Sevgili...?

Gönlümce verdiklerimle tanı beni; aldıklarım yanıltıcı olabilir. Çıkarsız sunabiliyorsam sana her şeyi, bil ki yücelmekte ilişkimiz. Yalnızca yukarılardan, zirvelerden gelenleri vermek dileğimdir sana.

Hatırlıyor musun? Biz gül bahçesinden çıkarken, süklüm püklümdü tüm çiçekler. Sen gökten inmişcesine gururlu yürürken hasetten çatlıyordu melekler. Sen her dem burcu burcu kokarken, konmak için yarışıyordu kelebekler. Şarkılar senin için terennüm edilirdi, kuşlar senin için dillenirdi, ay senin için öylesine aydınlık ve parlaktı. Hülyalarımız gerçeklerle sarma-dolaş; nerede hangisi başlıyor, nerede hangisi bitiyor bilinmez.... Bak! Söğüt ağacı soyunmak istiyor yapraklarından; bir meşe binlerce meşe üretmek için ayrılıyor kozalaklarından... Biz de çoğalalım, üreyelim; soyumuz da aşkımız kadar uzun olsun; dünya bizim çocuklarımızla dolsun. Hayır, hayır! İstemiyorum, tövbeler tövbesi... Soy sop da neyin nesi!

Kalbimdeki alevi canlandıran sensin, söndüren de sen olmak ister misin? Vefadan almadın mı nasibini sen? Gönülden bahsetme bana, hele kır menekşelerinden hiç söz etme! Nasıl olur da gözlerim sendeyken “Gör!” dersin bana! Üstelik sana giden yolları yürüyecek ayaklarımı da bulamıyorum artık...

Her gün başka aşk ve yeni bir sevgili; basitleşmeden bitirilen birçok ilişki. Tadı burada mı hayatın? Bir günaha ekleniyor bir günah daha. Olsun. Cehennemdir belki yerim, fakat Tanrı'ya güzeli ve güzellikleri yarattığı için her gün secde etsem yine de azdır derim. Tanrım, sahi o âfetleri nasıl yarattın? Onları önce ululaştırdın da sonra nasıl alçalttın? Kalbime kilit asmazsan, gözüme mil çekmezsen ben bu gönülle neylerim? Pembeyi gördüm sevdim, maviyi gördüm sevdim; gölü, denizi, ağacı, kuşu, taşı, toprağı sevdim; tabii o âfetleri de sevdim. Lâkin ulaşamadığım güzeller uğruna -keşke elimde olsa da- binlerce kere ölseydim.

Tanrım, beni ve benim gibileri yaşat ki af dilemek için huzurunda sana açılan avuçlar sonsuza kadar hiç kapanmasın ve tabii biçare gönül kurbanı bu günahkarları esirge ve bağışla ki sevgi tohumları tüm dünyayı kaplasın!

Yük ver bana, ağır olsun! Dert ver, ıztırap ver, elem ver, ölüm ver! Korkmuyorum, yılmıyorum; zorluklardan, acılardan. Bana ver, ne istersen O'nu ver; yeter ki senden gelen bir şey olsun.

● ● ●

( Bir Meczup Yakarışı başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 30.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.