil efendim bildiğiniz bitten bahsedeceğiz bu
gün. Hemi de onun mega olanından ki bizim memlekette ve dahi eskiden Osmanlı
Devleti zamanında ona kehle derler idi.
Eveeeettt Nereden başlasak acep?
En başından başlayalım olmazsa.
Yozgat Eşrafından Hacı Sami Efendi yaşı kırka yaklaştığı halde hâla dünya evi
denilen o evden içeri adımını atmamıştı. İyi adamdı, hoş adamdı lakin takıntılı
adamdı. Tutturmuştu ille de ’’ Evleneceğim hatunda on yedi adet ben olmazsa
kat’iyyen makbulüm değildir.’’ Diye.
Zavallı anası artık o hamam senin, bu hamam benim dolaşıp kız bakmaktaydı oğlu
Hacı Sami Efendi’ye. O değil de hamamdaki kızlar her Allah’ın günü hamama gelip tek tek
benlerini saymalarından dolayı tedirgin olmaya başlamışlardı.Kendi aralarında
kadının bir sapık olabileceğini bile konuşuyorlardı. Öyle ya hangi normal kadın
diğer kadınların, kızların benlerini sayardı tek tek? Kadın tek tek sayıyordu:
’’ Bir ben, iki ben, ı ıh on yedi değil, bu olmaz...’’
Neyse efendim uzatmayalım. Sonunda bir gün gözleri parladı kadıncağızın.
Aradığını bulmuştu. Tam karşısında bir afet-i devran, bülbül-i bağ-ı cemal,
dilber-i rânâ, letafet-i müstesna durmaktaydı ve - yalanım varsa iki gözüm
önüme aksın- tam on yedi adet beni vardı bu kızın.
Usulca kıza sokuldu elinde bir kırmızı elma olaraktan.
-Kızım adın nedir ?
-Şadiye’dir valide.
-Sana bir elma versem yer misin?
-Ben ayva severim valide.
-Merak etme..Seni benim oğlana alayım ayvayı da yersin.
-Ay senin oğlun mu var? Beni oğluna mı alacaksın?
Valide sultan içinden ’’ Az saf galiba, daha nasıl söylenir ki onu gelin olarak
almak istediğim ’’ Diye geçirdi ama neticede kız hem çok güzeldi hem de tam
olarak takıntılı oğlunun istediği gibi on yedi beni vardı.
-Evet kızım seni oğluma almak istiyorum. Bana anne der misin?
-Ay nasıl demem validem. Zaten içimden geçiyordu ’’ Dur şu kadına anne diyim’’
Diye..Öte taraftan ben de ’’ koca’’ Diye düz duvara tırmanıyorum..Nasıl hayır
derim sana?
Derken efendim Şadiye ile Hacı Sami Efendi Hoca Abdülfettah Efendinin
belirlediği ’’ Ağırlığınca altın’’ Mihr-i müeccel ile nikahlandılar. Allah sizi
inandırsın Yozgat Yozgat olalı öyle bir düğün görmedi. Düğün yemeğinde İran
havyarından Çengelköy hıyarına kadar yok yoktu. Hacı Sami Efendi’nin ağzı
kulaklarında, On yedi benli Şadiye’nin ise kulakları ağzındaydı sevinç ve
mutluluktan.
Millet akşama kadar tıka basa ne var ne yok silip süpürdü. Namussuzlar sanki
kıtlıktan çıkmışlardı.
Neyse efendim. Akşam oldu. Şadiye’yi gerdek odasına aldılar. Hacı Sami
Efendi’yi de sırtını yumruklayarak gerdek odasına soktular. Gerçi bu yumruklama
olayı sırasında Hacı Sami Efendi ile husumeti olan bir kaç ib... adamın kıçına
tekme hatta parmak bile attı ama gerdeğin heyecanı ve yılların birikim ve
özlemi içinde olan Hacı Sami Efendi bunların farkına bile varmadı.
Sonra Efendim bunlar iki rekat namaz kıldılar. Ondan sonra Hacı Sami Efendi ’’
Ya Allah, Bismillah, Allahu Ekber’’ Diyerek...Oha yahu..Hâla bakıyorsunuz ’’
Eee sonra?’’ Diye. Onu da mı yazalım yani? Ayıp denen bir şey var.
Geçti böyle hayli zaman..Bir koyuın çıktı uzaktan...Pardon başka bir moda
geçtim.
Eveettt nerede kalmıştık? Evet..Tamı tamına dokuz ay on gün on dakika, on
saniye, on salise sonra bunların bir kız çocukları dünyaya geldi. Onyedi Benli
Şadiye - dünyaya yedi kilo sekiz yüz gram olarak gelmiş olan- bu çocuğun adını
’’ Tombalacık Halime’’ Koyalım dedi. Hacı Sami Efendi ise önceleri fil yavrusu
sandığı evladının adının adının filli bir şey olmasını istediğinden
’’Karan-fil’’ ismini uygun görmüştü.
Bu isim olayı yüzünden karı koca birbirine girdi. Öyle ki Hacı Sami Efendi’nin
tüm dişleri gitti; On yedi benli Şadiye’nin ise saçları avuç avuç Hacı Sami
Efendinin ellerindeydi.
Sonunda Dedem Korkut’u çağırdılar. Dedem Korkut boy boyladı, soy soyladı ,
tıkındı, ıkındı ve nihayet söyledi: ’’ Sevda ..Bu çocuğun adı Sevda olacak..O
kadar.’’
Dedem Korkut racon kesecek de onun raconuna ters bir durum olacak? Görülmüş şey
mi? Neticede kızın adı Sevda olarak kaldı.
Derkene efendim Sevda büyüdü. Okul çağına geldi. On beş yaşında filanken ’’
Rabbi yessir, ve la tü assir, Rabbi temmim, Bil hayr’’ Dualarıyla ilk mektebe
kaydı yapıldı.
Sevda’nın okula başlamasıyla birlikte okul karıştı. Neden mi? Çünkü Sevda bir
türlü ata bakmayan Ali’yi eşek sudan gelinceye kadar dövüyor, Ilık süt içmeyen
Işık’ın boğazından aşağı kaynar süt döküyor, eve gelmeyen Emel’i tavuk kümesine
hapsediyor, Okula koşmayan Oya’yı oylum oylum oyuyordu. İlle de İpek...Kızcağız
ip atlayamadığı için zavallıyı almış okul bahçesindeki dut ağacına asmıştı da
öğretmenler son anda yetişip kurtarmışlardı.
Sevda yüzünden okuldaki tüm öğretmenler Hakkari’ye tayin istemişlerdi. O derece
yani...Hatta müstahdemler bile...
Aslında oldukça akıllı bir kızdı. Daha ilkokul 1. sınıfta çeşitli bomba
düzenekleri hazırlayıp okulun çatısını uçurmayı başka kim becerebilirdi ki? Ya
da Fen Bilgisi laboratuvarındaki iskelete dansöz kıyafeti giydirip okul müsameresinde
kıvır kıvır dans etmesini kim sağlayabilirdi? Müthiş bir zekaya sahipti ama
aklı fikri şeytanlığa çalışıyordu. Kafasının içinde bin bir tilki
dolaşmaktaydı. Ama güzel olan her şeye nazar değer ya. Bizim Sevda’nın kafasına
da nazar değdi sonunda.
Evet Sevda’nın kafasına resmen nazar değdi. Birdenbire kaşınmaya başladı bu küp
kafa...Küp kafa diyorsam yanlış anlaşılmasın. Zeka küpü demek istiyorum.
Okulda kaşınıyor, derste kaşınıyor, yolda kaşınıyor, evde kaşınıyor, velhasılı
her türlü ortamda kaşınıyor. Öyle ki zavallı kızcağız kafasını kaşımaktan
eteğini sıyıramadığı için artık altına işemeye başladı.
Onyedi benli Şadiye fıttırıyor adeta. Hacı Sami Efendi götürmedik üfürükçü
bırakmıyor ille velakin vatandaşlar ’’ Bu kızın içine üç harfliler girmiş ’’
Diyerekten Hacı Sami Efendiyi sövüşlüyorlar. Çünkü her gittiğinde üç harfli
olan bir başka şey çıkarmak için uğraşıyorlardı...Anlamadınız sanırım.
Açıklayayım. Mesela ilk önce üç harfli ’’ Cin’’ i çıkarıyorlar ama ’’ Çan ’’
Kalmış oluyor. ’’ Çan’’ı çıkarıyorlar ’’ Cam ’’ Kalıyor, ’’Cam’’ı çıkarıyorlar
’’ Dam ’’ Kalıyor. ’’Dam’’ı çıkarıyorlar ’’ Gam’’ Kalıyor.
Sonunda Hacı Sami Efendi baktı ki üç harflilerin biteceği yok. Servet-i sâmânı
kediye yükleyecek ( saman değil efendim sâmân) bu işten vaz geçti. Lakin Sevda
kaşınıyor...Bildiğiniz gibi değil. Resmen kaşınıyor kız.
İşte yine böyle bir gün Sevda ’’ Yu ar olveyz in may hart’’ diyerek hart hart
kaşınırken komşu kadın Durdu Nine onlara misafir olarak geldi. Sevda’nın hart
hart kafasını kaşıdığını görünce On yedi benli Şadiye’ye döndü.
-Bu gız niye böyle gaşınıyo kele?
Şadiye çaresiz boynunu büktü.
-Ne bilem nene. Ne zamandır böyle.
Durdu Nene kalktı Sevda’nın başına bakmasıyla birlikte çığlığı bastı.
-Gız Şadiye, senin gız bitlenmiş kele.
Şadiye öfkeyle Sevda’ bakarak hışımla sordu:
-Ne ziflendin gız pisboğaz..Yine ne ziftlendin de gafan böyle gaşınıyo?
Durdu Nene dişsiz ağzıyla patlattı kahkayı.
-Gız ziftlenme değil..Bitlenmiş senin gızın.
Şadiye’nin başından aşağı kaynar sular düküldü. Nasıl olur da onun gibi bir
kadının kızı bitlenebilirdi? Hem ayrıca o kafada bir şey görünmüyordu. Bu on üç
numara gözlük takan bunak ne görmüştü o saçlarda? Ama yine de merakla sordu:
-Çaresi nedir ay Nenem. Ne yapah?
Durdu Nene cevap verdi:
- Gaz sür. Sonra bir güzelcene yıha çocuğun saçlarını.
Bu fikir Şadiye’nin kafasına yatmamıştı ama başka çaresi de yoktu. Durdu Nene
gider gitmez kümese koştu. Koskoca bir kaz aldı ve bahçeye çıkardığı Sevdanın
başına kazı sürtmeye başladı. Söylemeye gerek yok sanırım. Gazı kaz anlamıştı.
Akşam işten eve dönen Hacı Sami Efendi bahçedeki manzarayı görünce gözleri
kocaman kocaman açılmış vaziyette sordu?
-Bre deli karı? N’aapıyon sen? Her şey bitti kızın kafasına kaz sürmek mi
kaldı?
Kazın testereli dişleri yüzünden kan revan içinde kalmış olan Şadiye öfkeyle
cevap verdi.
-Bitlenmiş herif. Görmüyon mu gız bitlenmiş. Kafasına kaz sürünce geçiyormuş.
Durdu Nene söyledi.
Hacı Sami Efendi bahsedilen şeyin gaz olduğunu anladı Allah’a şükür. Kazı
kümese kapatıp hemen traktörden bir litre kadar mazot çekti. Ha gaz ha mazot.
Hem artık gaz bulmak imkansızdı memlekette.
Derken efendim mazotu Şadiye’ye verip o akşam tv de yayınlanacak olan ’’ Temel
İçgüdü ’’ Filmini seyretmek üzere içeri girdi.
Şadiye bu bir litre mazotla Sevdanın saçlarını bi güzel mazotladı. Mazotu
döktükçe saçlardan bitler akmaktaydı. Bit ama ne bit...Mega bit.
Sonra saçları yıkama faslı başladı.
Şadiye bahçede zaten devamlı altında odun yanan koca kazandan aldığı tas tas
kaynar suları Sevda’nın kafasından aşağı döküyor o ’’ Yandım anaaa’’ Diye
bağırdıkça demir tası kızcağızın kafasına kafasına indiriyordu.
-Onu bitlenirkene düşünecektin. Bit ha? Hemi de mega bit. Ula elalem mega
starlar buluyo, sen gittin mega bit buldun.
Kısacası zavallı Sevda’nın içindeki üç harflileri çıkaramamışlardı ama anası,
zavallı kızın içinde ne kadar iki harfli varsa hepsini çıkardı. Bu yıkama ve
durulama işlemi sırasında kızcağız ’’ ah-of-ıh-öf-’’ ne kadar iki harfli varsa
hepsini birden çıkardı.
Evet..Şadiye artık anne olmaktan çıkmış tam bir Gestapo şefi olmuştı ki
Goebels’i rahmetle an.
Sevdanın saçlarını mazotla yıkarken kafasına vurduğu taslar, kaynar suyla kızı
haşlama, saçlarını kaşağı ile tarama gibi işkenceler yetmemiş gibi bir de kızı
- saçları ve üstübaşı kurusun diye- çamaşır ipine asmaz mı?
Hepsi bu kadar da değil. Ertesi gün zavallı Sevda’yı yine bahçede aynen koyun
kırlar gibi kırktı. Bütün saçlarını usturaya vurdu daha sonra. Ve nihayet bir
kez daha kızgın sularla Sevda Haşlama yaptı zavallıyı kafasına ’’ Mega bit ha’’
Diye demir tasla vururken.
Zavallı Sevda...O günden sonra çok akıllı uslu bir kız oldu kafaya aldığı
darbeler sebebiyle ama aynı zamanda yine o günden sonra bir tiki oldu: Ne zaman
hamam tası görse kafası kaşınır garibimin.
*************
O yazıya sevgili Hayrünisa
Şenel’in yorumu:
sami hocam valla sen çok yaşa olurmu sağlıkla sıhhatle mevlam sana uzun ömürler
versin inan okurken gözlerimden yaş lar aktı olamaz böyle bişey zaten tahmin
ediyordum da bu kadarını değil arkadaşım sen harika bir yüreğe sahipsin ve hep
böyle kalasın emi muhteşemsin arkadaşım SENİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM ARKADAŞIM
Aynı yazıya Sevgili İnayet
Millidere’nin yorumu:
faceye yazdığın gibi kendimi sandalyeye bağladım dikişlerimi sardım oda yetmedi
yanıma bir sürü ilaç aldım...
on yedi benli şadiye ve sami hocanın maceralarına tombul halime karan_fil pardon
sevda da dahil oldu...
bir hikaye işte böyle anlatılır...
yüreğin bambaşka senin sen nasıl bir insansın anlayamadım gitti varol emi hep
sen
beni şu canım acıyan halimle güldürdün rabbim de seni hep güldürsün
(
Sevgili Harünisa Şenel’in Anısına / Sekiz Sene Önce Kahkalarla Yazdığım Bu başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
27.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.